bugün

hayata dair gülümseten detaylar

toptancı bir firmada çalışıyorum.
haliyle perakende işlerle pek ilgilenmiyoruz fakat kapıdan gireni buyur etmeden ve çayını önüne koymadan uğurlamıyoruz.

firma, "zirai sektör" bünyesinde. işbu sebeple şirkete şöyle bir uğrayan misafirlerimiz ekseriyetle çiftçi abilerimiz oluyor. yeri geliyor pantolonu yamalı, yeri geliyor kocaman elli ve yanakları çamurlu, yeri geliyor tarlanın ortasında iş yapmaktan marsık gibi olmuş, yeri geliyor traktör tepesinde öğle vakti beş tane bira içtiği için kıpkırmızı olmuş, yeri geliyor plaza yaşantısından bıkmış ve kendini toprak işlerine vermiş düzgün üsluplu genç biri, yeri geliyor tanışmak için gelen milyon dolarlık şirket sahibi biri veyahut ekibi, yeri geliyor yabancı bir firma temsilcisi. skala çok geniş anlayacağınız.

geçtiğimiz pazartesi günü kapıdan biri girmişti. arkadaşlar sağ olsun, bana doğru buyur ettiler. hoş geldiniz deyip, abimizin kocaman elini sıktım ve oturması gereken yeri gösterdim. hava nispeten sıcak olsa da esmer başına bere geçirmişti. köylüydü; en hasından köylüydü ve pek de mahcuptu. haddim olmamakla beraber, halini görünce çok üzüldüm. normalde dik başlı köylü insanından pek haz etmesem de bu abimize kanım ısınmıştı işte. neyse, meramını iletti ama karşılığı bende yoktu çünkü istediği parça stoklarımızda bulundurulmuyordu.
abimiz olumsuz cevap alınca eziklenir gibi oldu ve çayını yarım bırakıp hemen ayaklandı. çelik gibi elinden kavrayıp, tekrar oturttum. şaşırdı. böyle bir tepki beklemiyordu çünkü "yok" kavramı karşısında alternatif oluşturulacağı belki de hiç öğretilmemişti ya da bunu hiç tecrübe etmemişti. akabinde ikinci çayını söyledim ve havadan sudan sorular sorup, rahatlamasını sağladım. sahip olduğu traktör markasına vakıf olmasam da ve dahi alanım dışında olsa da ona telefon, buna telefon derken, parçayı makul bir fiyata buldum ve durumu bir yandan abimize izah ettim. esmer başıyla beni onayladı. tedarik için kargo ücretini şirkete mal ettim. hatta parçaya kar marjını bile yansıtmadım. amme hizmeti oldu diyebiliriz. abinin bundan haberi yoktu. haberi olmasına gerek de yoktu çünkü bilip de mahcubiyetini çoğaltmak kanıma dokunurdu. ertesi gün (siparişi ileri saatte bildirdiğim için bir sonraki gün teslim almıştım) parça elime ulaştı. hemen abiyi arayıp haber verdim. iki saat sonra geldi. en demlisinden çay söyledim çünkü demli seviyordu. yine havadan sudan sorular sorarak kafasını meşgul ettim. oldukça samimi bir şekilde sohbet gerçekleştirdik. parçayı verdikten ve faturasını kestirdikten sonra (fatura işi ayrı bir olaydı ya, neyse...) vedalaşmak için ayaklandık. geldiğinde elinde siyah bir torba vardı. vedalaşırken bana o torbayı verdi. bu sefer ben şaşırmıştım. neyin nesidir demeye kalmadan, zeytinyağı olduğunu söyledi. gönen tarafındaki akrabalarının ona gönderdiği zeytinyağı imiş. istihkakına düşen zeytinyağının üç litresini benimle paylaşmak istemiş.

ya işte, necip türk halkının siyasi tercihi falan filan deyip sinirleniyoruz ama işin özü budur dostlarım. kızmayalım. herkes sizin kadar görüp, gözlemleyemiyor ne yazık ki ama özünde birçoğunun temiz kalpli olduğunu düşünüyorum. buna kaniyim.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar