bugün

yazarların yaşadığı hayat

külkedisininkinden beter bi üvey annem vardı. babam iyi bir adamdı ama hatunla çocuklar arasını tutturabilmeyi bilebilen bir adam değildi... üniversite sınavı sonrası bir çıktım evden... çıkış o çıkış. yaş 18di...

okulu bıraktım, değiştirdim. komunist oldum... bir dönem savruldum. sonrasında bir dönem "kaybedenler kulübü" gibi bohem bir hayat yaşadım... tatmin etmedi hiç hayat beni. iş güç kariyer peşinde olamadım. içip pink floyd dinlemek daha anlamlıydı.
amerikaya gittim bi 8-10 yıl. hayat orada daha da hamster işi idi. geri döndüm... hayatına vakit kalmıyordu haftada 70-90 saat çalışmaktan.
geri döndüm. ruhum yorulmuştu. kızılderili tabiri ile "ruhum bedenimden önce gidiyordu".

belki 6 defa bildiğin sıfırdan başladım hayata... ama bildiğin sıfır.... rakamla 0. hepsinde de 2-3 yılda geldim tekrar bir yerlere.

inatla yaşadım. ne inancımdan taviz verdim ne özgürlüğümden ne de ruhumdan... ne de saçımdan.

sonra baktım yaşım 40-50 olmuş... sorguladım kendimi, hayatı, geçmişi falan da...
vereceğim kimi kararlar farklı olurmuş da geçmişte... pişman da değilim aq.

ben gibi yaşadım, ben gibi de ölücem!

para desen... zamanında o kafada olsam çocuklarım çok severdi beni eminim. ama hiç materyalist olamadım. elime geçen yetiyor şükür... 24 saatim var kendime ait... saatime saçıma başıma inancıma karışan yok. bana karışabilen bir insan da sokmadım hayatıma yıllardır.
ulan böyle diyip de çok da marjinal bir tip miyim? hayır. hadi geçmişte neyse de.

1 tane hayatım var lan... bırakın da onu kendime göre yaşayayım sadece dedim hep... hepsi bu.