bugün

türkiyede sağlık sisteminin çökmesi

Erdoğan'dan, randevu alamıyoruz diyen bir vatandaşa: ''Yanında doktor var ona sor''

Adam alamıyoruz diyor, kendi deneyimini anlatıyor doktorunkini değil, doktor ne alaka. Doktor mu vermiyor randevuyu. Şimdi bu ne demek? Gidin doktorlara saldırın demek. Çünkü şikayet almayı kendisine saldırı olarak görüyor, savuşturmaya çalışıyor hemen. O ne derse desin sonuç ortada: MHRS ve 182'den randevu alınamıyor. Eskiden hastaneye erken gidip sıra almak mümkündü. Sonra bu kalktı, sadece MHRS ve 182 ile randevu verilir oldu. Ama şimdi o da çalışmamaya başladı. Eskiden hastanede kuyruk olurdunuz, şimdi evlerde kuyruk oluyorsunuz. Bunun birinci sebebi durmadan şişirilen bir sağlık hizmeti talebi. Bu talebe denk düşen sayıda doktor, sağlık çalışanı ve hastane yok, oluşturulmuyor da. Mevcut randevu sistemi 10 dakikada bir, aynı anda 3 hastaya birden randevu verir hale geldi. Şimdi hastaneye randevusuz da kabul edilmiyorsun, randevu da alamıyorsun. Sistem, insanları özel hastanelere yönlendirmek için birebir. Adeta bunun için icat edilmiş. Bunun da kapitalist amaçlarını görebiliyorsunuz hemen. En büyük avantajları da ekonomik ve sosyal şartlardan dolayı Türkiye'de insanların çabuk hasta olması. Bunu kullanarak kurdukları şey tedavi, hastane, teknoloji, ilaç odaklı. Yoğun talepli bir tüketim pazarı oluşturuyorlar. Semt hastanelerini yıkıp tek bir noktada birleştirip şehir hastanesi yapmak da bu yüzden. Arzı kıstın mı malın değeri artar mantığı. Bunun bir diğer ayağı da tedavi edici sağlık hizmetinin gereksiz düzeyde aşırı kullanımı. Talebi koruyuculuktan alıp, toplum için çok daha pahalı olan tedavi ediciliğe yönlendiriyorlar. Sağlık alınıp satılan bir mal, hastaneler şirket, hastalar ise müşteri durumuna indirgenmişse orada başkasına yer yok. Başta bulaşıcı hastalıkların önlenmesi olmak üzere halk sağlığı çalışmalarını yapması beklenen sağlık ocakları, devlet hastaneleri ve üniversiteler kapitalistlere kazanç sağlamak için yapılandırıldığından, sermayeye kâr sağlamayan koruyucu sağlık hizmetinde yetersizlikler ortaya çıkıyor. Bilimsel teknik gelişmelerle üretimin canlı emek-gücüne olan bağımlılığı azaldıkça, kaynağı canlı emek olan ve can çekişen sermaye sağlık gibi sektörlere kayma gereği duyup, devletin herkese sağlık hizmeti sunması gereğini de ortadan kaldırıyor. Sermaye kendisi ölmemek için insanların sağlığa erişimini engelliyor yani. Öncelikle tedavi, hastane, gereksiz teknoloji ve ilaç yönelimini kırmak gerek. SSCB'deki tedavi hizmetleri yerine koruyucu hizmetlere öncelik verilmesi, ücretsiz sağlık hizmeti sunulması ve sağlık/hastalık anlayışında toplumsal faktörlerin temel alınması, ''Toplumsal ve Mesleki Hastalıklar Kliniği'' gibi merkezlerin açılması gerek. Hastalıklardan korunma önlemleri etkinleştirilmeli. Türkiye'de ise tamamen sermayenin çıkarları doğrultusunda ''birinci basamak sağlık hizmetleri'' önemsizleştirildi. Üst orta sınıf ya da üst gelir gruplarının sağlık hizmetlerini satın aldığı bir yapı oluşturuldu. Sigorta şirketlerinin belirlediği bir sanayi haline geldi. Bu dönüşüm halen sürüyor. Çünkü emekçi halk sağlığın hak olduğunu ve siyasal bir mesele haline gelmesi gerektiğini bilmiyor. Halkın talep etmesi gereken şu: prim ve katkı kapı gibi ücretlendirmelerin kaldırılması, her vatandaşa eşit ve ücretsiz sağlık hizmeti verilmesi, özel hastanelerin ve sigorta şirketlerinin kamulaştırılması, tedavinin yanında korucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmesi, emeğin fiziki ve ruhsal korunması veya iyileştirilmesi için sağlık önlemlerinin hayata geçirilmesi, gezici sağlık birimlerinin kurulması ve faaliyetlerinin planlanması, sağlık hizmetinin toplumun içinde, eve girerek, yaşam koşullarını bir bütün olarak ele alıp değiştirmeye çalışacak şekilde toplumsal katılıma ve gündelik yaşamda bir faaliyete dönük planlanması, halk sağlığının bilim haline getirilmesi, sağlık bütçesinin halkın sırtından değil genel bütçeden karşılanması, sağlık harcamaları için servete artan oranlı vergi ve üretim getirisinden ayrılan, sağlık emekçileri başta gelmek üzere tüm emekçilerin denetimine açık toplumsal fonların oluşturulması. Bu temelde yapılacaklar devrimci bir program ve iktidarla mümkün. Açıkça burjuvaziye karşı bir eylem planı. Eğer onların istediği dönüşüm tamamlanmış olarak Türkiye salgına yakalansaydı, bugünkü korkunçluğu arar hale gelirdiniz. Erdoğan yanında doktor var diyor. Yanımıza doktorları, sağlık emekçilerini de alıp, bütün bir işçi sınıfı ve sistemin işe yaramadığını gören tüm toplumsal sağlık talepkarları olarak sermaye ve adamlarına isteklerimizi haykıralım!