bugün

yök, sağlık bakanlığı, sağlık-sen ve bilumum makamların iş birliği ile sağlık sistemini çökertmesidir. Ucuz hizmet vermek için kalifiye olmayan elemanlar yetiştirmeye çalışmaktadırlar. mezun olan uzman elemanlara iş imkanı sağlamadıkları gibi uzman olmayan insanlar yetiştirmeye ant içmiş gibi davranmaktadırlar.

bu amaçları uğrunda çıkarttıkları son saçmalık lisans tamamlama olayıdır. iş bilir Sağlık-Sen ve ortağı YÖK üniversitelerin ''olmaz'' görüşüne rağmen 2 yıllık sağlık bölümleri ön lisans mezunlarına sınavsız lisans tamamlama hakkı vermiştir. hem de bu bazı üniversitelerde uzaktan eğitim ile sağlanacak! yani bu ne demek oluyor?

1-) öss, lys, ygs gibi üniversite giriş sınavlarında yüksek puanlar alarak fizik tedavi ve rehabilitasyon, beslenme ve diyetetik, konuşma terapisi, ergoterapi gibi 4 yıl eğitim almış ve bu bölümlerin uzmanı olan insalar yok sayılıyor.

2-) fizyoterapi ve rehabilitasyon gibi uzmanlık alanı gerektiren bir sağlık probleminiz olduğunda gibi hiç hastaya dokunmamış, yaratıcı düşünce ile değerlendirme yeteneği olmayan insanlar sizi tedaviye alabilecek.

3-) işsizler ordusuna, dünyanın sayılı mesleklerinden sayılan bu meslekler de katılmak isteniyor.

lütfen sağlığınızı uzman insanlara emanet etmek ve birilerinin rant sağlamasına engel olmak için bu saçmalığa karşı bize destek olun.

Basında;

http://m.milliyet.com.tr/Local/Article?ID=943618
http://www.milliyet.com.t...detay/2110663/default.htm
http://blog.radikal.com.t...erapistler-isyanda-110571

Türkiye fizyoterapistler derneği açıklaması

--spoiler--
Daha önce Türkiye Fizyoterapistler Derneği olarak yaptığımız görüşmeler ve bize verilen bilgiler doğrultusunda sizlerle Lisans Tamamlama konusunda bir bilgilendirme yapmıştık. YÖK’ten aldığımız bilgiler Lisans Tamamlama programının Fizyoterapi ve Rehabilitasyonu kapsamayacağı yönünde idi. Bilindiği üzere fizyoterapistlik mesleği uzaktan eğitimle değil birebir pratik eğitim temellidir.
Fakat bugün açıklanan Lisans eğitimi listesinde fizyoterapide bulunmaktadır.
Bu konuda ilgili üniversite bölüm ve hocaları ile görüşülmüş bu hocalarımızın konu ile ilgisi fikri alınmadığı, bilgileri olmadığı görülmüştür.
YÖK okul,kontenjan arttırma gibi durumlarda fikir almadığı gibi bu konuda da okul ya da derneklerden fikir almamıştır.

TFD olarak diğer meslek örgütleri ile görüşülmüş ve mağdur olan tüm sağlık personelleri ile birlikte ciddi kararlar alınmıştır.
1. Öncelikle ve acil olarak yarın sabah avukatımız ilgili dokümanları tamamlamış olacak ve hemen yürütmeyi durdurma kararı alınması için gerekli mahkeme sürecini ve gerekli prosedürleri tamamlayacaktır.
2. Mağdur olan diğer meslek grupları ile beraber daha fazla ses getirebilmek adına eylem ve birlikte de mahkeme yoluna gidilecektir.
Konu ile ilgili olarak sizlerin destek ve önerileri bizler için önemlidir.

Birlikte hareket edersek sonuca ulaşmak daha kolay olacaktır.
TFD YÖNETiM KURULU
--spoiler--

twitter hastagleri

--spoiler--
#‎LisansTamamlanmazKazanılır‬
#LisansTamamlamayaHayir
#fizyoterapistlerisyanda
#uzaktaneğitimlesağlıkçıolunmaz

--spoiler--

imza kapmayanları

--spoiler--

https://www.change.org/p/...n&utm_medium=copylink

https://www.change.org/p/...n&utm_medium=copylink

https://www.change.org/p/...n&utm_medium=copylink

https://www.change.org/p/...n&utm_medium=copylink
--spoiler--
Pratik isteyen alanlarda açık öğretim açmanın mantığını açıklayabilecek bir akpli aranıyor? Ulan hadi sözel bölümlerin açık öğretimini açtınız anladık da sağlık falan ne alaka anlayabilmiş değilim. işsizlik oranını düşürmek için böylesi oyunlar oynamanız gerçekten ülke geleceğine dinamit döşemektir.
Erdoğan'dan, randevu alamıyoruz diyen bir vatandaşa: ''Yanında doktor var ona sor''

Adam alamıyoruz diyor, kendi deneyimini anlatıyor doktorunkini değil, doktor ne alaka. Doktor mu vermiyor randevuyu. Şimdi bu ne demek? Gidin doktorlara saldırın demek. Çünkü şikayet almayı kendisine saldırı olarak görüyor, savuşturmaya çalışıyor hemen. O ne derse desin sonuç ortada: MHRS ve 182'den randevu alınamıyor. Eskiden hastaneye erken gidip sıra almak mümkündü. Sonra bu kalktı, sadece MHRS ve 182 ile randevu verilir oldu. Ama şimdi o da çalışmamaya başladı. Eskiden hastanede kuyruk olurdunuz, şimdi evlerde kuyruk oluyorsunuz. Bunun birinci sebebi durmadan şişirilen bir sağlık hizmeti talebi. Bu talebe denk düşen sayıda doktor, sağlık çalışanı ve hastane yok, oluşturulmuyor da. Mevcut randevu sistemi 10 dakikada bir, aynı anda 3 hastaya birden randevu verir hale geldi. Şimdi hastaneye randevusuz da kabul edilmiyorsun, randevu da alamıyorsun. Sistem, insanları özel hastanelere yönlendirmek için birebir. Adeta bunun için icat edilmiş. Bunun da kapitalist amaçlarını görebiliyorsunuz hemen. En büyük avantajları da ekonomik ve sosyal şartlardan dolayı Türkiye'de insanların çabuk hasta olması. Bunu kullanarak kurdukları şey tedavi, hastane, teknoloji, ilaç odaklı. Yoğun talepli bir tüketim pazarı oluşturuyorlar. Semt hastanelerini yıkıp tek bir noktada birleştirip şehir hastanesi yapmak da bu yüzden. Arzı kıstın mı malın değeri artar mantığı. Bunun bir diğer ayağı da tedavi edici sağlık hizmetinin gereksiz düzeyde aşırı kullanımı. Talebi koruyuculuktan alıp, toplum için çok daha pahalı olan tedavi ediciliğe yönlendiriyorlar. Sağlık alınıp satılan bir mal, hastaneler şirket, hastalar ise müşteri durumuna indirgenmişse orada başkasına yer yok. Başta bulaşıcı hastalıkların önlenmesi olmak üzere halk sağlığı çalışmalarını yapması beklenen sağlık ocakları, devlet hastaneleri ve üniversiteler kapitalistlere kazanç sağlamak için yapılandırıldığından, sermayeye kâr sağlamayan koruyucu sağlık hizmetinde yetersizlikler ortaya çıkıyor. Bilimsel teknik gelişmelerle üretimin canlı emek-gücüne olan bağımlılığı azaldıkça, kaynağı canlı emek olan ve can çekişen sermaye sağlık gibi sektörlere kayma gereği duyup, devletin herkese sağlık hizmeti sunması gereğini de ortadan kaldırıyor. Sermaye kendisi ölmemek için insanların sağlığa erişimini engelliyor yani. Öncelikle tedavi, hastane, gereksiz teknoloji ve ilaç yönelimini kırmak gerek. SSCB'deki tedavi hizmetleri yerine koruyucu hizmetlere öncelik verilmesi, ücretsiz sağlık hizmeti sunulması ve sağlık/hastalık anlayışında toplumsal faktörlerin temel alınması, ''Toplumsal ve Mesleki Hastalıklar Kliniği'' gibi merkezlerin açılması gerek. Hastalıklardan korunma önlemleri etkinleştirilmeli. Türkiye'de ise tamamen sermayenin çıkarları doğrultusunda ''birinci basamak sağlık hizmetleri'' önemsizleştirildi. Üst orta sınıf ya da üst gelir gruplarının sağlık hizmetlerini satın aldığı bir yapı oluşturuldu. Sigorta şirketlerinin belirlediği bir sanayi haline geldi. Bu dönüşüm halen sürüyor. Çünkü emekçi halk sağlığın hak olduğunu ve siyasal bir mesele haline gelmesi gerektiğini bilmiyor. Halkın talep etmesi gereken şu: prim ve katkı kapı gibi ücretlendirmelerin kaldırılması, her vatandaşa eşit ve ücretsiz sağlık hizmeti verilmesi, özel hastanelerin ve sigorta şirketlerinin kamulaştırılması, tedavinin yanında korucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmesi, emeğin fiziki ve ruhsal korunması veya iyileştirilmesi için sağlık önlemlerinin hayata geçirilmesi, gezici sağlık birimlerinin kurulması ve faaliyetlerinin planlanması, sağlık hizmetinin toplumun içinde, eve girerek, yaşam koşullarını bir bütün olarak ele alıp değiştirmeye çalışacak şekilde toplumsal katılıma ve gündelik yaşamda bir faaliyete dönük planlanması, halk sağlığının bilim haline getirilmesi, sağlık bütçesinin halkın sırtından değil genel bütçeden karşılanması, sağlık harcamaları için servete artan oranlı vergi ve üretim getirisinden ayrılan, sağlık emekçileri başta gelmek üzere tüm emekçilerin denetimine açık toplumsal fonların oluşturulması. Bu temelde yapılacaklar devrimci bir program ve iktidarla mümkün. Açıkça burjuvaziye karşı bir eylem planı. Eğer onların istediği dönüşüm tamamlanmış olarak Türkiye salgına yakalansaydı, bugünkü korkunçluğu arar hale gelirdiniz. Erdoğan yanında doktor var diyor. Yanımıza doktorları, sağlık emekçilerini de alıp, bütün bir işçi sınıfı ve sistemin işe yaramadığını gören tüm toplumsal sağlık talepkarları olarak sermaye ve adamlarına isteklerimizi haykıralım!
Eğitim sisteminin de çöktüğünü düşününce olanak bir durum sayılır.
Var mıydı ki?

Bir düşünce.

Saygılar sunuyorum azizim…
Şu ülkede çökmeyen ne kaldı ki?
Türkiye’de sağlık çalışanları genelde çok gergin oluyorlar.
Gırgır geçiyor millet ama ciddi ciddi doktorlar başka ülkelere gitmeye başladı. Sistem çökerse anlarız zorluğunu. 90 larda çocuk olanlar hatırlarlar hastenelerin önündeki kuyrukları. Akp kendi duzelttigini kendi bozuyor, bindiği dalı kesiyor.
Sağlık sistemindeki eksikler dağ gibi olmuşken ayrıca döviz kuruna bağlı olarak ilaçların bulunamaması sorunu çıktı. Haberlere gore 345 ilaç tedarik edilemiyor. Eğer olur da doktorla görüşseniz bile ilaç bulamamanız olası.

Venezüella'daki durumu anlatan bir belgesel vardı. Adam ameliyat parasının yanında biŕde girecek tüm ameliyat gereçlerini de( neşter, dikmek için iğne vs...) kendisi getiriyordu. Biz de yakında kendi ameliyatımız veya ilacımız kendimiz yapmaya başlarız.
geçmişte hastane kuyruklarında kalp krizinden ölenlerden haberi olmayan ibişlerin beyanıdır. gerçekten çok yazık..

(bkz: hastane kuyruğunda sefer tasıyla beklenen yıllar)
Covid döneminden önce kimse hastaneye gitmediği için hissedilmeyendi ama yinede doktorlar çok kendini beğenmişti şu anda ise sıra alacak doktor bile bulamıyorsunuz yoğun bakım odaları zaten full yani işimiz çok zor.
Evet gerçekten çöktü,Buca Seyfi Demirsoy hastanesine dahiliye bölümune randevu bulamıyorum.
pandemiden önce de sonra da doktora gitmek için randevu aldım.

randevu ortalama 10-15 gün sonrasına alınabiliyor.

hiç bir zaman muayeneye gittiğimde doktor bey/hanım yerinde yoktu.

onlar yerine bir şeyden anlamayan asistan/intern ler oluyor çünkü.

sistem güzel evet. gidin özel hastahaneye hizmet alın diyorlar resmen.

Neden?

saglık bakanının özel hastahane sahibi olması mi?
güncel Önemli Başlıklar