bugün

astroloji bilimi

astroloji elbette bir bilim dalı değildir. gök cisimlerinin konumu ve hareketlerinden yola çıkarak insanoğlunun günlük yaşamı ve hatta geleceği hakkında tahminlerde bulunur. ilk çağlarda ortaya çıktı çünkü o çağlarda bilim olmadığı için insanoğlu çevresinde olan bitenleri açıklayamıyordu. deneyimlere dayanan ortak bir geçmişin mitoloji ve din olgusuyla birleşimi ile oluşmuş bir reçete, toplumun idaresi ve vücudun tedavisi için kullanılıyordu. işte astroloji böyle bir atmosferin ürünüdür.

yıldızlar bizi etkileyemeyecek kadar uzakta. bize en yakın yıldız yaklaşık olarak 4 ışık yılı yani 40 trilyon uzaklıkta. ne acıdır ki evlilik programlarında bile çiftlerin karşısındaki kişiye yönelttiği ilk ve en ciddiye alınan sorulardan biri de burcunun ne olduğudur. astroloji işte toplumları bu kadar kötü yönde etkileyebiliyor. astrologların verdiği astronomik bilgilerin birçoğu yanlış. merkür'ün geri gittiği yok örneğin. göreceli hareketler bunlar. tüm medya organlarında gördüğünüz burçların tarih aralıkları 2200 yıl öncesine ait. 2200 yıl önce 25 mart'ta gerçekten dünya-güneş doğrultusu koç takımyıldızını gösterirken şimdi balık takımyıldızını gösteriyor.

mevsimlerin oluşumu ile zodyak takımyıldızlarını ya da diğer gezegenleri ilişkilendirmek de büyük bir hata. dünya’nın güneş etrafında dolanma periyodu 365,25 gündür. ve ekvator düzlemi ile eliptik düzlemi arasındaki açı yaklaşık 23.5 derecedir. mevsimlerin başlangıç tarihleri, uzunluğu ve oluşması bu değerler değişmeden değişmez. mevsimlerin oluşumunun burçlar ya da diğer gök cisimleriyle kesinlikle alakası yoktur. yani astroloji savunduğu düşüncelerle hem bilim dışıdır hem de teknik açıdan ciddi hatalar içerir. insanı hayatın ciddiyeti ve asıl güzelliklerinden alıp götüren bir etkiye sahiptir ki bu toplumlar için hiç de iyi bir şey değildir.

size bilimsel bir çalışmanın sonucundan bahsedeyim. yapılan çalışma göstermiştir ki bir annenin kucağındaki bebeğe uyguladığı metcezir (gelgit) kuvveti ay'ın bebeğe uyguladığından 12 milyon kat daha fazladır. öyle olduğu halde bile annenin bebek üzerinde ciddiye alınacak bir fiziksel etkisi yoktur. çünkü gelgit etkisine neden olan kuvvet büyük ölçeklerde etkilidir. örneğin okyanuslar gibi. büyük göllerde bile minnacık olan bu etki (rüzgar bile daha büyük dalga yaratır!) insan vücudunda ihmal edilebilir düzeydedir. yani vücudumuzun yaklaşık yüzde 80'i su diye ay'ın gelgit etkisiyle hemen ‘suyumuz kabarmaz'. ‘ama benim içim okyanuslar kadar engin…'derseniz farklı tabii. işin esprisi bir yana gördüğünüz gibi bilim dışı her oluşumu basitçe çürütebilirsiniz. astrolojiye harcayacağımız zamanı daha yararlı işlere harcamalıyız diye düşünüyorum.

iş başvuru sonucunuzu ya da sevgilinizin arkanızdan iş çevirip çevirmediğini veya borsada hangi kağıtların daha fazla getiri yapacağını ne güneş ne ay ne de diğer gök cisimleri bilebilir. ay dünya'nın uydusu, en basit tabirle bir kaya parçasıdır. güneş ise merkezi milyonlarca derece sıcaklıkta olan, kendi adıyla anılan sistemin merkezinde yer alan bir yıldızdır. yıldız dediğimiz şey merkezi milyonlarca derece sıcaklıkta olan iyonize olmuş maddeden oluşmuş devasa bir toptur. bunların ruhu yoktur, düşünmez, size yön veremez. ama elbette gök cisimlerinden haberler alan, onlarla her daim iletişim içerisinde olan sözüm ona mistik güçlere sahip zat-ı muhteremler var(!) hayatın akışından kopmayın. hayatınızı, diğer insanların etkisini çıkarırsak, büyük bir çoğunlukla siz yönlendirir ve yönetirsiniz. gücünüzün farkına varın ve bir kaya parçasından umut bekleyip böyle mantık ve bilim dışı işlere paranızı kaptırmayın.

uzay bilim ve teknolojilerine yatırım yapan ülkelerin sokaklarına çıkıp halkla biraz konuşursanız size uzay hakkında en kötü ihtimalle basit ama yanlış olmayan bilgiler verirler. en azından uzay bilim ve teknolojilerinin önemini idrak etmişlerdir. yani toplumun desteğini almadan ciddi uzay projelerini yerine getiremezsiniz. çünkü o büyük projelere imza atan beyinler işte böyle bilim kültürü gelişmiş ailelerden, toplumlardan çıkmaktadır. uzaydan gelmiyor ki bu insanlar. ülke olarak toplumun tüm katmanları ve kurumlar olarak beraber hareket etmeliyiz. bilimi sadece üniversite duvarlarının içinde tutmak yerine daha da artan bir çabayla halkımızla buluşturmalıyız. bu işi ancak böyle çözeriz.