--- spoiler ---
insanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. şu talihsizliğimize bakınız ki bu dahi küçük asya’da çıktı. hem de bize karşı.. elden ne gelebilirdi...? david lloyd george-ingiltere başbakanı-eylül 1922...
--- spoiler ---
dünyaya hükmeden, ama bir o kadar da çaresiz bir insanın sözleri ile anmak istiyorum bu sene ulu önderimi...
osmanlı'nın parçalanmasının planlarını yapan, sevr'i osmanlı'ya dayatan, anadolu'nun işgali için yunan ordusunu donatan ve onlara anadolu'yu işgal ettiren adam...
hasta adam osmanlı, fakir ve yorgun anadolu halkı onun için bir lokmada tüketilecek mezeydi...
ama biri vardı.
bütün bunlara "dur" demiş, lloyd george'un bütün planlarını alt üst etmiş, 30 ağustos 1922'de yunan ordusunu imha edip 9 eylül 1922'de izmir'de denize dökmüş biri...
tam 3 senedir bir türlü alt edemedikleri bu adam, şimdi izmir'e gelmiş, keyif sigarasını yakmış, kahve eşliğinde körfezi seyrediyordu.
lloyd george kabinesi yenilgiyi kabullenmiş, hazmetmeye çalışıyordu.
neticede 3 senedir yenemedikleri o adam amacına ulaşmış, izmir'i almıştı.
daha fazla haddini aşmazdı artık...
aşmazdı değil mi???
oysa ki o adamın izmir'de kalıp körfeze bakıp sigara içmekle kalmaya niyeti yoktu.
lloyd george ve kabinesi çılgına dönmüştü.
istanbul'daki işgal kuvvetleri komutanı general harrington'a emirler yağdırdılar. kemal'in askerleri çanakkale boğazı müstahkem mevkii sınırlarını aşarsa ingiltere topyekün savaş ilan edecekti...
her türlü hesap kitabı yaptılar. kanada, hindistan, avustralya, yeni zelanda, güney afrika, singapur...
üzerinde güneş batmayan imparatorluğun bütün genel valileri alarma geçirildi.
kemal'in ordusu sınırı aşarsa savaş ilan edilecek, bütün dominyonlar anadolu'ya asker göndereceklerdi...
ultimatom üzerine ultimatom geliyordu izmir'e...
bu bir satranç oyunuydu.
ingilizler ve lloyd george ne hesap kitap yaparlarsa yapsınlar, sarı saçlı mavi gözlü başbuğ onlardan hep bir adım öncesini görüyordu...
süvarilerimiz çanakkale üzerine yürürken, izmir'e son ultimatom da geldi.
"eğer türk ordusu çanakkale müstahkem mevkiine girerse savaş kaçınılmazdır, ordunuzu yok ederiz..."
ingilizler son derece ciddi gözüküyordu.
mustafa kemal paşa'nın kurmayları endişelenmişti bu son ultimatomla.
o endişeleri anladı...
kahvesinden bir yudum aldı ve anlatmaya başladı...
antik sparta'dan bahsediyordu.
makedonya kralı filip tüm yunanistan'ı hakimiyet altına almış, ordusuyla sparta sınırına dayanmış ve spartalılara bir mektup göndermişti.
"eğer hemen teslim olmazsanız, ülkenizi işgal ederim. ve eğer işgal edersem, sahip olduğunuz herşeyi yağmalayıp yakarım. ve lakonya'ya(sparta) girersem büyük şehrinizi yerle bir ederim..."
spartalılar bu mektuba tek kelime ile cevap gönderdiler...
ve lloyd george tattığı bu kansız ama büyük yenilgiyi bu sözlerle itiraf etti;
"insanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. şu talihsizliğimize bakınız ki bu dahi küçük asya’da çıktı. hem de bize karşı.. elden ne gelebilirdi...?"
işte bundan tam 82 yıl önce böyle büyük bir lideri kaybettik biz...
o bir daha gelmeyecek,
o'nun yeri bir daha asla dolmayacak.
ama asla çaresiz değiliz.
o'nun bize bıraktığı bu eşsiz mirasa ebediyyen sahip çıkmak bizim için en büyük vazife ve gurur olacaktır, olmalıdır...
büyük ölülere matem gerekmez.
82 yıl önce bugün kimi kaybettiğimizi, o'nun nasıl biri olduğunu iyi anlayalım, o'nun izinden ayrılmayalım yeter...