bugün
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması9
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı17
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak28
- ali koç12
- anın görüntüsü21
- jose mourinho21
- günahların takımı galatasaray13
- her erkeğin unutamadığı bir kadın vardır9
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri9
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu21
- bir erkekle kız arkadaş olabilir mi sorunsalı8
- anneler günü18
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz19
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz15
- bik bik için diktiğim şort21
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
- zall beceremiyorsan bırak git15
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor14
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi17
- icardi19058
- sözlük yazarlarının boy kilo ölçüleri9
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- doğum gününde hatırlanmamak13
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
- icardi1905'in sözlüğü bozması8
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım16
- en dindar özelliğiniz25
- serdar ortaç renault megane benzerliği8
- yorgun mermi10
- şizofreni11
- bacağa kramp girmesi10
- 2024 eurovision şarkı yarışması13
- erkeklerin sadakatsiz olması9
- türkiye den soğuma sebepleri11
- erkekler götünüze değil yaptığınız pastaya bakar15
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl15
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak8
- uludağ sözlükte yazmanın hiçbir anlamı olmaması11
- fazla mastürbasyon yapan erkek9
- uludağ sözlük kapatılacak11
- 45 yaş üstü kadınların muşmulaya dönmesi10
Din, sorgulamayı da sorgulanmayı da sevmez.
islam 1200'lü yıllarda felsefeyi yasaklamış böylece bilimsellikten uzaklaşmaya başlamıştır.
O döneme dek müslümanlar ve bilimsellik yanyana giden kavramlardı.
O döneme dek islam dünyası bugün bile adı anılan bir çok bilim insanı kattı.
Ama sonra felsefe haram sayıldı.
Neden? Çünkü filozof olanlar neden, nasıl, nereden diye sorguluyordu.
Kendi çöplüğünün kurcalanmasına izin vermedi ulema da.
iktidardakilerin kendi menfaatleri doğrultusunda dini kullanmasının önü kesilebilirdi.
Sorgulamayan, sorgulatmayan bir yapı gerekliydi.
O tarihten sonra da islam dünyası insanlığa çok ender olarak bilim adamı kattı.
Atatürk yeniden sorgulayan bir yapı istedi.
Kendi dilinde ibadet etmeyen bir kaç milletten biriydik.
Arapça'nın kutsallığı yoktu.
Ama din adamları arapça sözlerle arapça bilmeyen insanları olmayan emirlerin, buyrukların olduğuna inandırabiliyordu.
Birden ekmeklerinin kesileceği korkusu sardı. Doğal olarak bu yapıyı değiştirmek isteyen Atatürk'ü sevmediler.
Din düşmanı ilan ettiler. Atatürk ise dine değil dinin kullanılmasına, din ile insanların aldatılmasına, kullanılmasına karşıydı. Bugün bile bakınca ne kadar haklı olduğunu görüyoruz.
Çükünü müridlerinin ağzına çüklerini sokarak onları kutsadığını söyleyen hocalardan, kendi cinsel duygularını tatmine dayalı dualar okuduğunu iddia eden şeyhlere kadar bu durumu ortaya koyan sayısız örnek yok mu?
Aslında dini eğilimlere yönelik insanlara sorun çoğu Fatiha süresinin anlamını bilmez. Kaç ayet olduğunu, nelerden bahsedildiğini söyleyemez. içgüdüsel olarak duygulanır, galeyana gelir. Atatürk, Türk insanının Allah'ına dua ederken ne söylediğini bilsin istedi. Bu sadece müslümanlara yönelik değil. Aynı süreci Avrupa'da kiliseye karşı yaşadı. Kilise de zamanında Latince'nin ardına sığınarak bir çok bilgiyi sakladı. "O ne derse o" anlamına gelen "ipse Dixit" ile bir çok kişisel çıkarlarını dini buyruklarca bildiriyorlarmış gibi gösterdiler.
Bu süreç matbanın bulunmasıyla sona erdi. insanlar sadece papazların okuma hakkı olduğu bir dönemden sonra bilgi sahibi olmaya başladılar. Matbanın bulunması o dönem için internet gibiydi. Bilgi kolayca ulaşılabilir olmuştu.
iktidarlar da sorgulanmayı istemezler ve bunun için çoklukla dini kullanırlar. Bu ne ilk Türkiye'de oldu ne de son. Çünkü makam sahipleri yaptıkları hataların, suçların irdelenmesini istemezler. Diledikleri gibi iktidarlarını sürdürmek isterler. Sorgulayan insanlar ise bunu zora sokar.
Bu yüzden Atatürk kendi alanında ender görülebilecek eylemler yapmıştır. Kendisinin ve sonrasından geleceklerin sorgulanmasını sağlayacak bir düzen kurmuştur. Oysa kendisini padişah da ilan edebilirdi, halife de. Türk halkının gömüldüğü karanlıktan kurtulmasını çok istemişti ve eğitime büyük önem verdi. Ne yazıktır ki bugün dışarıdaki uluslar ona kendi milletinden daha çok saygı duyuyorlar, daha çok örnek alıyorlar. Çünkü nasıl bir karanlıkta olduğumuz unutturuldu, o karanlıkta nasıl ölmek üzere olduğumuz söylenmiyor aksine övülüyor. Bunu yapanlar ne dinciler ne de dine düşman olan kişiler. Bunların dertleri sadece kendi iktidarlarını korumak. Kolay değil bir emrinle istediğini yapabilecek gücü eline alıp sonra da bunu devretmeyi bilmek.
islam 1200'lü yıllarda felsefeyi yasaklamış böylece bilimsellikten uzaklaşmaya başlamıştır.
O döneme dek müslümanlar ve bilimsellik yanyana giden kavramlardı.
O döneme dek islam dünyası bugün bile adı anılan bir çok bilim insanı kattı.
Ama sonra felsefe haram sayıldı.
Neden? Çünkü filozof olanlar neden, nasıl, nereden diye sorguluyordu.
Kendi çöplüğünün kurcalanmasına izin vermedi ulema da.
iktidardakilerin kendi menfaatleri doğrultusunda dini kullanmasının önü kesilebilirdi.
Sorgulamayan, sorgulatmayan bir yapı gerekliydi.
O tarihten sonra da islam dünyası insanlığa çok ender olarak bilim adamı kattı.
Atatürk yeniden sorgulayan bir yapı istedi.
Kendi dilinde ibadet etmeyen bir kaç milletten biriydik.
Arapça'nın kutsallığı yoktu.
Ama din adamları arapça sözlerle arapça bilmeyen insanları olmayan emirlerin, buyrukların olduğuna inandırabiliyordu.
Birden ekmeklerinin kesileceği korkusu sardı. Doğal olarak bu yapıyı değiştirmek isteyen Atatürk'ü sevmediler.
Din düşmanı ilan ettiler. Atatürk ise dine değil dinin kullanılmasına, din ile insanların aldatılmasına, kullanılmasına karşıydı. Bugün bile bakınca ne kadar haklı olduğunu görüyoruz.
Çükünü müridlerinin ağzına çüklerini sokarak onları kutsadığını söyleyen hocalardan, kendi cinsel duygularını tatmine dayalı dualar okuduğunu iddia eden şeyhlere kadar bu durumu ortaya koyan sayısız örnek yok mu?
Aslında dini eğilimlere yönelik insanlara sorun çoğu Fatiha süresinin anlamını bilmez. Kaç ayet olduğunu, nelerden bahsedildiğini söyleyemez. içgüdüsel olarak duygulanır, galeyana gelir. Atatürk, Türk insanının Allah'ına dua ederken ne söylediğini bilsin istedi. Bu sadece müslümanlara yönelik değil. Aynı süreci Avrupa'da kiliseye karşı yaşadı. Kilise de zamanında Latince'nin ardına sığınarak bir çok bilgiyi sakladı. "O ne derse o" anlamına gelen "ipse Dixit" ile bir çok kişisel çıkarlarını dini buyruklarca bildiriyorlarmış gibi gösterdiler.
Bu süreç matbanın bulunmasıyla sona erdi. insanlar sadece papazların okuma hakkı olduğu bir dönemden sonra bilgi sahibi olmaya başladılar. Matbanın bulunması o dönem için internet gibiydi. Bilgi kolayca ulaşılabilir olmuştu.
iktidarlar da sorgulanmayı istemezler ve bunun için çoklukla dini kullanırlar. Bu ne ilk Türkiye'de oldu ne de son. Çünkü makam sahipleri yaptıkları hataların, suçların irdelenmesini istemezler. Diledikleri gibi iktidarlarını sürdürmek isterler. Sorgulayan insanlar ise bunu zora sokar.
Bu yüzden Atatürk kendi alanında ender görülebilecek eylemler yapmıştır. Kendisinin ve sonrasından geleceklerin sorgulanmasını sağlayacak bir düzen kurmuştur. Oysa kendisini padişah da ilan edebilirdi, halife de. Türk halkının gömüldüğü karanlıktan kurtulmasını çok istemişti ve eğitime büyük önem verdi. Ne yazıktır ki bugün dışarıdaki uluslar ona kendi milletinden daha çok saygı duyuyorlar, daha çok örnek alıyorlar. Çünkü nasıl bir karanlıkta olduğumuz unutturuldu, o karanlıkta nasıl ölmek üzere olduğumuz söylenmiyor aksine övülüyor. Bunu yapanlar ne dinciler ne de dine düşman olan kişiler. Bunların dertleri sadece kendi iktidarlarını korumak. Kolay değil bir emrinle istediğini yapabilecek gücü eline alıp sonra da bunu devretmeyi bilmek.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar