bugün

ne güzel güldün o akşam bana

Üniversitenin Bahar şenlikleri, ben kütüphanede ders çalışıyorum final haftası. Biraz mola verdim gidim bi bakim ne oluyor diye. Oturdum çimlere. Sonra bi baktım sevdiğim ve bir hafta önce nişanlı olduğunu öğrendiğim çocuk. Öylesine gittim yanına selam verdim oturdum baya samimi takıldık alana indik bu ben ve ortak arkadaşımız. Sağa sola takılıp geziyorduk, hayatımın en güzel günüydü. Sonra yemek yedik çok güldüm o gün o daha güzel gülüyordu Allah var. Sonra gittiler bende kütüphaneye döndüm. Akşam 10 gibi çıktım kütüphaneden dolmuş son durakta kalkıyor malum otobüsler. Bende oraya doğru yürüdüm eğlence devam ediyordu şenlik vardı bi iki takıldım izledim öyle. Sonra durağa gittim saat 11 olmuştu ki Pinhani’nin konseri varmış bi ses yükseldi bi an da. Ne güzel güldün o akşam bana diye. O güzel günün o güzel gülümsenin üstüne gittim bi ağaca yaslandım konseri dinledim. Şansıma sigara da vardı bi paketi orda o şarkıda bitirdim. Konser bitene kadar o ağacın orada bekledim gidemedim. Hiç unutmuyorum bu şarkıya her denk geldiğimde duyduğumda aklıma da hep o gün geliyor. Özellikle açıp dinlemiyorum tabi ki sevgilimi çok seviyorum ama dediğim gibi anılardan vazgeçemezsin ve bir anda bir şarkıya denk gelince, bir atkıyı görünce ya da başka anımsatan bir şeye denk gelince rüzgâr gibi eser gider. Çünkü insan yoğun ve samimi duygularla yaşadığı şeyleri kolay kolay unutamaz. Unutmak istiyor muyum? Sanırım kimse kendisini şu ana taşıyan şeylerden bir anda vazgeçemez. Ben de vazgeçemiyorum. Gelse yine gülümsese o gün aklıma gelmez gülmesi de bana bir şey ifade etmez çünkü yansıtamadığım ve görülemeyecek şeylerle de bile olsa ihanet etmem. Ne güzel güldün şarkısı çalınca başka.