bugün

bitki

ilk basamağını oluşturan bitkiler, sümüksü ya da iplik bir yapıya sahip yosunlardan oluşmaktaydı. çamurlu nehir ve bataklıkların kenarlarında yarı sucul olarak ortaya çıktılar. 40 milyon yıl kadar sonra, bir takım gelişmiş, su geçirmez kabuklar nemli arazi üzerinde yayılmalarını sağladı. bunlar, yosunlar ve koyunotları idiler. daha sonra yine, bu bitkilerin torunlarından bazılarının gövdeleri gelişti. bu sayede dik durmayı başarabildiler. onlar, eğrelti otları ve atkuyrukları idi.

yeryüzünün bu denli yeşillenmesi hayatın seyrini değiştirdi. hayvanlar da su dışındaki kalıcı yaşamda bitkileri takip etti. yeryüzüne yayılmış olan bitkilerin yaprakları oksijeni dışarı pompaladı. yani başından itibaren, kara hayvanları bitkilere bağımlıydılar. sadece gıda için değil, solunum yapabilecekleri bir hava için.

zaman ilerledikçe bitkilerin üreme yolları da değişti. eğer sadece tohum ile üreselerdi, illaki bir polen başka bir tohumun yumurtasını döllemek için ona ulaşmalıydı. kozalaklı çam, porsuk ağacı ve köknar, günümüzde de olduğu gibi, bu iş için rüzgarı kullandılar. bir toz parçasından biraz daha büyük olan büyük sayılarda ürettikleri polenleri rüzgarla yüzlerce kilometre öteye taşınabiliyordu. bu teknik, başarılı fakat çok savurgandı. sadece çok azı hedefine ulaşabiliyordu. bu çok azının hedefine ulaşabilmesi için de, büyük miktarlarda polen üretilmesi gerekiyordu. ama sonra, yaklaşık 140 milyon yıl önce bunu daha verimli bir şekilde yapacak bir yöntem gelişti. çiçekler...

(bkz: basitten karmaşığa)