bugün

gurbetçi şaban

1985 yılında gösterime girmiş kartal tibet'in yönettiği kemal sunal filmi. oldukça enteresan sahneler içeren bu filmin gerçekçilik kaygısı taşımadığı, hamasi duygularla yapıldığı bariz, abartının bolca görüldüğünü belirtelim. gerçekçilik kaygısı olmadığını anlamak zor değil. almanların salt kötü, tüm karakterlerin ya kötü ya iyi* olarak gösterilmesi, köln sokaklarında süt satılması, evde inek beslenmesi, tüm almanların hitler portresine selam durması vs. örnek verilebilir. bu tarz bir film günümüzde çekilmiş olsa diplomatik krize neden olması şaşırtıcı olmazdı.

başkarakter şaban saf görünen ama son derece kurnaz, çalışkan bir göçmen türk. zamanla zenginleşmesi ve eski patronuna kök söktürmesi pek inandırıcı gelmese de eğlenceli. ayrıca köylü kurnazlığıyla almanları kazıklama olayının özeleştiri olduğunu düşünmek istiyorum... filmin bu olumsuz özellikleri yücelterek içi boş bir milliyetçilik aşıladığı eleştirilerine bir noktada katılablirim ancak o dönemin algısını yansıtmak açısından yine de önemlidir. belki de bir çeşit hiciv, bir öz eleştiridir. 80 darbesinden sonra iyice liberalleşen ülkenin ve çakallığın baş meziyet olduğu toplumun sinemadaki tezahürüdür bir yerde.

müzikleri hoştur. figüran olarak görülen yılmaz vural'ın dışında kuyrukta süt içen almanlarıdan biri olarak yönetmen kartal tibet görünür. köylü çocukların kayıt edildiği sahnedeki turgut özal göndermsi güldürür. olmuş olmamış demeyeceğim ekşi sözlük sinema otoriteleri gibi; benim için eğlencelik/nostaljik bir film.

bence en komik ve aynı zamanda en güzel diyaloğu şudur:

-----

şaban - biliyor musun çok güzelsin. güzelliğin dünyalara değer.

bahar - o kadar değersiz bir dünya?

şaban - değersizdi ama seni tanıdıktan sonra taze inek memesi gibi şişti şişti hiçbir yere sığmaz oldu.

bahar - çok hoşsun. (gülüşmeler)

şaban - sen böyle gülünce şuranda iki çukur oluyo ya ölünce beni oraya gönsünler

-----