bugün

masumiyet müzesi

aşkı somutlaştıran kitapmış(!) teknik olarak elbette açıklaması vardır. bana kalsa ben orhan pamuk'u görüşlerini bir kenara bırakırsak yazar olarak severim . yeni hayat ve benim adım kırmızı'da adamın yeteneğine hayran kalmıştım bunu zor bitirdim. ortalarda aşırı detaya girmiş , bunaltıyor. adamın aşk dediği daha çok saplantı gibi geldi bana. füsun'u kendine eş olarak yakıştıramayıp sibel'le evlenmeye kalkıyor . tam füsun'u metresi olarak konumlandırırken elde edememenin verdiği takıntıyı aşk gibi görüyor. bakıyor ki füsun onun düşündüğü gibi değil sonra vay ben ne yaptım diyor. eğer gerçekten sevseydi füsun'u sibel'le olan nişanına çağırmazdı. bu ne öküzlük bu ne vidansızlık çek vur daha iyi. bir de kendini acındırıyor. deli gibi takıntısından dokuz yıl topladığı şeyleri müze yapıyor. şimdi aşık adam sevdiğinin eşyasını almaz mı alır. hatırası var diye. ama onunkisi hem karnım doysun hem pastam dursun hesabı. erkekteki aşkın elde edememe ve güzellik tutkusu üzerine kurulu olduğunu gözümüze sokuyor. bu da soğutuyor. füsun kişilik olarak o kadar da iyi biri değil ki adam fiziki yapısına vurulmuş bir kere daha yatar mıyım diye gidiyor o eve .anası babası akraba zengin diye ses çıkarmıyor. kocası sevip de nasıl kıskanmıyor onu anlamadım. ki bence füsunu seven adam yok. füsun kemal'in eğitimini karşılamaz bile zaten kazayı yapması ve bir şeyleri kabullenememesi füsun'un içindeki eziklikten. milletin de içi eriyor adam sigara izmaritini bile biriktirdi diye. aşk dediğin bu değil ki ya da ben bir şey anlamıyorum bu işten. insan hiç sevdiğine kıyar mı kemal?