bugün

sözlük yazarlarının itirafları

ulan 7 yıllık sözlük yazarlığım boyunca şu başlığa bir şeyler yazacağım aklımın ucundan geçmezdi.

konuyu kimseyle konuşmak istemediğimden belki de buraya yazma gereği duyuyorum. neyse, biraz içimi dökeyim.

kendimi, sahip olunduğunda bütün heyecanı kaçan bir nesne gibi hissediyorum. uzaktan bakınca "ne kadar da eğlenceli adamsın, seninleyken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum, ne kadar da iyisin" adamıyken, bir süre sonra "artık seni sevmiyorum, çok soğudum, artık görüşmesek mi" adamına evriliyorum.

3 gün önce, gecenin ikisinde, yoğun ağlama krizleri sonrası sevdiğim kadına "bir daha görüşmeyelim" diye mesaj atmak zorunda kaldım. ulan nasıl bir cesaret bu. 28 yaşımdayım ve hayatım boyunca bu kadar cesur olduğum başka bir an hatırlamıyorum.

sevdiğim kadın diyorum, çünkü birkaç ay önce ilişkimizi bitirme kararı almış, ama benim dayanamayıp aramalarım sonucu bir şekilde görüşmeye devam etmiştik. ilişkiyi bitirirken de aklında başka bir adamın olduğunu öğrenmiştim. 28 yaşımdayım ve hayatım boyunca bu kadar acı bir şey duymamıştım.

hayatından memnun olmayan insanlar için aşk, hayata tutunma sebebidir. birlikteyken hayat falan kalmaz, bütün hayat o olur. onunla biraz daha fazla vakit geçirmek için elinizdekilerden olmayı da çok önemsemezsiniz. hatta sabaha birlikte uyandığınızda "sikerim işini ya birkaç saat geç giderim, biraz daha sarılıp uyuyalım" deyip, normalde 5 dk geç kalmaktan çekindiğiniz işe öğle yemeği vaktinde giriş yaparsınız. sonunda müdürle ya da patronla yüzgöz olacağınızı bile bile.

3 gün önce, gecenin ikisinde, yoğun bir düşünce kaosundan sonra sevdiğim kadını hayatımdan çıkarmak zorunda kaldım. ben istemedim, o da istemedi. olması gereken şey oldu. 28 yaşımdayım ve bu konuda elimden bir şey gelmemesi bana kendimi bir çocukmuşum gibi hissettiriyor. belki de yıllarca pişmanlığını yaşayacağım. "ulan keşke biraz daha mücadele etseydim" diyeceğim bir hatıraya dönüştü yaşadığımız her şey.

mücadele edemiyorsunuz arkadaşlar. 100 kez, o gel demeden gidersiniz ama en sonunda 1 kez olsun gel demesini beklersiniz. o asla gel demez. ondan sonra sizin gitmenizin bir anlamı olmadığını fark edersiniz ki bu fark ediş, bir süre sonra dayatılan bir kabullenişe dönüşür. kabullenmezseniz, belirli aralıklarla bastıran sigara krizi gibi bütün ruhunuzu ele geçirir, sizi yorar. o sigarayı yakmamak lazım. 1 kez gel deseydi belki, ben bir 100 kez daha giderdim, demedi. kendi de gelmedi.

yoruluyorum ve zorlanıyorum. fotoğraflarını silemiyorum. aaa bak ne anlatacağım. bir fotoğraf buldum telefonumda. varlığından haberdar bile değildim. insan böyle durumlarda telefondaki bütün fotoğraflara teker teker bakıyor. bulduğum fotoğraf, geçen yaz belgrad ormanı'na gitmiştik, oradan kalma. bütün gün ormanda yürüyüp, göl kenarına oturmuştuk ve peynirli sandviç hazırlamıştık. peşimize de bir köpek takılmıştı. umarım bu kışı ölmeden atlatabilmiştir.

3 gün önce, gecenin ikisinde, bütün hayallerimi ve planlarımı çöpe atmak zorunda kaldım. bunun ağırlığı çok fazla. kendimi kurtarmak istiyorum aklımdakilerden, düşündükçe daha da esir oluyorum. 28 yaşımdayım ve böyle bir acı hissettiğim için kendimden utanıyorum.

bunu kimse sonuna kadar okumaz zaten. en önemli kısmını buraya yazayım. onu çok özlüyorum be. valla özlemim boğazımda düğümleniyor. çok özlüyorum be.