bugün

kedinin ölmesi

2 yıl önce bir mayıs sabahı dershane yolunda karşılaşırsın bir kediyle. simsiyah, küçücük, çelimsiz ve hasta olduğu her halinden belli olan bu kedinin yaşamayı ne kadar da hak ettiğini anlar ve alırsın evine. Anneyle kavgalar edilir, eve gelmeyecek terasta kalacak diye sözler verilir. Ve tabii ki eve sokulur...
harçlıklarla ve ev yöntemleriyle bu çelimsiz görünen kedi iyileştirilir. adeta bir canavara dönüşür.
bilirsiniz, üniversiteye hazırlanma döneminin ne kadar da berbat olduğunu. bir yandan lys testleriyle boğuşulurken tam oyun çağında olan bu minnoş kalemlerle savaş verir, ne zaman ders çalışmak için masaya geçilse o da her zaman oturduğu yeri alır. sevmemek mümkün değil zaten zorla da sevdirir kendini. her şeyden kendine oyun çıkarmasını çok iyi bilir. yaz gelince memlekete götürülür. temiz havayı suyu görünce geliştikçe gelişir. Diğer kedilerle anlaşamıyor diye aynı odada uyunur. Gece tuvaleti geldi mi bir güzel uyandırır sizi. Kapının önünde miyavlamalar başlar. Kapı açılır işini halleder ve koşar adımlarla yanınızda alır soluğu. Birkaç sürtünüşü bile yeter size uykusuz geceleri unutturmak için. istanbul'a dönüşte de iyice kilo alır. düşmana korku salar bir hale gelir bu önceden acınası halde olan kedi. Kilo alınca sevmesi de ayrı güzeldir.
Sonraki memlekete gidişte araba olmadığı için götürülemez. bin bir tembihle komşuya emanet edilir. dönüşte ise bize kızgın ve 1 hafta boyu trip atacak kadar sinirli bir kediyle karşılaşılır. Daha yeni yeni kızgınlık dönemine girer. Dişi kedi arayışları başlar. Sonrası ise 15 tatil bir kabusa döner...
Kuzenlerin kedisi gelir. Anlaşamaz iki yetişkin erkek kedi haliyle. Kapılar kapalı tutulur. Kuzenler karşı daireye kedileriyle birlikte yerleştirilir. Ancak bu kedi gelmesinden sonra bizim minnoşta değişmeler olur. Yine miyavlama tripleri başlar. Geçmedi gitti bunun şu dönemi dersiniz ama bu çok farklıdır. Gün geçtikçe aslında bu minnoşun tuvaletini yapmakta zorlandığını anlarsınız. lifli gıdalara geçilir ancak kâr etmez. Bir gün idrarında kan görünce apar topar veterinere gidilir. Bütün burs parası harcanır. asgari ücretle geçinen aile de üzerine düşeni yapar. ancak hiçbir iyileşme göremezsiniz. En kötüsü de bu kadar aktif bir kedinin git gide yerinden kalkamaz, tuvaletini bile olduğu yere yapar bir hale geldiğine şahit olursunuz. Ki bu kedi eve geldiği ilk günden beri tuvaletini asla başka yere yapmayan bir kedidir. Testler sonuçlanır ve kedinize kronik böbrek yetmezliği tanısı koyulur...
Bu illet hastalık hiç belirti vermeden sinsice seyreder ve evdeki stresle de tetiklenir ve açığa çıkar. O iştahla yediği mamaları şırıngayla verirsiniz ve kusmaması için yalvarırsınız resmen. o bitkin gözleriyle öyle bir bakar ki tam gözünüzün içine... yük oluyor muyum acaba sana der gibi... ben gidiyorum çok üzülme der gibi... demez ki ulan nasıl üzülmesin?
Bir gece tuvalete kalkılır ve kedi bir türlü görülemez. son olarak banyoya bakılır ve hayatında hiç girmediği duşa-kabinin içinde öylece ölümü beklerken görülür. Banyoda yıkandığı için ve bu durumdan nefret ettiği için banyonun kapısının önünden dahi geçmeyen bu kedinin banyoda hem de duşa-kabinin içinde ne işi olduğuna ve yürümeye mecali yokken oraya nasıl geldiğine bir türlü anlam verilemez. Yine o yalvarır çökük gözleriyle bakar suratına, yardım et! diye...
Son gün veterinere götürülecekken son defa bakar evine... gitmeden fotoğrafını çekersiniz niyeyse, sanki bu evden son çıkışı olduğunu bilir gibi. Gece veterinere bırakılır ve eve dönülür. Bol bol ağlanılır. Sabah kalkar kalkmaz telefon edilir ve durumu sorulur. Alınan haber istisnasız en acılı konuşmadır. evladını kaybetmiş kadar yas tutarsınız...
Tam 1 şubat sabahı... aradan 25 gün geçmiş bir gram hafiflemedi bu acı. arada unutuyorsun gibi oluyor ama öyle derinden hatırlatıyor ki kendini... hüngür hüngür ağlıyorsun yine ilk günkü gibi. Ağır bir depresyona giriyorsun aslında en yakın arkadaşını kaybediyorsun hatta kardeşini, evin en küçük, haylaz çocuğunu... hafiflemiyor, geçmiyor bu yara. Çekmeceden çıkan ipli oyuncağıyla hepsi tekrarlanıyor, unutamıyorsun...
Şimdi olsaydı, o kaloriferin üstünde yatsaydı, geceleri uykumdan uyandırsaydı, ilgi çekmek için koltukları tırmalasaydı hatta koltukların altında komanda gibi yürüseydi, oyunlar çıkarsaydı, şimdi entry girerken gelip kucağıma oturup ekrana benimle beraber baksaydı, sevgi isteyerek kollarıma bacaklarıma sürtünseydi... nelerimi vermezdim...
Yattığın yerde huzur içinde uyu benim kara kuzum...