bugün

kelebekler

Kuşların cıvıldadığı renkli bir yaz gününde, Alsancak'da bir banka oturmuş kendi ayaklarıyla oyuna dalmıştı küçük bir çocuk gibi. içinde gezinmekte olan kelebekleri elini sokup tek tek özgür bırakmak istiyordu. O kadar birikmişlerdi ki, bir an kendisinin yavaşça havalanacağını sandı..

Dakikalarca öylece oturup kurtarılmayı beklemeye koyuldu.

'O'na benzeyen yüzlerce yüze baktı; ama yüzlercesine.. Her baktığı 'O'ndan sonra yeni bir kelebek ekleniyordu diğerlerinin yanına; tam midesinin ortasına. Kendi ağırlığını neredeyse hissetmiyordu. Vücudunun ve kafasının ağırlığını taşıyan o kelebeklerdi sanki, fakat daha fazla ayakta tutmaya yetmedi kelebekler oğlanı; yine o banka salıverdi kendini.. Tekrar başladı ayaklarıyla oynamaya..

Saatlerce orada öylece oturup kurtarılmayı bekledi.

Kelebeklerin yol açtığı bir fırtına vardı sanki içinde. Körfeze giren her gemiye doğru koşup çılgınlar gibi bağırmak istiyordu, fakat buna gücü yoktu.. Henüz kendi ağırlığını bile taşıyamıyordu. Ayağa kalkmayı denemek istedi.. Kelebekler onun ayağa kalkmasında bir nebze yardımcı oldu ve doğruldu. Bir simitçinin yanına doğru ilişti ''O'nu seviyorum'' diyebilmenin düşüncesi bile ona yettikten sonra geri döndü ve yine o banka salıverdi kendini.. Yine başladı ayaklarıyla oynamaya.

Günlerce orada öylece oturup kurtarılmayı bekledi; tabi ki kelebekleriyle..

Elinde bir parça beyaz peynirden başka birşey yoktu. Ayaklarıyla oynuyordu. Kelebeklerini besliyordu. Yine 'O'na benzeyen yüzlerce yüze bakıyordu; ama yüzlercesine.. Baktıklarından sonra yeni bir kelebek ekleniyordu diğerlerinin yanına. Sanki canının içinde canlar vardı. Yüzeylercesi hem de..

Büyük uğraşlarla, az önce oturup ayaklarıyla oynadığı banka yavaşça uzandı. Berrak gökyüzüne bakmaya koyuldu. Bulutlardan şekiller çıkartmaya çalıştı ama her seferinde 'o'nun yüzüne benziyorlardı yine. Üstelik bulutlar da ona 'O'nun yüzü kadar uzaktı. Yine kelebeklerin sayısı artıyordu..

Aylarca orada öylece uzanıp kurtarılmayı bekledi. Ses çıkartmadan yine; kelebekleriyle..

Artık o kadar fazla birikmişti ki içindeki kelebekler, acı vermeye başladı. Sanki mide çeperini delmeye çalışıyorlardı, içini yavaşça kanatmaya başlamışlardı. Aniden yavaşça gökyüzüne havalanmaya başladı oğlan;

Yükseldi..

Yükseldi..

Yükseldi..

Yükseldikçe nefesi kesilmeye başladı.. ilk defa artık haykırmak zorunda olduğunu anladı ve var gücüyle boşluğa doğru bağırdı;

''SENi SEViYORUM !''

Onun bağırışıyla içindeki her bir kelebek özgür kalmıştı, fakat ağırlığını taşıyan bir şey kalmayınca çocuk, gökyüzünden aşağıya doğru düşmeye başladı. Düşerken saniyeler süresince kurtarılmayı istedi. Artık kelebekleri de yoktu. Bu büyük bir rahatlık olmalıydı nihayet, fakat istem dışı yollardan kendi sonunu hazırlamıştı. Üstelik ne yaparsa yapsın her türlüsü sonu olacaktı. Biliyordu..

Düştüğü yerde kanlar içinde yatmaktaydı. Çevresine doluşan yüzlerce insana son bir kez baktı; yüzlercesine... Dakikalarca kurtarılmayı bekledi..

insanlara son kez bakarken öksürdü ve ağzından son bir kelebek daha yavaşça gökyüzüne süzüldü.. Oğlan; yüzündeki tebessümle gozlerini yumdu.

Cesedi Alsancak'da, yüzlerce insan arasında saatlerce kaldırılmayı bekledi.