bugün

majör depresyon

eğer yapınız melankoliyé yatkınsa psikosomatik belirtilerle kendini belli ettiğinde insanı daha da dibe götüren depresyon çeşididir.

kısaca anlatayım yaşadıklarımı. çocukken bile gereksiz bir ağırlık vardı üstümde. her çocuğun olabileceği kadar mutlu; bir çocuğun olamayacağı kadar mutsuzdum. lise çağlarında hep hüzünlü hep karanlık öyküler yazdım. kendimle hep içimde konuştum. hüzne alışkınım anlayacağınız. sonra üniversiteden mezun oldum üniversite yılları benim için zor bir süreçti. ama yine de yüzüm gülüyordu. okul bitince kafamdaki bazı sorularla yalnız kalmak beni derin bir karamsarlığa itti. zaten sinirime hakim olamıyordum iyice gergin memnuniyetsiz bir insana dönüştüm. geceleri uyuyamıyordum. yedigim yemeğin tadını almıyordum ki acıkayım. 10 kilo verdim. derken derken hafızamda problemler yaşamaya başladım. kalemi kağıdı unutmak gibi değil de uyandığımda odamı unutmak, toplama yapamamak, anıları unutmak, muhabbet ederken aynı soruları defalarca sormak gibi...

önce anlam veremedim bir süre sonra günlük hayatımın içine sıçmaya başladı. yavaş yavaş beynimde bir sorun olduğuna ya aptal ya da genç yaşta alzheimer olduğuma inanmaya başladım. doktora hem korkudan gidemiyordum hem alacağım sonucun kesin yanlış olacağına inanıyordum. insanlarla konuşamamaya telefonlara cevap vermemeye başladım. her yeni gün yeni bir umutsuzluktu. yaşamayı beceremediğime karar verdim. herkes bana iyi olmam gerektiğini söyleyip tavsiyeler veriyordu. bense onlarla konuşurken sadece mutsuzluk görüyordum.

bu süreç böyle devam ederken en son 36 saat uykusuz kalmaya falan başladım. ailemin zoruyla psikiyatrà gittim. nörolojik dediler çünkü hafıza problemlerim hesap ödememı bile zorlaştıracak seviyede. Ne beynimde ne hormonlarımda kanımda vs bir sorun çıkmadı ve antidepresana başladım.

antidepresan da yeterli olmadı ve şimdi terapiye başlayacağım. hayatı böyle yaşamanın ne kadar zor olduğundan bahsetmeyeceğim. ya da insanlara sürekli üzgün suratla bakmanın onları senden ne kadar uzaklaştırabileceğinden. kendini yürüyen bir üzüntü silüeti olarak insanların suratında görmenin utancından...

burası dipsiz bir kuyu, başımın içine her an binlerce iğne saplanıyor ve o an bütün iyilikler kötülükler hisler anılar üzerime yıkılıyor sanki.

kısaca dedim; uzatmış olabilirim. kısaca da anlatılmış zamanında:

Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?.