bugün
- akp nin iktidardan düştüğü gün10
- zalbert ramstein9
- aziz yıldırım ve ali koç'un canlı yayına çıkması29
- erkek sünnetine 18 yaş sınırı getirilmesi16
- sözlükten hatun kaldırmak9
- maca sekiz10
- acun ılıcalı8
- ankarayı sel aldı27
- iskilipli atıf hoca8
- ali koç ve aziz yıldırım başkanlık seçimi8
- irem derici'nin erkek sevdası11
- tezgahtarlık yapan doktora mezunu30
- gideon reid morgan jj10
- bik bik'in gece kapısına gidip serenat yapmak13
- meral akşener21
- giden gider9
- tatvan belediyesinde rte'nin resminin indirilmesi26
- kemalist rejimin astığı hocalar8
- vallahi de kemal'in düşmanıyım10
- anın görüntüsü14
- dünyanın en güzel kızıyla karşılaşmak10
- kıza iğne batıran türbanlı14
- kendini bir görsel ile anlat22
- uludağ sözlük köpek avlama timi18
- allah'ın bizi yobazlarla imtihan ettiği gerçeği8
- saraca silsüpüroğlu12
- hafta içi avm kafelerinde oturan menopoz karılar13
- kızılcık şerbeti 2 nci sezon finali11
- aktroll yazarları donuzlayıp umursamamak10
- evlendikten sonra çok daha iyisiyle karşılaşmak21
- xdearm10
- jose mourinho25
- herkesle iyi geçinmek18
- sözlükte kendinize yakın hissettiğiniz kişiler10
- sarılma ihtiyacı13
- aşkım ben hiç osurmuyorum bizde genetik diyen kız16
- gizli samyelin moderatör olması13
- kuresel ikinma'nın sevgilisi19
- dünyanın en güzel kızını tarif et16
- icardi190540
- sekse doymuş erkek12
- dem parti'nin tc kürdistan da işgalci açıklaması9
- en ilginç bilgiler11
- gizli samyel13
- küresel ıkınma9
- dinlilerin dinsizlere sürekli lakap takması12
- namaz kılmayan türk değildir12
- dem parti'nin valiyi ölümle tehdit etmesi8
- albay kemal14
- kadir mısıroğlu mezarı18
eğer yapınız melankoliyé yatkınsa psikosomatik belirtilerle kendini belli ettiğinde insanı daha da dibe götüren depresyon çeşididir.
kısaca anlatayım yaşadıklarımı. çocukken bile gereksiz bir ağırlık vardı üstümde. her çocuğun olabileceği kadar mutlu; bir çocuğun olamayacağı kadar mutsuzdum. lise çağlarında hep hüzünlü hep karanlık öyküler yazdım. kendimle hep içimde konuştum. hüzne alışkınım anlayacağınız. sonra üniversiteden mezun oldum üniversite yılları benim için zor bir süreçti. ama yine de yüzüm gülüyordu. okul bitince kafamdaki bazı sorularla yalnız kalmak beni derin bir karamsarlığa itti. zaten sinirime hakim olamıyordum iyice gergin memnuniyetsiz bir insana dönüştüm. geceleri uyuyamıyordum. yedigim yemeğin tadını almıyordum ki acıkayım. 10 kilo verdim. derken derken hafızamda problemler yaşamaya başladım. kalemi kağıdı unutmak gibi değil de uyandığımda odamı unutmak, toplama yapamamak, anıları unutmak, muhabbet ederken aynı soruları defalarca sormak gibi...
önce anlam veremedim bir süre sonra günlük hayatımın içine sıçmaya başladı. yavaş yavaş beynimde bir sorun olduğuna ya aptal ya da genç yaşta alzheimer olduğuma inanmaya başladım. doktora hem korkudan gidemiyordum hem alacağım sonucun kesin yanlış olacağına inanıyordum. insanlarla konuşamamaya telefonlara cevap vermemeye başladım. her yeni gün yeni bir umutsuzluktu. yaşamayı beceremediğime karar verdim. herkes bana iyi olmam gerektiğini söyleyip tavsiyeler veriyordu. bense onlarla konuşurken sadece mutsuzluk görüyordum.
bu süreç böyle devam ederken en son 36 saat uykusuz kalmaya falan başladım. ailemin zoruyla psikiyatrà gittim. nörolojik dediler çünkü hafıza problemlerim hesap ödememı bile zorlaştıracak seviyede. Ne beynimde ne hormonlarımda kanımda vs bir sorun çıkmadı ve antidepresana başladım.
antidepresan da yeterli olmadı ve şimdi terapiye başlayacağım. hayatı böyle yaşamanın ne kadar zor olduğundan bahsetmeyeceğim. ya da insanlara sürekli üzgün suratla bakmanın onları senden ne kadar uzaklaştırabileceğinden. kendini yürüyen bir üzüntü silüeti olarak insanların suratında görmenin utancından...
burası dipsiz bir kuyu, başımın içine her an binlerce iğne saplanıyor ve o an bütün iyilikler kötülükler hisler anılar üzerime yıkılıyor sanki.
kısaca dedim; uzatmış olabilirim. kısaca da anlatılmış zamanında:
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?.
kısaca anlatayım yaşadıklarımı. çocukken bile gereksiz bir ağırlık vardı üstümde. her çocuğun olabileceği kadar mutlu; bir çocuğun olamayacağı kadar mutsuzdum. lise çağlarında hep hüzünlü hep karanlık öyküler yazdım. kendimle hep içimde konuştum. hüzne alışkınım anlayacağınız. sonra üniversiteden mezun oldum üniversite yılları benim için zor bir süreçti. ama yine de yüzüm gülüyordu. okul bitince kafamdaki bazı sorularla yalnız kalmak beni derin bir karamsarlığa itti. zaten sinirime hakim olamıyordum iyice gergin memnuniyetsiz bir insana dönüştüm. geceleri uyuyamıyordum. yedigim yemeğin tadını almıyordum ki acıkayım. 10 kilo verdim. derken derken hafızamda problemler yaşamaya başladım. kalemi kağıdı unutmak gibi değil de uyandığımda odamı unutmak, toplama yapamamak, anıları unutmak, muhabbet ederken aynı soruları defalarca sormak gibi...
önce anlam veremedim bir süre sonra günlük hayatımın içine sıçmaya başladı. yavaş yavaş beynimde bir sorun olduğuna ya aptal ya da genç yaşta alzheimer olduğuma inanmaya başladım. doktora hem korkudan gidemiyordum hem alacağım sonucun kesin yanlış olacağına inanıyordum. insanlarla konuşamamaya telefonlara cevap vermemeye başladım. her yeni gün yeni bir umutsuzluktu. yaşamayı beceremediğime karar verdim. herkes bana iyi olmam gerektiğini söyleyip tavsiyeler veriyordu. bense onlarla konuşurken sadece mutsuzluk görüyordum.
bu süreç böyle devam ederken en son 36 saat uykusuz kalmaya falan başladım. ailemin zoruyla psikiyatrà gittim. nörolojik dediler çünkü hafıza problemlerim hesap ödememı bile zorlaştıracak seviyede. Ne beynimde ne hormonlarımda kanımda vs bir sorun çıkmadı ve antidepresana başladım.
antidepresan da yeterli olmadı ve şimdi terapiye başlayacağım. hayatı böyle yaşamanın ne kadar zor olduğundan bahsetmeyeceğim. ya da insanlara sürekli üzgün suratla bakmanın onları senden ne kadar uzaklaştırabileceğinden. kendini yürüyen bir üzüntü silüeti olarak insanların suratında görmenin utancından...
burası dipsiz bir kuyu, başımın içine her an binlerce iğne saplanıyor ve o an bütün iyilikler kötülükler hisler anılar üzerime yıkılıyor sanki.
kısaca dedim; uzatmış olabilirim. kısaca da anlatılmış zamanında:
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?.
güncel Önemli Başlıklar