bugün

dürüstlük

insanoğlunun en fazla kurcaladığı, oynadığı ve işine göre kullandığı yalansız, riyasız olma durumu. imdi efem kime sorarsanız sorun hepsi birer dürüstlük timsali, istisnasız. peki dünya neden bu halde o zaman?

21. yy itibarı ile bu dürüstlük denilen sıfatlığın iki çeşidi yeryüzüden dolaşmakta.

1. kuramsal dürüstlüğe olabildiğince yakın olan dürüstlük : bunu, genelde "nesnel" adı ile anıyoruz. yapılan edimler ve eylemlerin nesnel olması durumu. insanın hası bunu genellikle yaptığı meslekte ortaya koyuyor, onun yerine farklı ama onun kadar dürüst biri bu işin başına geçse yine aynı şekilde yapılır oluyor iş. dolayısı ile profesyonellik olarak nitelenen bu eylem ile yapılan iş, yapandan bağımsızlaşıp, bütün o öznelin sıkıntısından kurtularak olabileceği en iyi şekilde yürüyor. özel hayatında ise dürüstlük bunun misli özveri ve erdem istiyor. zira dendikte adı üzerinde özel yani öznel.

insan ne derece benmerkezcil ise, ne derece "ben!" diyorsa o derece dürüstlükten riyaya kayıyor. insan ne derece toplumcu ise ne derece "biz'" diyorsa o derece kuramsal dürüstlüğe yaklaşıyor.

2. pragmatist dürüstlük : 19. yy'ın ortalarında temellendirilen pragma ile koşut giden bu dürüstlük çeşidi genelde amerika ve sömürgeye sahip batı ülkelerinin insanlarında görülüyor. yapılan iş yine riyasız ve yalansız ama pragma ile tahdit konmuş durumda. nasıl oluyor peki bu? nasıl yapılıyor? nlp denilen beyin* dili programlama ile. örneklemeden olmayacağına göre hep beraber bir bakalım bu sömürge ve kölelik ile beslenen, geçmişini o şekilde temellendiren bu ülkenin başkanlarına. örneğin bush; gaflarını bir kenara koyacak olursak bush hiç bir şeyi halktan gizlemiyor görünüyor, riyakar değil, yalan söylemiyor! nereye kadar? sınırı söyledik, kendi iyiliğine dokunmadığı sürece, yani "kendine iyi olan doğrudur" diyen pragma ile belirleniyor sınır. o zamana kadar söyledikleri o nun dürüst bir başkan olduğu izlenimini oluşturuyor, bu da yeterli oluyor sömürgelerin ve kölelerin anlık öfkelerini yatıştırmaya. inandırıcı olabilmeleri için söyledikleri şeylere öncelikle kendileri inanmaları gerekiyor. bunu da nlp ie yani beyin dili ile, insanların zayıf noktalarını kaşımak ve bu yolla zapturapt altına alma ile yapıyorlar. bu konuda danışmanları var, görünüm tasarımcıları* var. hepsi aynı bütünün, yani pragmatist dürüstlükün yapıtaşları. bu uluslardan çıkmış, herhangi bir büyük firma da aynı ilkeyi kullanıyor. önemli olan işin yapılması, iş uygun şekilde yapıldığı sürece size karışılmıyor, size yalan söylenmiyor (tabii yukarıda adı geçen sınır dahilinde). o kadar dürüst oynuyorlar ki onları gerçekten dürüst sanıyorsunuz. örneğin kuzey ırak operasyonunda amerika'nın dürüstlüğü bu konuda kusursuz bir örnek. türkiye, yani özal'ın hayali ile "küçük amerika", bunu tek bir yerde kullanıyor, savunma ve istihabarat. kısaca "bilmesi gereken ilkesi" olarak bilinen bu dürüstlük yapısı ise bazen deliniyor ama çoklukla işe yarıyor. türkiye halen ve inatla yurtta barış evrende barış şiarı ile yola çıktığından dolayı bir türlü dürüstlüğü ve doğruluğu kendi iyiliği ile tanımlayamadığından anlamsızca salınıyor ortada. savanın ortasında kalmış iyiliksever bir insan olarak bir şeyler yapmaya çalışıyor. ama çevresi vahşi kapitalizm ile çevrili. osmanlı'dan bu yana gelen, biz çok merhametli ve gönlü yüce bir ulusuz övünmesi 21.yy'da yemiyor. merhamet ve hoşgörü uluslararası arenada kuruş para etmiyor ve netice elimizdeki bu, ne avrupaya ne de doğuya yakın, boşlukta bir oraya bir buraya sallanan nikbin türkiye ve türkler kalıyor.

konu bugünkü hükümetin neden başımızda olduğuna kadar varacak derecede neden sonuç örgüsü içeriyor. belki buraya ekleme yapılabilir ama bu işin yazıdan daha çok tartışılmaya ihtiyacı var. bu sadece başlangıç belgesi olsun.