bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

ben bu yazıyı bu sefer sana diyecek kadar uzak olduğum kendime yazıyor olacağım. anlatmaya çalıştığım her dakika biraz daha sarpa sarıyor zihnimdeki karmaşa, çözme umuduyla kelimelere yanaşıyorum. yanına varmam ile yaptığım hatanın farkına varmam bir oluyor. kelimeleri birleştirerek bir yere varamıyorum. bazen ite kaka bu yaşa gelmiş olmama hayret ediyorum. herhangi bir şekilde yaşamışım sen de tesadüf eseri ben diyeyim bilinçsizlik, mamafih geri kalan zamanı da vur tut yitirmek istemiyorum. zaman kaygılarıma proustu şahit edip onu yanıma çekmek için binlerce sayfalık kitabını okuyorum. bu vademi doldurmam için vesile oluyor. sayesinde düşünmeyi erteliyorum. ancak her şey gibi proust da bitiyor, zaman onu da yitiriyor sürecinde. beni kendimle başbaşa bırakmak için akıyor zaman. soyutluğuna soyutluk katıyor her saniye. kinim büyüyor hayri irdala, halit ayarcıya. on sene sonra bu kayıp zamanlarımın hesabını kimden soracaksın diyorum kendime. cevap yok. tekinsiz bir sessizlik kaplıyor içimi zira ısırgan gibi batıyor sesler. cevap ararken zihnim kanıyor, bulaşıyor her yana anlamsız kelimeler... kendim ile bir yere varamıyorum.