Günümüzde bu davranışlar müslümanlıkla içiçe geçmiştir. ama birçoğu türkiye'nin doğusuna (iran, arabistan, afganistan) gidildiğinde rastlanmayan geleneklerdir. cenaze gömüldükten sonra mezar taşı dikmek, kurşun dökmek, tahtaya vurmak, yıldız kaydığını görünce dilek tutmak gibi. Farkında olsak da olmasak da kültürümüzün, yaşayışımızın, gelenek ve göreneklerimizin temelinde Şamanizm ve Tengrizm kökenli davranışlar vardır. hatta bazıları için batıl olarak nitelendirilse bile hepsi kökeni araştırıldığında manaya bürünür. birkaç örnek yazacağım sizlere.
türklerdeki su kültürünün doğurduğu adettir.
Su berekettir, kutsaldır.
Su gibi çabuk dön, ak geri gel, ak çabuk, kazasız belasız git demek için su dökülür gidenin arkasından.
aslında müslümanlıkta yeri olmayan bir davranıştır. çaput bağlamak yada mum dikmekŞamanizm inancında dilek dileme şeklidir. Küçük kumaş parçaları genel olarak ağaçlara çok önem verildiğinden ve yaşamın sembolü kabul edildiğinden ve yaşam üzerinde muazzam etkileri olduğu düşünüldüğünden, bunların dallarına bağlanır ve dileğin gerçekleşmesi beklenir.
Günümüz Türkiyesinde kullanılan bir tabir olarak bir şeye çaput bağlamak ise, halihazırda o şey bir olaysa gerçekleşmesiyle; o şey bir varlıksa bu varlığın rızasıyla bir başka olayın gerçekleşmesini ummak, beklemektir. Bu gelenek halen devam etmekte olup doğadaki her varlığın bir ruhu olduğu inancından kaynaklanmaktadır.
Benzer bir uygulamaya hristiyan inancında, Şamanizmden gelmemesine karşın, kilisede mum dikmek örnek gösterilebilir.
Eski Türkler göçebe oldukları için, daha önce girmedikleri ormanlara girerken, ormandaki kötü ruhları, şeytanı kovmak için ağaçlara vurup bağırarak gürültü çıkarırlarmış. Tahtaya vurmak ağaca vurmaktan, dudağı büzüp mmüüüçççhhhhh yapmak da gürültü çıkarmaktan gelir. Doğa ruhlarına kötü olayları haber verip korunma dilemek amaçlıdır. Sadece Türk kültüründe değil bir çok Avrupa toplumunda da gözlenen bir harekettir.
Şamanlar bu ritüele Kut Dökme anlamına gelen Kut Kuyma adını vermişlerdir. insana musallat olan kötü ruhların olumsuz etkisini ortadan kaldırmaya yönelik olarak çok eski dönemlerde uygulanan bir ritüeldir. günümüzde müslümanlar cinlerden arınmak için uygulamaktadır. Türkiye dışında müslüman ülkelerde görülmemektedir.
ilkokulda okumayı söken öğrencilere takılan kurdeleydi. sene 90'lar. özünde Loğusa kadınların başına bağlanan kırmızı kurdele şaman döneminden günümüze kadar gelmiş bir adettir .Bu kurdelenin anneyi ve yeni doğan çocuğu Albız denen şeytana karşı koruduğuna inanılır. günümüzde Alevilikte mezarın başına bağlanan kırmızı kurdelenin de ölüye kötü ruhların musallat olmasını engellediğine inanılır. Gelinliğin üzerine bağlanan kırmızı kurdele, yüzük takma törenlerinde yüzüklere bağlanan kırmızı kurdele, okumaya yeni geçmiş çocukların yakasına takılan kırmızı kurdele hep uğur ve kısmeti temsil eder. Kötü ruhların şerrinden korunmayı sağladığına inanılır.
hadis: Hilali görünce oruç tutun, tekrar görünce orucu bırakın. müslümanlıkta ay takvimi esas alınır. maltalite olarak yanlıştır çünkü dünyanın güneşin etrafında döndüğü gerçeği o yıllarda bilinmiyordu. halen ay takvimini kullanan müslümanlar ramazan ayında oruç tutuyor olsa da, güneş takvimine göre 10 günlük farktan dolayı takvim olarak güneş takvimini kabul ettiğimiz için zorluklar yaşanmaktadır. keza ayı referans alıp orucu güneş saatine tutuyor olmakta ayrı bir karmaşa özünde. savur ve imsak saatleri güneşe göre, oruç tutulacak zaman aya göre belirlenir müslümanlarda. ayın görüntüsü her bölgede aynı olmadığı için arabistan yarımadası oruç tutmaya 1 gün önce başlar çoğu zaman. özel günlere yüklenen anlamında abartı olduğu anlaşılabiliyor bu noktadan bakınca.
şamanizmde ise anadoluda yeni ayın görünmesi sırasında yere diz çökerek niyaz edilmekte, gökyüzüne bakarak dilekte bulunulmaktadır. Yeni ayın yeni umutlara ve yeni başlangıçlara vesile olacağına inanılır. yeni yıl kavramı yunanların hazırlayıp sunduğu güneş takviminden yola çıkarsak 1 ocağa tekabül etmektedir şimdilerde. yılbaşı hristiyan bayramıdır demekte yanlıştır keza isa peygamber için 25 aralık günü kutsaldır. ilk olarak miladi takvim diğer adıyla Gregoryen takvimin 336 yılında Roma'da kutlanmıştır. ilk farkındalık roma'da pekiştiği için halen vatikan roma'nın içinde özerk bir devlet olarak yaşamını sürmektedir. vatikan Dünyanın yüzölçümü olarak en küçük ülkesidir.Mutlak monarşiye dayalı bir yönetim uygulanır. Devlet başkanı olarak Papa'nın sözleri yasa hükmündedir. bizdeki ramazan bayramı hristiyanlardaki paskalyaya tekabül etmekte.
Eski Türk inanışına göre ruh fiziki bedenini 40 gün sonra terk etmektedir.Vefat edenin 40ın çıkması deyimi vardır. 7'sinde ve 40'ında mevlüt okutulur hatta. Türk destanlarında 40 sayısı çok yer alır. Kırk kızlar hikayelerde epeyce yer alır. Manas destanında olduğu gibi, Dede Korkut hikayelerinde 40 yiğitler görülmektedir.
Bazı ejderhalar vardır ki onlar yenilmez ve ölmezler, ancak bunların tılsımları bozulursa ölürler .Bu gibi ejderhaların kırk günlük bir uyku zamanı vardır. işte bu zamanda ejderhanın yanına gidilir, üzerinden kırk tane kıl kopartılır, ateşe atılarak yakılırsa ejderhalar ölür.
40 sayısı da Totemcilik zamanından kalma bir inanıştır.
islamiyette ölümün ardından 40 gün geçtikten sonra Kuran ve Mevlit okutma adetlerinin, Musanın Tanrının buyruklarını Tur dağında 40 gün 40 gecede almasının , eski Mısırda Firavunun ölümünden kırk gün sonra cennete gidebilmek için bir boğa ile mücadele etmek zorunda kalmasının, Hıristiyanların Paskalyaya 40 gün oruç tutarak hazırlanmasının , Ayasofya kilisesinin zemin katında 40 sütunun ve kubbesinde de 40 penceresi olmasının kökeninde Şaman ve Totem geleneklerinin olması düşünülebilir.
Şaman ayin sırasında yardımcı ruhlarını kullanmaktadır. Ölülerin,ailenin vefat etmiş büyüklerinin,eski Şamanların ruhlarının,ormanın,suyun ve yerin de yardımcı ruhlarının da Şamana yardım ettiği inanılır. Ölen büyüklerin ruhlarının çoğalması sonucu bu ruhların en kıdemlisinin ruhların başına geçeceğine ve bunun da diğerlerinin yardımı ile Şamana yol göstereceğine inanılır. Kuş biçiminde düşünülen bu ruhlar Şamana, gökyüzüne yapacağı yolculukta yardımcı olmaktadır.
Toplumda ulu kabul edilen kimselerin ölümünden sonra ruhlarından medet ummak mezarları kutsamış ve bu yerler medet umulan yerler haline gelmiştir.
Eski Türklerde mezarı gizleme geleneği yoktur, aksine özellikle büyüklerin özel mezarları yapılıp üzerine bir yapı(bark) yapılmış, barkın iç duvarları ölünün yaşarken katıldığı savaş sahnelerini gösteren resimlerle süslenmiştir. Ayrıca mezarın veya mezar yapısının üstüne Balballar dikilmiş, sıradan kişilerin mezarlarına da belirli olması için tümsek biçimi verilmiştir.
Gökyüzünden, yıldızlardan, denizden, dağlardan, nehirlerden Tabiatın her parçasının ruhlarından Dilek tutmayanımız var mı? Tabiat varlıklarından dilek tutmak adeti de Şamanizm kökenli bir davranış şeklidir. Tabiat ruhlarının dileklerin gerçekleşmesine aracılık ettiğine inanılır. Dileklerin kabul olması sık rastlanan bir durum olduğu gibi gerçekleşmese bile dilek tutmanın insana inanılmaz bir mutluluk duygusu ve pozitif enerji verdiği kesindir.
Şamanlar (Kamlar), Tanrı ve koruyucu ruhlar için arak (rakı) saçı saçarlar, bu kansız kurban sayılır. Eski Türk kültüründe içki içilmesi yaygın bir gelenektir. Özellikle düğünlerde ve mutlu günlerde müzik eşliğinde içki içme geleneği vardır. Arak adı verilen rakının dışında at sütünün fermante edilmesi ile üretilen kımız, Türk milli içkisidir. Şölenlerin vazgeçilmezidir. şimdilerde ayran olduğu söylense de, o da özünde şaman içkisidir. yoğurt sütün topraktaki bakteriyle fermantasyonu sonucunda elde edilen bir yiyecektir. toprakla doğayla haşir neşir olan ırkın devamı olarak ayran demekte bir nevi mantıklıdır, rakı redetmek dışında.
Kubbe, mimarî alanda eski dönemlerden beri uygulanan bir unsurdur. Tarihî gelişim süreci içinde boyutları büyüyen kubbe, asıl önemli gelişimini Türk ve islâm mimarisinde kaydetti. Kubbe, zamanla cami mimarisinin vazgeçilmez bir unsuru haline geldi lakin Cami minarelerine takılan kubbe Köktengri inancından kaynaklanmaktadır.
Anadoluda halk arasında nazar olgusu çok yaygın bir inanıştır. Bazı insanların olağandışı özellikleri olduğu ve bunların bakışlarının karşılarındaki kimselere rahatsızlık verdiğine , kötülük yaptığına inanılır. Bunun önüne geçmek için nazar boncuğu deve boncuğu göz boncuğu vs takılır.
Şamanın üzerine giydiği giysiye yılan,akrep, çıyan, kunduz gibi yabani ve zararlı hayvan şekilleri çizilerek onların kaçırılacağına inanılır. Bugün Anadoluda Türkmen köylerinde dokunan halı, kilim, örtü ve perdelere işlenen desenler, giysiler üzerinde kullanılan motifler bu inanıştan kaynaklanır.
sadece misafir geldiğince kullanılan oda herkesin evinde vardır, hatırlarsanız. zaten ingilizcede yada diğer dillerde de karşılığı olmayan bir oda bu. Zamanında herkesin evinde bir adet bulunan, sadece misafir geldiginde kullanıma açılan misafir odası Şaman çadırlarında da bunlara benzer, özel konuklar icin ayrılmış bölmeler bulunur, Çocukların bu odalara girmesi uğursuzluk kabul edilirmiş.
Şamanlar ayinlerinde davul ve kopuz kullanmışlardır. Müziksiz bir ayin düşünülemez. Oysa islam dininde Kuran dışındaki dini eserlerin müzikle okunması günahtır. Şaman geleneğinin devamı olarak Anadoluda Hz.Muhammedin Hz.Alinin hayatları müzikle okunmaktadır. Mevlit ve ilahiler sadece Anadoluda uygulanan müzikli anlatımlardır.
konu ölülerden açılmışken, birçok dinde insanın tekrar doğacağı inancı vardır. cennet, cehennem, araf yahut reenkarnasyon zaten insanları ikna eden, mutlu eden temel konu budur. bizler cenazede ağlayıp üzülsek bile, afrika toplumunda ölünün arkasından eğlenilir, cennete gideceğine inanıldığı için...