bugün

ben bu yazıyı kendime yazdım

insan birini sevmeden nasıl yaşar?

biz çok yorulmuşuz. üzülmeye, ağlamaya, çözümler düşünmeye, anneme... hepsine yorulmuşuz.
insan sevdiğine nasıl uzak kalır? hem özleyip hem ondan uzak kalmayı nasıl isteyebilir? annem nasıl evrildi böyle içimde?
sorular sormaktan sıkıldım artık. bulamıyorum çünkü tek bir cevap bile. vicdanımı rahat ettirecek tek kelime bilmiyorum, yok sözlüklerde.

annem benim kalbimde bir nasır. her gün büyüyen bir nasır. sanıyorum ki her defasında acımaz artık içim, sızlamaz kalbim. ama her defasında şaşırtıyor annem beni.
ben çok yoruldum vicdanımın sızlamalarına kulak tıkamaktan. yapamıyorum çünkü. ağzımdan çıkan o kapkara cümleler anneme çarparken, boyarken onun yüzünü ölüyorum ben. canı yansın istiyorum en az benim kadar. bunu düşündüğüm için nefret ediyorum kendimden. içim soğumuyor bir türlü..

seni hayatım boyunca affetmiycem dedim ona.
şimdi yineledim bu sözümü başka bir olayla.
ben onların çocuğuyum, annemin olduğu kadar babam da kızıyım. nasıl babamın bana zarar vermek isteyebileceğini düşünür? o arabadan çıkamasaydı diye nasıl dileklerde bulunur? bu nasıl bir kin nefrettir? ben anlamıyorum almıyor kafam. böyle bir sevgisizlik görmedim ki ben.

yedi kat el, iyi misin diye sorarken annem nasıl gönül rahatlığıyla uyur ve bir kez bile sormaz nasıl oldu, bir şeyin yok dimi? diye...
bu zamana kadar geçirdiğim en berbat andı, ben kimseyi kaybetmedim ölüm bana uzak, bilmem nasıl bir dünya..
oysa o gün yanımdaydı, babamdaydı eli.. babam benim hayatım. hayatımıza dokundu elleri.
baba iyi misin diye sorarken ezbere çıktı kelimeler ağzımdan. saçma olduğunu biliyordum çünkü, bişi olmazdı babama. olamazdı.

hal böyleyken annem, annem nasıl olur da donuk gözlerle bakar bütün olanlara?
bu nasıl bir nasır acır her defasında. yeter artık dayanamıyorum. anneme dayanamıyorum. bu cümleyi kurabilmeme dayanamıyorum.

ben soğuk birisi değilim olamadım. olmak da istemedim. bazen anne-baba-kardeş fazla mı kutsallaştırılıyor diye düşünürüm. kan bağı diyor kimisi, buna hiç inanmadım. ne peki öyleyse beni bu kadar bağlayan? 21 yıllık bir hayat mı? göz aşinalığı, alışkanlık ? ? ?
biliyorum hiçbiri değil. sebebi benim. 21 yıllık bir özge. sebebi benim yani, 21 yıldır bitmek bilmeyen, her geçen saniye benimle birlikte büyüyen sevgi..

herkese bıkmadan düşünmeden karşılık beklemeden sundum kendimi, içimdekileri. karşılık da aldım herkesten, kimi sevgisini verdi kimi hiçliğini, kimi nahoş duygularını. bütün karşılıklarımı da sevdim yeniden. beni ben yaptılar çünkü, yürüdüğüm yollara taş oldular. kimi pürüzlüydü kimi dümdüz. ki zaten bi karşılık da istememişken kimseden kısa günün karıydı her biri benim için. ondan sevdim işte.

anneme bıkmadan düşünmeden karşılık beklemeden sundum sevgimi. sunduk. fatma da babam da.. sırf anne veya eş olduğu için değil. meryem olduğu için. bizim yanımızda olduğu için. yüzünü görebildiğimiz sesini duyabildiğimiz için, varlığı için işte. ama anne neden sevmiyorsun ki bizi? küçük kızın olarak soruyorum "biz sana kötü bişi yapmadık neden böyle davranıyorsun bize?" canımızı yakma nolur daha fazla, senden nefret edemem bekleme benden bunu eğer istediğin buysa. sen bizi zerre düşünmezken aynısını bizden bekleme, yapamıyoruz işte, yapamıyorum. bir gün bırakıp gidiceksiniz ve ben bunları hatırlamak istemiyorum. ama anılarımda seninle mutlu zamanlarımız hiç kalmadı, hatırlamıyorum. senin gözlerine baktıkça, o hiçliği gördükçe yiyorsun bendeki mutlu anılarını. zaten çok azlar nolur, yalvarırım alma daha fazla elimden onları.

annemsin, içimde iki gıdım değerin kaldı onu da böyle şeyler söyleyerek alma benden dedim, seni bunun için de affetmiycem dedim. iki oldu üçüncüyü kaldıramam dedim. anne nolur nefretini kusma bize, biz senin aileniz, ben kızın özge işte seni sevmekten başka bişi yapmadık nolur artık dur diyemedim. fatmanın her defasında annemin beni sevmediğini biliyorum bari yapmacık davranmasın, demesini duymak istemiyorum. onun üzülmesine katlanamıyorum, onu teselli edicek bir cümlem yok, olur mu öyle şey saçmalama o senin annen seni nasıl sevmez bunu nasıl düşünürsün* diyemiyorum.

şöyle sakin, huzurlu, mutlu olduğumuzu hatırlamıyorum. biz ne zaman o eve taşındık hepsi geride kaldı... dedi fatma. aylar önce ben de aynı cümleyi kurmuştum...
mutluluğumuzu o mavi boyalı evin duvarlarına gömdük demiştim. bu yüzden hep maviyi sevdim. mavi benim annemdi. koşulsuz mutluluğumuzdu. o ev bizim olan son şeymiş."biz" olmayı o evden taşınırken bırakmışız...
anne bizi niye terk ettin?