uzun zamandır araştırıyorum, malum her kafadan bir ses çıkıyor bu tarihe dair...
konuya dair kaynaklar aslında sınırlı olmasa da, erişebildiğimiz bilgiler sınırlı yazık ki. daha öncesinde de bir çok tarih atıldı ortaya, nitekim sıradan bir gün olarak yerleşti sonrasında belleğimize. fakat 21 aralık 2012'yi diğer tarihlerden ayıran en önemli özelliği sanıyorum ki, birden fazla geçmiş ve gelişmiş uygarlıkların kehanetlerinin yanı sıra, bazı bilim çevrelerince de onay verilen bir takım olayları da çoktan yaşamaya başlamamız ya da yaşaması beklenen olaylar oldukları şüphesiz. lakin her zaman gaybı allah'tan başka kimse bilemez ve göremez derim, hele kıyameti asla!
fakat bir yandan da, "kıyamet olmasa da, bir başlangıç olabilir mi?" diye de düşünmüyor değilim. şayet öyleyse de, devletlerin halklarından her zaman bir şeyler sakladığına eminim. en basit örneğiyle hakkında en çok konuşulan şu "göktaşı çarpacak" olsa idi dünya'ya, en son halklar öğrenirdi. belki kaosu engellemek için, belki kaçacak yer olmadığı için böyle olurdu, onu da bilmiyorum...
neyse gelelim 21 aralık 2012'ye; erişebildiğim sınırlı bilgiler doğrultusunda -ki neredeyse her yerde hemen hemen aynı şeyler yazmakta- alıntılardan oluşturduğum bir derleme yaptım, aralara düşüncelerimi de ekleyerek. tamamını okuyan olursa ne mutlu.
ha bir de şu var; olacaksa şayet gerçekten bir şeyleri, "bilmiyorduk" olmaz hiç değilse... *
sümer ve babillilere göre bu 10. gezegenin yörüngesi uzayın derinliklerinden geçmekte olup, güneş'in çevresindeki bir turunu 3661 yılda tamamlamaktadır.
sümer ve babillilerin hesaplamalarına göre ise, 21 aralık 2012 tarihinde "tekrar" dünya'mızın yörüngesine yakın bir geçiş yapacaktır.
peki bu ne demektir?
iddialara göre; bu 10. gezegen kendi yörüngesinde hareket ederken dünya'ya olan mesafesine göre, dünya'nın manyetik alanını ve atmosferini tahrip ederek, dünya'da şiddetli depremler, yanardağ patlamaları ve tufanlar yaratmaktadır. yani en büyük felaketlerin doğurucusudur.
zecharia sitchin'e göre, bu gezegen dünya'dan çok daha büyük, dünya'daki ilk vahşi insan topluluklarını ehlileştiren ve bugünkü yaşamın tohumlarını atan, çok gelişmiş toplumların yaşadığı bir gezegendir. kimi bilim adamlarına göre de, buz kütlesinden oluşan bir kuyruklu yıldızdır.
yine iddialara göre; bundan önceki 2. geçişinde (takriben m.ö. 5310) güneş'e yaklaştığı için buzların erimesi ve dünya atmosferini suya boğması -tabir-i caizse göklerden yere suların akması- ve büyük çekim gücüyle de denizlerin kabarması ile nuh tufanı'na neden olduğu ihtimalinden ve ayrıca; dünya'nın yörüngesine yaklaştığı son geçişinde de (m.ö. 1649) ege adaları'nda büyük yanardağ patlamaları, tsunamiler olduğu ve bunun sonucunda girit adası'ndaki minos krallığı'nın yok olduğu, ortadoğu'nun atmosferinin aylarca kül ve dumanlarla kaplandığı, yaz aylarında kış şartları yaşandığı gibi büyük olaylardan, hatta atmosferin kükürt-sülfürle kaplanması nedeni ile güneş ışınlarının altın sarısı renk aldığı, bu nedenle de nil nehri'nin sularının kan renginde akıyormuş gibi görünmesine sebebiyet verme ihtimalinden söz edilmektedir.
`
fakat konuya dair notumu düşmeden edemeyeceğim ki;
nuh tufanı'yla kur'an'da, tevrat'ta ve incil'de karşılaşırız. nil nehri'nin sularının kan renginde akmasıyla ise kur'an'da. fakat bu üç kutsal kitap da, 10. bir gezegenin bunlara sebebiyet verdiğinden bahsedilmemiştir.
ha bu 10. gezegen "yok" ya da "var" anlamına gelmiyor tabi. en nihayetinde "ol!" emriyle göz açıp kapayıncaya kadar, hatta daha kısa sürede yaratabilirdi yaratanın kudreti dünya'yı, lakin 6 günde yarattı. belki de biz bir şeyleri anlayalım diye... dolayısıyla olan her şey sebep-sonuç ilişkisi içinde, yaşanılan ya da yaşadığımız tüm felaketlerde olduğu gibi.
gelelim işin "bilim ne söylemektedir?" kısmına: nasa 2005 yılında, resmi adı 2003 ub 313 olan, planet x isimli dünya'ya doğru yaklaşmakta olan bir gök cismi keşfetti. o süreçten bu yana ise, bu cismin nasa tarafından ciddi olarak takip edilmekte olduğu bilinmektedir.
ve çoğu kişiye göre ise bu, 10. gezegendir.
maya kenahetleri: mayalar, yıllardır üzerinde çalışılmasına rağmen halen içeriği tamamen anlaşılamamış ve anlaşılmaya çalışılan takvimleriyle meşhurdurlar. araştırmacılara göre bu takvim sadece zamanı kaydeden klasik bir takvim olmayıp, yaşanmış ve yaşanacak olayları da gizemli bir şekilde tespit eden ve kaydeden bir belge niteliğindedir.
maya takvimi ve kehanetleri her ne kadar sümer ve babilliler'in bahsettiği 10. gezegen (nibiru, marduk)'den bahsetmese de, 21 aralık 2012 tarifinde başka sebeplerden ötürü dünya'da büyük felaketler yaşanacağından ve yeni bir dünya çağının başlayacağından bahsetmektedir.
sanıyorum ki 21 aralık 2012 tarihinin insanların kafasını bu denli kurcalamasına sebebiyet veren de, bu ikili tehdit olsa gerek.
maya takviminin sistemini en basit haliyle inceleyecek olursak da:
mayalar bizim bugün kullandığımız ondalık sistem yerine, yirmilik sistemi kullanmış ve bütün kayıtlarını da bu sisteme göre yapmışlardır.
mayaların normal takvimi 20 günü olan 13 aydır. yani normal yılı 13 x 20 = 260 gündür.
kullandıkları diğer bir takvim ise müphem'di. bu da 20 günü olan 18 ay + 5 ekstra gündür.
müphem yılları ise; 20 x 18 + 5 = 365 gündür.
zaman ayrımını da bizden farklı olarak;
1 ay (uinal) = 20 gün
360 günlü yıl (tun) = 360 gün (18 ay x 20 gün)
20 yıl (katun) = 7.200 gün (20 x 360)
400 yıl (baktun) = 144.000 gün (20 x 7.200) şeklinde yapmışlardır.
buna göre;
mayalar dünya yaşam döngüsünü (zamanını) beş çağa bölmüşlerdir ve bu çağlara da güneş çağları demektelerdi.
bu beş çağın her birinin sonunda güneş'te oluşan aktivitelere göre, dünya'da büyük afetler meydana gelmekteydi.
her bir çağı ise "13 baktun: 13 x 144.000 = 1.872.000 gün (5128 yıl)" olarak hesaplamışlardı.
buradan yola çıkıldığında, dünya'da yaşanan çağların toplamı ise "5 x 5128 yıl = 25.640 yıldır". yani her 25.640 yılda dünya'nın döngüsü (zamanı) sıfırlanmaktadır. yani maya takvimi'ne göre her şey yeniden başlamaktadır.
buna göre yapılan hesaplamalara bakıldığında ise, halen içinde yaşamakta olduğumuz beşinci çağ, 21 aralık 2012 tarihinde sona ermekte ve dünya zamanı yeniden başlayacaktır. yani 13.0.0.0.0 olarak yeni birinci çağa girilecektir.
bugünün bilimi ve tespitlerine göre:
dünya dahil, tüm gezegenler kendi eksenleri etrafında ve farklı yörüngelerde de güneş etrafında büyük bir hızla dönmektedirler.
güneş kendi ekseni etrafında dönerken, aynı zamanda sistemindeki tüm gezegenler ile birlikte samanyolu merkezinde bulunan bir kara deliğin çevresindeki yörüngede 72.000 km/saat hızla dönmektedir. güneş sistemi bu yörüngedeki bir turunu yaklaşık 25.640 yılda tamamlamaktadır.
ki bence işin önemli olan kısmı burada başlıyor ki; bu rakam, mayalar'ın binlerce yıl önce yaptığı hesaplamalara eşittir! yani her 25.640 yılda bir güneş sistemi ve dünya yeni bir dönemi başlatmaktadır!
foton kuşağı nedir?
foton kuşağı, güçlü elektromanyetik radyasyonlara sahip bir uzay boşluğudur. şu ana kadar yaşadığımız enerji ortamından çok farklıdır. sıfırdan başlayacak olan güneş sistemi döngüsünün yeni enerjisidir. yoğun bir foton (ışık parçacıkları) bandı olduğu söylenmektedir.
bu kuşağın varlığı ilk defa ingiliz astronomu sir edmund halley (1654-1742) tarafından keşfedilmiştir. son yıllarda rus bilim adamları bu enerji kuşağı üzerinde yoğun çalışmalar yapmış ve halen yapmaktadırlar.
yapılan hesaplamalara göre;
güneş sistemi 1987'de bu kuşağın içine girmiştir ve 21 aralık 2012'de de kör nokta denen (null zone) etki alanına ulaşacaktır. 2000 yıl boyunca da foton kuşağı içinde yoluna devam edecektir.
2000 yıl sonra foton kuşağından çıkıp, 10.800 yılda uzay boşluğunda gittikten sonra tekrar 2000 yıl foton kuşağında, 10.800 yıl uzay boşluğunda seyahatini sürdürerek, 25.640 yıllık döngüsünü tamamlayacaktır.
yapılan tespitlere göre; 1987 yılından beri güneş'te ve dünya'da yaşanan bazı aktivitelerin başlamış ve yoğunlaşarak devam etmekte olması, bu foton kuşağı etkisine bağlanmaktadır. rus bilim adamı dr. dmitriev, güneş'te aktivitelerin artmasının sorumlusunun foton kuşağı olduğunu söylemektedir. zira foton kuşağı sürekli olarak güneşe enerji yüklemektedir.
bu görüşe sahip bilim adamlarına göre foton kuşağı'na girdikten kısa bir zaman sonra yaşananlar bir yana, asıl sorunlar 21 aralık 2012'den sonra yaşanacaktır. bu tarihte, samanyolu merkezindeki kara delik (ana enerji merkezi), güneş, dünya, pleiades (boğa burcu) ve zenit (kutup yıldızı) aynı hizaya gelecektir, üstelik yılın en kısa günü ve en uzun gecesinde. zira bu durum son 70.000 yılda yaşanmamıştır.
ve yine işin ilginç yanı, mayalar'ın bu durumu binlerce yıl evvelden tespit ederek tarihlendirmiş ve tehlikeyi işaret etmiş olmalarıdır!
haliyle 21 aralık 2012 tarihinde ve sonrasında olacaklar dünya'da bu işle uğraşanları da ikiye bölmüştür.
bir kısmı dünya'da büyük felaketlere, hatta kıyamete sebep olacağını söylerken, diğer kısmı ise bazı felaketlerin olacağını, bir çok insanın kaybedileceğini kabul etmenin yanı sıra, dünya'da yeni bir aydınlanma çağının başlayacağını ve insanların dna'larının 2 sarmaldan, 12 sarmala çıkacağını, boyut değiştireceğini söylemektedir. yani bugün içinde bulunduğumuz 4. boyut yerine, 5. boyuta geçeceğimiz iddia edilmektedir.
büyük felaket ve kıyameti bekleyenlerin iddialarına göre;
1987'den bu yana foton kuşağı'nın güneş üzerindeki etkisi artarak devam etmektedir. buna bağlı olarak güneş üzerinde yaşanan bu etkinin aktiviteleri dünya'mızı olumsuz olarak etkilemekte ve sonuçlarını zaten yaşamaktayız.
ve 21 aralık 2012 tarihinde bu etkinin maksimum düzeye çıkması ve güneş'in 20 kat daha ısınması beklenmektedir.
güneş'in yüzeyini bozan, dünya'dan daha büyük manyetik fırtınalara "güneş lekesi" denmektedir.
bu bölgelerde sıcaklık diğer bölgelere göre daha düşük olduğu için, dünya'dan bakıldığında bu bölgeler koyu görünmektedir. bu lekeler ortalama on bir yılda bir meydana gelmektedir. maksimuma çıktıktan sonra minimuma dönmektedir.
fakat yapılan ölçümlere göre 2005'ten sonra oluşan güneş lekeleri'nde cüzi bir azalma olsa da, normal seyrine dönmemekte ve normal üstü aktivitesini sürdürmektedir. bunun sonucu olarak da, artan alevler dünya'ya sürekli radyasyon göndermektedir. ve güneş baskı altındadır.
bu oluşuma bağlı olarak;
dünyada kasırgalar artarak ortalamanın çok üstüne çıkmış, %700 artmıştır.
depremler daha sık olmaya başlamıştır.
yanardağların aktiviteleri çok hızlanmıştır.
tsunamiler çoğalmıştır.
küresel ısınma her gün artmaktadır. buna bağlı olarak da kutuplar, himalayalar ve klimanjara'daki buzullar çok hızlı bir şekilde erimektedir.
ortaya çıkan kuraklık ve dengesiz sel baskınlarına bağlı olarak dünya'da gıda üretimi düşmektedir. ve bu ciddi sorun oluşturmaya başlamıştır.
mars'ın atmosferi gittikçe yoğunlaşmakta ve mars'ta daha iyimser bir ortam oluşmaktadır.
son 76 yılda güneş'in toplam manyetik alanı, %230 oranında güçlenmiş bulunmaktadır.
son zamanlarda gerçekleşen güneş lekesi faaliyetleri, bugüne kadar kaydedilmiş güneş lekeleri'nin hepsinden daha büyük olmaktadır.
1969 yılında ay'da hiç atmosfer yokken, bugün 6000 km. kalınlığında atmosfer oluşmaya başladığı söylenmektedir.
dünya atmosferinin üst katmanlarında, eskiye nazaran çok fazla ho gazı oluşmaktadır.
jüpiter, uranüs ve neptün'ün atmosferleri büyük değişim geçirmekte, parlaklıkları ve manyetik alanları artmaktadır.
uranüs ve neptün'ün eksenlerinin kaymış olduğu söylenmektedir.
dünya'nın manyetik alanı gittikçe küçülmekte ve dengesiz hale gelmektedir. son 7-8 yılda ise, bu küçülmede fazla artış olmuştur.
arılar koloniler (kovan) halinde yaşamaktadırlar. kolonilerinden çiçek balı toplamaya giden arılar, elektronik beyne sahiptirler. bu sayede, yollarını dünya'nın manyetik alanına göre hesaplayıp bulurlar. son birkaç yılda dünya'nın manyetik alanının zayıflaması ve dengesizleşmesiyle birlikte, arılar koloniye dönüş hesabı yapamamakta ve teker teker ölmektedirler. nitekim arılar, koloni dışında tek başına yaşayamamaktadırlar. araştırmalara göre son 3 yılda dünya'daki arı nüfusunun %30'u ölmüş durumdadır. ki bu, insanlığı ciddi anlamda tehdit eden bir durumdur; arılar olmazsa yaşam mümkün değildir. çünkü arılar, 130.000 ürünün döllenmesini sağlamaktadır ki; döllenme olmazsa, ürün de olmamaktadır.
dünya'nın manyetik alanının küçülmesi ve dengesizleşmesinin sebebiyet verdiği yön kaybı balinalar, yunuslar ve bazı göçmen kuşlarda da görülmektedir. birçoğunda toplu ölümler ve yönlerini bulamadıkları için farklı bölgelere göç gidişleri görülmektedir.
kene vb. gibi bazı haşerelerde hızlı mutasyon olmaktadır ve bunlar gittikçe insan yaşamı için tehlikeli olmaya başlamaktadır.
beklenen ise;
dünya'nın manyetik alanının enerjisi schumann rezonansı denilen bir ölçü birimiyle ölçülmektedir. bu ölçüm metodu, 1954 yılında alman fizikçisi w.o. schumann tarafından bulunmuştur. bu metotla, dünya ile atmosfer arasında oluşan manyetik dalga bağları ölçülmektedir.
1954'ten 1987'ye kadar sr (schumann rezonansı) 7,8 sabit değerde iken, 1987'den bu yana değeri yükselmeye başlamıştır. ve halen 12.1 olarak ölçülmektedir.
bu ne demektir?
sr değeri yükseldikçe, dünya'nın dönüş hızı da yavaşlamaktadır.
eskiden 24 saat gibi yaşanılan bir ortam, şimdi ise 16 saate denk gelmektedir.
sr değeri 13'e ulaşırsa dünya'nın dönüşü duracaktır.
dünya'nın dönüşünün durmasıyla birlikte dünya'nın manyetik alanı sıfır olacaktır.
dünya'nın manyetik alanının sıfırlanması ise, belli bir süre korumasız hale gelmesi anlamındadır. manyetik alana bağlı olarak zihinler yok olması, insanın geçmişiyle ilgili her türlü ilişkisi silinmesi ve kutupların terse dönmesi anlamındadır.
kutupların terse dönmesinın sonucu olarak ise bugünkü güney kutbu, kuzey, kuzey kutbu ise güney olmaktadır. 2-3 gün içerisinde ise dünya tersine dönmeye başlayacaktır; yani, "güneş doğu'dan değil, batı'dan doğmaya başlayacaktır". *
malum kur'an'da da bahseder kıyamet alameti olarak güneş'in doğu'dan değil de, batı'dan doğacağı. açıkçası bu açıdan biraz tedirgin etmiyor değil...
fakat işin ilginç yanı ise, bu durumun geçmişte yaklaşık 11.000 yılda bir gerçekleşmiş olduğu! yapılan araştırmalara göre fosillerden elde edilen sonuç bunu göstermekteymiş.
ve yapılan hesaplamalara göre ise, 21 aralık 2012'de bu durumun yaşanacağı söylenmektedir...
ve eklemektedirler;
"21 aralık 2012'ye gelindiğinde, yıldızlar bir hizaya dizildiğinde, foton kuşağı'ndan güneş sistemine daha çok enerji akıp, güneş daha çok ısındığında, dünya'da yaşanacak olan felaketler çok büyük olacaktır.
dünya dönüşünü durduğunda, manyetik koruma ortadan kalktığında, dünya radyasyon ve meteor bombardımanına tutulacaktır.
yanardağ patlamaları, büyük tsunamiler ve şiddetli depremler yaşanacaktır.
bütün bu değişimlerin pek çoğu bilimsel olarak tespit edilmiş olup, ciddi olarak fakat çaresiz bir şekilde takip edilmektedir. bilim adamlarının pek çoğu tedirgindir. ancak ya bilgisizlikten ya da vurdumduymazlıktan dolayı halklar ve dünyayı yönetenler aynı hassasiyet içinde değildir."
bunun yanı sıra, pek çok bilim adamının bu endişelere katılmakta olduğu ve halkları aydınlatmak için kitaplar yazıp, konferanslar düzenlemekte oldukları söylenmektedir.
aydınlanma çağı yaşanacağının iddialarına göre ise:
mayalar'ın sadece felaket tellallığı yapmamıştır, 21 aralık 2012'den sonra dünya'da bir aydınlanma çağının yaşanacaktır. dünya'da meydana gelecek çok ciddi felaketlere rağmen, bambaşka bir insan nesli ortaya çıkacaktır. her şey bugünkü yaşamdan çok farklı olacak; maddiyattan uzak, sevgiye dayalı, ahlaklı bir toplum oluşacaktır.
aydınlanma çağı'nı savunanların ileri sürdüğü görüşlerin hiçbir bilimsel desteği yoktur. medyum bilgileri ve maya bilgilerinin metafizik görüşle yorumlanmasıdır. oldukça teorik ve mistiktir. daha ziyade olması umulan ya da öyle olacağı inancına dayalı yorumlardır.
bu kişilere göre 21 aralık 2012'de foton kuşağı'nın kör noktasına girilmesiyle yaşanacak fiziksel ve ruhsal olaylar şöyle sıralanıyor;
1. gün: 21 aralık 2012'de kör bölgeye (null zone) girildiğinde tüm canlıların beden tipleri değişecek. hiçbir elektrik aygıtı çalışmayacak ve tam karanlık olacak. halen mevcut olan enerjiler geçerliliğini yitirecek.
2. gün: atmosfer basıncı düşecek, herkes kendini şişmiş hissedecek. güneş'in yeterli ısıyı verememesi nedeniyle, dünya soğuyacak ve buzul soğuğu yaşanacak. insanlar açlık ve susuzluk ihtiyacı duymayacak.
3. ve 4. gün: atmosfer şafak vakti gibi alacakaranlık olarak aydınlanacak, foton etkisinin başlamasıyla, foton enerjili aygıtlar çalışmaya başlayacak. yıldızlar yeniden gökyüzünde görülecek.
5. ve 6. gün: 24 saatlik gündüz devresine girilecek, kör bölgeden çıkıp, ana foton kuşağına girilecek. tüm canlılar güçlenip, zindeleşecek.
buna bağlı olarak;
dünya iklimi ısınacak, foton ışınıyla çalışan gemilerle uzayda yolculuk yapılacak. insan dna'ları değişecek. telepati, telekinezi gibi psişik yetenekler ortaya çıkacak. süper bilinç gelişecek, insanlar 4. boyuttan, 5. boyuta geçecek.
insanlarla beraber hayvan ve bitki aleminde de farklılaşma olacak, elektrik ve fosil yakıtlara gerek kalmayacak, foton enerjisi kullanılacak.
çok sık hafif ölçüde depremler olacak ve dünya da kendisini bu ortama hazırlayacak.
dna'lar 2 sarmaldan, 12 sarmala çıkacak. boyut değişikliği nedeniyle psişik yetenekler artacaktır. insanlar daha önce ölmüş yakınları ile temas kurabilecekler.
insanların bir bölümü, daha farklı boyutlara geçip bir anda yok olacak.
dünya'da kalıp 5. boyuta geçen insanlarda her türlü hastalıklardan arındırılacak. insan ömrü uzayacak, 700-800 yıl yaşanabilecek. insanlık tümüyle aydınlanmış olacak.
insanlar tümüyle telepatik olacağı için herkes birbirinin beynini çok rahatça okuyacak. bu nedenle kimse başkası hakkında kötü düşünmeyecek, yalan söylemeyecek.
insanlık 2000 yıl foton kuşağı içinde bu aydınlanmayı yaşayacak, tabir-i caizse cennet hayatı yaşayacak.
eh insan diyor tabi haliyle; olacaksa böyle bir şey şayet, bu ikinci seçenek daha cazip. *
fakat tüm bunları bir kenara bırakırsak eğer ciddi anlamda verilerin, son 7-8 senedir dünya'nın yapısı ve manyetik alanının hızla değişmesi ve düzensiz hale geldiğini gösterdiği. ve bu durumun doğurduğu ya da doğuracağı sonuçların bir şekilde gözardı edildiği ya da en başında şu bahsettiğim halklardan saklama olaylarıyla bizlere bir şekilde söylenmediği veya eksik lanse edildiği. sonuç itibariyle küresel ısınmanın sebeplerinden birisi de bu ki, asla gündeme getirilmedi bu güne kadar manyetik alan mevzusu.
işin en korkutucu yanı ise dönüşü yavaşlamış olan dünya'nın 4 sene içerisinde schumann rezonansı'nın 13 değerine ulaşması ile dönüşünün durabileceği, buna bağlı olarak da kutuplarının değişeceği ve manyetik alanın sıfırlanacağı tartışılmakta bilim çevrelerince. ve yine bu çevrelerce, geçmişte yaşandığı gibi dünya'nın birkaç gün aradan sonra tekrar ters istikamette dönmeye başlayacağı tezleri ileri sürülmekte.
"eh... biz bu durumda hala yeryüzünde olur muyuz hala?", orası da muallak tabi. *
bilemiyorum sözlük, bilemiyorum...