bu oluşumda aktif olarak bulunmamış olmasına rağmen takip edenlerin yorumları, yapıcı ve yıkıcı eleştirileri, Uludağ sözlük dışında olup tavsiye sonucu dergiyi takip edenlerin fikirleri ve hikayeler gösteriyor ki bu oluşum oldukça dikkat çekici.
yıkıcı Eleştiriler arasında bir şeye benzemeyen hikayeler tabirine denk geldim ki bu, söykü ekibinin değil Uludağ sözlükte daha iyisi olup da kendisini saklayanların suçudur- o zaman daha iyisini yazıp göndermelisiniz.
klasik ama doğru bir deyim vardır ne kadar ekmek o kadar köfte. anladığım kadarıyla söykünün amacı edebiyat alanında çığır açıp ülke genelinde ün salmak değil; insanları edebiyata yönlendirmek, varsa yetenekli insanların kendilerini keşfetmelerini sağlamak, ya da bazısı için zamanını daha anlamlı geçirmesini sağlamak içindir ya da ne için olduğunu boş verin bakın bir çamur konusundan ne hikayeler çıkmış, tadını çıkarın
çamur temasını en iyi işleyen yazılardan bir tanesidir. Öyle ki yazar tam 29 kere çamur kelimesini kullanmış. Böyle olunca çamur kokusunu bir an hissettiğinizi zannediyorsunuz. Kısa bir yazıda bir çok konuyu çamurla ilişkilendirerek anlatması gerçekten yetenek isteyen bir iştir. Çamurun( toprakla ilişkili olduğunu hatırlayarak) bir çok hikayesi vardır- en bilineni insaoğlunun topraktan geldiği düşüncesidir. Ve herkesçe evrensel bir şekilde kabul edilen insanoğlunun toprağa gideceğidir. yazar, Bu iki olgu arasında sevdiği insanla başlangıcını ve sonunu başarılı bir şekilde hikayeye yerleştirerek hikayeyi tutarlı hale getirmiştir. Bu şekilde verdiği spesifik felsefi bilgiler de amacına ulaşmış oldu. anlatıcı çamuru anlatmış; anlattığı çamursa her zerresinde bir hayatı anlatmış anlatıcı için. yazarın Ellerine sağlık, Güzel bir çalışma olmuş...
başlık konu hakkında az çok bilgi verir nitelikte olduğu için okuyucu baştan anlatıcının amaçladığı moda giriyor. Hikaye dili anlaşılır ölçüde sade ama okuyucunun dikkatini rica edecek kadar da entelektüel bir ifadeye sahip. Bu yazıda hoşuma giden kısım bir sonraki olayla ilgili sinyal veren küçük ayrıntılardı. Buna bir örnek; Ahmet adı için annesine keşke benim adım olsaymış şeklinde zerzenişte bulunmasıdır. "acaba bu isim neden bu kadar önemli" diye sorgulatmayı başarmış durumda.
Hikayelerde ufak meraklandırmalar her zaman dikkat toplar. Bunun farkında olan yazar okuyucunun merakını unutmasına mahal vermeden Ahmet ismine verdiği değerin nedenini anlatıyor.
--spoiler--
işte bu filmde zeynep vardı, ahmet'i seviyordu.
--spoiler--
Çünkü sevdiği kızın adı zeynepti. anlatıcının kahramanı, "Filmdeki Zeynep ve sevdiği adam"la özdeşleşmek istiyordu bu yüzden ismi Ahmet olsaydı çok sevinecekti. Aşkın masumluğunu en doğal en sade isteklerle anlatabiliriz ki yazar bunu hangi yoldan başaracağını iyi saptamış.
Baştan beri sonunu tahmin ettiren bir hikaye ama yazarın meraklandırmaları satır aralarındaydı.
iyi kurgulanmış Başarılı bir hikaye.
hikaye en baştan beri eğlenceli olacağının müjdesini veriyor. Ama öyle mutluluk, huzur veren, romantik, ya da karnınıza kramplar sokacak kadar komik bir hikaye olduğundan değil; hikaye "eğlenceli" oluşunu sıradışılığından kazanıyor. Okuyucuyu esir alan bir hikaye ki okuyucu esir olmaktan mutlu hatta oldukça heyecanlı .
daha en baştakanalizasyonda yuvarlanan harikulade bir bok parçası gibi benzetmesi, Lucifer-lord sembolleri, kasadaki adamın psikopat hareketleri hikayenin çok da alışıldık bir hikaye olmayacağını hissettirdiği için yeni bir şeyle karşılaşan okuyucunun merakını kazanmasıyla tam notu hak ediyor. Yazar bu ayrıntıları en başta vererek okuyuculara seçme şansını da veriyor; "ilgin varsa oku, yoksa sana yaramaz" gibi .
hikayedeki küfürler öyle ustaca serpiştirilmiş ki hikayenin hem karakteri hem de ana teması gibi durduğundan hikayeden asla atılmaması gereken ayrıntılar olarak okuyucuyu kendine bağlamaya devam ediyor.
--spoiler--
4 kişi beni izliyordu. 3 erkek ve 1 genç kız. erkeklerden 2 si afro-amerikandı ve hafif kıvırcık kısa saçları ile ağızlarında sürekli bir şey çeviriyorlar gibiydi. diğer erkek 50 li yaşlarda ve saçları yandan açılmış en azından 115 kiloluk iğrenç gerdanlı bir sıçana benziyordu. bunlarla tezat olacak şekilde kız 14 buçuk yaşında, saçlarının yarısı mor, ince bir çene ve yanaklarında çilleriyle küçük, sevimli bir azrail gibiydi
--spoiler--
Stephen king tarzı ağzı bozuk ve muhteşem benzetmelere rastlıyorsunuz.
bir solukta okudum. oldukça gizemli tutulmuş ifadeler ve insanın tüylerini ürperten ve dudağı istihza ile yukarı kıvrıldı diye bahsettiği bu alaycı gülüş ister istemez okurken benim de dudağımın hafif kıvrılmasına neden oldu.
mitosu logostan arındırarak varoluşunu tamamlıyordu., yang vb. içinde kültürün ve birikimin de izlerini taşıyor. Her yönüyle oldukça başarılı bir hikaye. herkesin zevki farklı olduğu için yorumcuların diğer hikayeler için kurduğu cümlelere benzer şekilde diğer yazarların affına sığınarak; benim de "en beğendiğim hikaye" bu hikaye olmuştur.
hikaye en baştan beri ıssız adam mantığıyla okuyucuyu sinir eden çizgide devam ediyor ki anlatıcının da sevimli olma gibi bir derdi yok anladığım kadarıyla. insanların sinir uçlarına dokunabilmeyi amaçlamış gibi- ve başardığını itiraf etmeliyim. Bunun yapabilmek için en uygun detayları kullanmış Sifonu çekmeyen adam-düz ve iğrenç adam, eğlenilecek kız evlenilecek kız ifadeleri -düz ve vicdansız adam gibi...
Hikayedeki üslup ve yönelim benim mutlu son-bahar hikayemdeki akışı hatırlattı bu yüzden hikayenin mantığına kendimi daha yakın hissederek akıcılığından ötürü hikayenin sonunda buluverdim kendimi. Ahlaki öğütler, aşk, ya da bir dram aramaya gerek yok. Küçük bir mesajı vardır namusun insan hayatından daha değerli olduğunu düşünen ve düşündüğünün başına fazlasıyla gelebileceğini unutmaması gereken ebeveynler.
Yazar klasik bir konuyu alışılmamış boyuta çekmeyi denemiş ki yer yer bunu başarmış. nefret duygusunu gerçekten başarılı bir şekilde uyandırmış ki bu iş göründüğü gibi kolay değildir. Cesaret ve dikkat ister. Yazarın elerine sağlık, oldukça başarılı buldum.
gönüllü bağımlılık ve kramponlar başlığındaki bu iki kelimenin yan yana gelmesi gerçekten ince bir mizahın eseridir. Yazar eminim ki bu alakasızlıktan oldukça hoşnut ve emin bir şekilde başlığını oluşturmuştur ki sevdiği güzel bir kadından ayrılan ve o kadar kararlı olmasına rağmen daha gün geçmeden düzenli periyotlarla sevgilisinin arayıp aramadığını kontrol etmek için telefonuna bakacak kadar barışmaya istekli bir adamın kalkıp 200 tl tutarındaki kramponlarını düşünmesinin alakasızlığıyla başlığın oluşturulmasındaki manayı kavramış bulunmaktayım. Hikaye oldukça akıcı ve meraklandırıcı, içinde öyle vurdular kırdılar ya da aldatma gibi şok etkisi yaratıp kendine bağlayan bir mevzu yok. kendine bağladığı kısım, sıradan, gündelik hepimizin arkadaşının ya da bir tanıdığın başından geçmiş merak konusu olan ilişkisidir. Yani dedikoduların konusu olan begümle mert ayrıldı hikayesine benzer hikayeleri anlatanlardan kaçınız merakla, üzüntüyle dinlemediniz?
Başarıyı bu noktada yakalayabilen hikayedir ellerine sağlık
durum hikayesidir. Durum hikayelerinde muhteşem bir başlangıç ya da muhteşem bir son olmaz bu yüzden ifadeler kesinlikle canlı olmak zorundadır ki okuyucu bir şeyi merak etmeyecekse o zaman bir şeyi yaşamayı isteyecektir. Yazar bunu başarıyla gerçekleştirmiştir. Betimlemeler oldukça canlıdır. cebinden çıkardığı kırmızı ve üşümüş eliyle geriye itip atkıya iyice gömüldü. Ayrıca okuyucu durum hikayelerinde kişileştirme sanatını da bekler ki tek aksiyon kişileştirmelerdedir. çamurdan bir tokat yedi. Hem kişileştirmeye önem vermiş hem de zorunlu tutulan çamur kelimesinin hakkını başarıyla vermiştir. yazarın ellerine sağlık, hoş olmuş.
içinde sık sık aforizmaların bulunduğu anlatımı zengin bir hikaye ile karşı karşıyayız. Aforizmalar bir mesaj niteliğindedir ve hikaye sizi baştan sona doğru yeni fikirlerle uğurluyor.
--spoiler--
-dikkat etmelisin; çünkü yürümeye çalıştığın yolları bile ayaklarının altından çekiverirler!
--spoiler--
Hikayenin bölümlere ayrılması hikayeyi okunması açısından kolaylaştırmaya yardım etmiş.
Hikayede anne temasıyla hiç kimsenin reddetmeyeceği bir duygusallığı yaşatmayı amaçlamış ve bu fikirden kuvvet bularak aforizmaları anne ağzıyla okuyucuya iletmeyi görev edinen anlatıcı bu işi sevimli hale getirmenin en güzel yolunu anne imgesiyle başarmıştır.
Hikaye, ikinci kez, farklılığını şiirle biten bir sona sahip olmakla kazanıyor ki farklılık, orijinallik okuyucuyu kendine bağlayan önemli bir unsurdur. Başarılı ve emek verilmiş güzel bir hikaye
mektuplarla, güncel bir tarihten geçmiş bir tarihin içine sürükleyip o tarihte kaybolup gitmiş ama geriye anıları ve beraberinde duygularını bırakmış bir hayatın bahsedildiği ve okuyucuyu zaman tüneline sokan bir hikaye.
--spoiler--
doktor raporunun sonunda "merhumun, sekiz aylık hamile olması sebebiyle, bir operasyon yapılmış ve bebek prematüre olarak dünyaya getirilmiştir." yazıyordu. aklımda ki ilk soru cahide hanım neden hamile iken kendini öldürmek istemişti ki oldu. konu daha da ilginç bir hal almaya başlamıştı. bu kayıtları başlangıç olarak kabul edip araştırmayı cahide hanım üzerine yoğunlaştırdık.
--spoiler--
hikayenin en can alıcı kısmıdır. Her hikayenin bir climaxı yani merak uyandırıcı, doruk kısmı vardır. sanırım hikayenin climaxı bu kısım.
--spoiler--
artık onu kaybediyorum. her şeyden çok sevdiğim karım ellerimin arasından kayıp gidiyor. tutmaya çalışıyorum itiyor. bugün kusmalarının nedeni belli oldu. son bir kaç gündür iyiye giden durum tamamen tersine döndü. doktor "hamilesin kızım" dediğinde bana bakamadı. başkasının yaptığı şerefsizlikten benim güzel karım utandı. hemen koşup odasına gitti. kapıyı kilitledi. kapısını çaldığımda " sana bakamam artık" dedi.
deme öyle güzel gözlüm deme, ben sana aşığım diyemedim. çıkmadı ağzımdan, dökülmedi dudaklarımdan. kapıya sırtımı dönüp olduğum yere yığıldım, ağlamaya başladım. az önce yemek götürdüm ama yemiyor. içeride almıyor. babamı çağırmak zorunda kaldım. cahide onun sözünü hep dinlerdi. buna güvendim. umarım haksız çıkmam."
--spoiler--
Merak sonucunda gelişen tahminleri alt üst etmeyi amaçlayan yazar okuyucunun keşke bu kısım böyle olmasaydı itirazlarını da kabullenmek zorunda. Gerçekten insanın ruhunu daraltan bir gelişme, diğer birkaç hikayede olduğu gibi sinirlere dokunması hikayede sevilmeyen gibi gözükse de aslında etkilemesi ve bir iz bırakması bakımından en değerli kısım olma özelliğini taşıyor.
Kurgu güzel, bağlantılar mantığa uygun, etkileyici bir hikaye olmuş
--spoiler--
sanki bu adaletsizlik, dünyanın diğer az gelişmiş ülkelerinde ve hatta türkiye'de de yok muydu? vardı elbet! ama ekonomik olanak ya da olanaksızlıkların ötesinde, insanları bir de üst ve alt sınıflar olarak tabakalara ayıran, bununla da yetinmeyip kimilerine soyluluk türünde ünvanlar veren kast sistemi olunca, daha bir hüzün verici oluyordu mevcut tablo. insana seyirci kalmaması ve bir eylemde bulunması gerektiğini, adeta vicdani bir sorumluluk olarak yüklüyordu.
--spoiler--
içinde evrensel bir mesajı ya da evrensel bir gerçeği barındıran hikayelerde her zaman beklenti yüksek olur. O beklenti, okuyucunun yazarın bu duyarlı çıkışını baz alarak ondan öğüt ya da bir iyilik yapmasını istemesidir.
--spoiler--
bu sorumluluk duygusundan biraz olsun kurtulmak için ilk aklıma gelen şeyi yaptım. markete gidip bir büyük kutu bisküvi aldım ve yol-üstü köyünün yolunu tuttum. oraya ulaştığımda, öğle saatleriydi ve cuma namazı saati yaklaştığından köyde büyük bir hareketlilik yaşanıyordu. arabamı yol kenarına çekerek yolun karşı tarafındaki kanal boyunca oynayan çocukların yanına gittim. kutuyu yere koyup kapağını açtım ve etrafımı saran çocuklara paket paket ikram etmeye başladım.
--spoiler--
Bambaşka bir diyarın sefilliğini, ve bilgisizliğini anlatırken az ve öz cümleleriyle, "kemal paşa gayrimüslimleri yendi padişah oldu" örneğinde olduğu gibi, tasvir etmesi sabırsız okuyucuyu ayrıntılarla boğmayarak bilgilendirmeyi başarmıştır. ilginç ve okuyucuyu sıkmayan başarılı bir hikaye olmuş, yazarın ellerine sağlık
--spoiler--
çocuk parkının yanından koşar adımlarla geçen ayhan, paranın artanıyla aldığı çikolatayı kemiriyordu. burnu akıyordu ve sırıl sıklam olmuştu, üşüyordu. tek hayali, eve varır varmaz sobanın kenarına sinip kestane eşliğinde televizyon seyretmekti.
--spoiler--
Hikayelerde "canlılık" okuyucunun birinci beklentisidir. Bu canlılığı, ancak sıkmayan yeterince detayı veren tasvirlerle başarmak mümkündür. Tasvirdeki detayları düşündüğümde çocuk algısıyla o istekleri birer birer onun adına sabırsızlıkla ben de yapmak istedim. Okuyucu ve karakterler özdeşleşebildiği ölçüde hikaye önem kazanır. Ve yazar bu kısımda okuyucudan tam not alabilir.
Hikayede olaylar sıradan bir atmosferde seyrediyorken kızın etkili ve şaşırtan bir cümlesiyle,
--spoiler--
"neden ben de kayıp düşemiyorum? düşüp kendimi yaralayamayacak kadar acizim."
--spoiler--
Hikayenin ilginç ve etkileyen kısmıyla tanışmış oluyorsunuz.
--spoiler--
bir anda karar verdi her şeye. kollarının yardımıyla kendini yere itecekti. o zaman onun da üstü diğer çocuklarınki gibi çamur içinde kalacaktı, o da kirlenecekti. cam fanusundan kurtulup yaşıtları gibi toprağa bulanacaktı. sandalyesine tekrar nasıl oturacaktı, kime ne? annesinin tepkisi ne olacaktı, üzerindekilerin maddi ya da manevi değeri var mıydı, mühim değildi hiçbiri. biraz kirlense kime ne zarar gelirdi ki?
--spoiler--
çocuğa sempati duymaya başlayıp annesiyle girişeceği diyaloğu hayal ederken;
--spoiler--
kimin aklına gelirdi ki, yaşıtlarına özenip biraz kirlenmek isteyen yürüme engelli bir kızın kendini yere atıp başını taşa çarpacağı ve oracıkta can vereceği? bu saatten sonra kimi suçlamalıydı? kaderi mi, "kızınızı kaybettik, metin olun." diyen doktorları mı, hayatın kendisini mi?
--spoiler--
cümleleriyle karşılaşırken ikince ve en uzun süreli şoka giriyorsunuz ki sempati hissi birden acıma hissine dönüşüyor. Oldukça dokunaklı ve başarılı bir hikaye
duru dupduru bir durum hikayesidir. Aksiyon beklemeyin- bu hikayede sizi ordan oraya savuracak kadar kuvvetli duygu yoğunluğu yok-yazar okuyucuyu sade kahvenin verdiği lezzetin bir benzeriyle bağlamayı hedeflemiş. arkadaşlarımızdan dinlediğimiz bir anının keyfi ve samimiyeti var bu hikayede.
3 kafadar onları izleyip yaptıkları kaçamağın keyfini konuşuyorlardı. özkan kaldırımın üzerine oturdu ve var mısınız çivileme oynamaya dedi. her iki arkadaşı da varız deyince oyun başladı. çivileme oyunu, hafif çamurlu toprakta çivi ile oynanan ve diğer oyuncuların hareket alanını daraltmak amacını güden bir oyundu.
--spoiler--
yazarın bu detayı vermesini sevdim. Bir anda çocukluk anılarına geçiş yapan yazarın bize anlık geçişini unutturan ve üç kafadarın yapması beklenen şeylerden bir tanesini sunarak okuyucuyu çocukluklarına inandıracak ispatıydı benim için.
Nüanslarıyla taktirimi kazanan duru bir hikayedir, yazarın ellerine sağlık...
hikayelerde okuyucunun dikkatini çekecek en önemli kısım başlıklarıdır. Bu başlık bünyesinde hem bir mesajı hem de bir imayı saklıyor. Ayşeler'de, Fatmalarda bol olan bu klasik ama yıkıcı konunun işlenmesini taktir ettim. insanlar bu olayları duyarken üzülür, acır, sayar, söver hatta hikayedeki boyalı bilmiş kadın olarak tabir edilen kadın gibi akıllar verir gücü yettiğince. Oysaki bunun gibi yüzlerce Ayşenin olaya baktığı açıyı gözden kaçırırlar. Ayşegiller dayak yer acı çeker ama en acısı bunun kaderi olduğu fikriyle yaşamaya alışması kısmıdır. Ve o fikir, hikayede de ima edildiği gibi anneden kıza geçer. Eğitim şart mesajını veren etkileyici, yürek burkan bir hikaye olmakla başarıyı yakaladığına inanıyorum
yazarın hikayede kafa karışıklığını önlemek adına aldığı tedbirleri taktir ettim;
birincisi kişilerin tanıtılmasıdır ki bir hikayede çok fazla insan varsa kafa karışıklığı da o oranda artar. ikincisi diğer hikayelerde de olduğu gibi hikayenin bölümlere ayrılmasıdır. Okuyucuya bu kolaylıkları sağlayan yazarın ilginç bir olay için tedarikli olduğu fikrine kapılmadan edemiyorsunuz.
Nitekim birinci bölümde sır bir cinayetle ikinci bölümde cinayet koşuşturmacasının başlayacağı sinyalini üçüncü bölümde ailenin olayla ilgili tutumunu ve katille ilgili tahmin maratonun başlaması gerektiği hissine kapılıyorsunuz. Hikaye o kadar akıcı ki 3. bölümden sonra hızla okumamak için başınızı kaldırmak zorunda kalıyorsunuz ve nihayet sonuca ulaşıyorsunuz ki yazar bu konuda erken uyarı sistemiyle katili kendimize saklamamızı istiyor- bu yüzden fazla detay vermek istemiyorum ama bölüm bölüm koştuğumu hissettim. Oldukça heyecan verici ve akıcı bir hikaye. Yazarın Ellerine sağlık
başlıktaki kelimeyi hemen araştırıp ne olduğunu aklımda tutarak okudum bu hikayeyi. Bunu nasıl bağlayacak diye merak ederken diğer hikayelerinde de olduğu gibi bu fantastik öğeyi de yumuşak bir şekilde öyküye bağlamayı başarmış durumda. Hikayede klasik bir konunun fantastik bir boyutta işlenmesiyle bir an heyecanlanıyorsunuz. Ailesinden daha ilgili olan, kendisine ailesinden daha fazla değer veren bir insanla o ergen gencin ilişkisini bu sıra dışı olaya böyle rahat bağlamasını bir yetenek işi olarak görüyorum. Sürükleyici ve ilginç bir hikaye. Yazarın ellerine sağlık