bugün

BEN

Ne kadar güzel uyuyor. Melek gibi. Kızıl saçları camdan giren ışıkta nasıl parlıyor. Yuvarlanmış yatakta sırtı açık kalmış. Öpsem mi? sırtından. Tam bir hayvanım ben neler düşünüyorum böyle. Üstünü örtsem mi acaba, uyanır kesin. Ya da yanına uzansam bir son 10 dakika. Yok hayır gitmem lazım. Geç bile kaldım.
Zaten hazırım hemen çıkayım. Ufak bir not bıraksam mı acaba. Açıklasam mı ona herşeyi. Gerek yok. Bence hemen anlayacak sabah olur olmaz. Ayağa kalkıp da odada biraz dolaşınca. O güzel yüzünü yıkadıktan hemen sonra anlayacaktır. Ağlar mı acaba çığlık çığlığa. Korkarmı. Böyle bir şeye hazırlıklı mı? Hayır bence değil. Bu kesinlikle beklemediği bir darbe olacak. Ama hayat işte böyle bir şey.

Neyse gitmem lazım. Onu bir kere bile öpmeden, o güzel sırtına dokunmadan, bel gamzelerini sevmeden, hatta üstünü bile örtmeden gitmem lazım. Mavi dantel sütyenininin kopçası ben dokunmadan açılırmı acaba? Seyrettim işte on dakika, sessizce. Bu görüntüyü unutmamam lazım. Bu gecenin bende kalan en değerli anısı bu olacak. Bu yeterli artık bırakıp gitmem lazım, en sessiz halimle. Çıt çıkarmadan.

Her şeyi aldım mı? Çanta, salondaki masada. Laptop hemen yanında. Telefon, işte burada komidinin üstünde. Dolabın alt çekmecesinden de alacaklarımı aldım. Evet arabanın anahtarlarını da bulduk.
Gidiyorum güzel kadın, seni burada sana hiç dokunmadan bırakıp gidiyorum. Kendi evime gidiyorum. Umarım yarın bana nefret küfürleri etmezsin. Ben bunu yapmak zorundaydım.

BEN ORADA YOKKEN 1

Seren, soğuk suya düşmüş kurtulmaya çalışıyor, su ne kadar da mavi. Işık heryerden geliyor ve binlerce hareketsiz küçük baloncuk var etrafında. Nefesi tükenmek üzere
boğulmak burada, nereden geldi buraya, kurtulması lazım. Suyun yüzeyine çıkmak için son saniyeleri artık, nefes almadan daha ne kadar dayanacak fakat suyun yüzeyi ne tarafta ? Göremiyor. Anlayamıyor. Aklına eski bir filmden kalma numara geliyor ve tükürüyor. Tükürük ona suyun üstü nerede, dip nerede söyleyecek. Ama hatırlayamıyor sonunu tükürük batacakmıydı yoksa yüzeye mi yüzecekti? Nefesi bitiyor kendini atıyor...

Seren gözlerini açıyor. Yatakta. Gene aynı rüya, gene aynı kabus. Birdaha ki sefere tükürmeyeceğim bir nefes vereceğim ve havayı takip edip yüzeye çıkacağım. Zaten tükürmek çığ altında kalınca yapılan bir şey, suya düşünce değil. Evet ama ben bunları daha önce de tam da burada düşünmemişmiydim?

Sağına dönüyor, boş bir sağ yatak. Acaba gitti mi? içerde mi yoksa? Gitmiştir. Ne zaman gitti peki. Saat kaç şimdi.Adı, adı neydi?

Seren yatağından kalkıp mutfağına gitti. Kahve suyunu koydu ve banyoya yöneldi. Ne zaman sabah kalktığında gece eve birlikte geldiği adam o uyanmadan gitse kendini çok kirli hissediyordu. Kendini sanki birileri üstüne tükürmüş gibi hissediyordu. Kendini sanki kağıt mendil gibi hissediyordu.

Her nedense aslında hiç bir şey beklemediğini sandığı o adamlar sabah onu uyandırsın istiyordu. Adamın adı neydi ? Hatırlayabilmek istiyordu.

BEN ORADA YOKKEN 2

Akif uzunca bir işemeden sonra klozet kapağını ıslatmamak için klozete doğru eğildi ve son sallamalarını orada yaptı. Sarı renk mavi klozet suyu ile birleşince kirli pis bir kahve renk çıktı ortaya. Gene de sifonu çekmedi.Sifonu çekmediğini farketmedi bile. insanlar ikikye ayrılır;
Umumi tuvaletlerde sifon çekenler,
Umumi tuvaletlerde sifon çekmeyenler.

Tekrar yatak odasına girdi. Kız hala yatıyor. Gece ki skoru hatırladı. iki tam bir de kız sızdıktan sonra. Eliyle "baksır"ının üstünden bir yokladı kendini. Kız uyurken bir posta daha atsamı? Karı da fena değil ha.Neydi lan bunun adı. Serap mı?

Pantolonunu giydi, kazağını eline aldı ve çıkışa yöneldi.Bir yandan yataktaki hatunun görüntüsünü depoluyordu beyin kıvrımlarına. Her zaman kadın düşürmek kolay olmuyordu, arada duşta filan attırırken aklına getirebileceği görüntüleri depolamak lazım.

Bu gün günlerden pazar. Eve gidip güzel bir duş alır, sonra Handan la buluşur güzel bir pazar kahvaltısı yaparlar. Birlikte akşamüstüne kadar dolaşırlar sonra onu evine bırakır geç olmadan. Akşam çocuklarla buluşurlar kahvede. Maçı izlerken arada özel olarak bu konuyu açmalı ve onlara karıya nasıl evire çevire beş attığını anlatmalıydı.
Akif için iki çeşit kadın vardı;

Evlenilecek kadınlar,
Eğlenilecek kadınlar.

BEN ORADA YOKKEN 3

Serpil: alo baba, evet gittiler şimdi. Beni de çağırdılar karakola,imza lazımmış. aman bilmiyorum baba. ya baba ne alakası var? yok gelmesin Nadir filan buraya.tamam baba.tamam. oldu baba tamam. ben arayacağım sizi sonra. tamam.

Serpil, Hasan beyin telefonunu kapatıp geri verdi.
-kusura bakmayın babam çok tuttu beni telefonda.
-yok kızım ne önemi var komşuluk öldümü? kapıdan mı girmişler yahu hay allah duymadık ki bir şey.
-yok hasan amca balkondan gelmiş. hep çamur yapmış buraları.

------

Hasan amca gittikten sonra vileda ile çamurları temizlemeye başladı. Hala korkuyordu. Hala çok kızgındı. Hem hırsıza kızgındı çaldıkları yetmiyormuş gibi evi de batırmıştı hayvan herif. Hem de babasına kzıgındı. Yok efendim adam buna bir şey yapmışmıymış ?
- He baba elledi adam senin kızını. Ne olacak şimdi?

Babasının sorduğu şey onun canının yanıp yanmadığı değil. babası için daha önemli olan şey onun namusuna bir leke gelmişmiydi.?

Üniversiteyi de sayarsak nerdeyse 10 yıldır ayrı yaşıyordu ailesinden. Önce okumak için gelmişti istanbula, sonra da çalışmak için burada kaldı. Ve bu uzun süreli ayrılığa rağmen doğanın tüm kurallarına aykırı şekilde babası hala onu masum ve temiz kızı olduğunu sanıyordu. Babası Serpilin dantelli mavi iç çamaşırlarını hiç bilmiyordu.