bugün

bir zamanlar anadolu da

sinematik zevki olanlar için tam bir ziyafet niteliğinde ki nbc* filmi. film daha başlangıç sahnesinde vuruyor, o muazzam görsellik...camda ki kire takılıp, içerisini görememek neden sonra içeride birşeyler olduğunu fark edip oraya odaklanmak. taşra sıkıntısı bu film, çocukken tüm yaz tatillerini taşrada geçirmiş birisi olarak, anadolu'da hep bu hikayeler dinlenir gerçektende ve hep bu karakterler başrollerdedir. hayatın o akıp giden saatleri arasında sadece 12 saat bile ben bir zamanlar anadolu'dayken dedirtir. hele o muhtarın* evine de bir kere bile misafir olsanız filmi bir anınızın canlanması olarak görürsünüz artık. çünkü muhtar sizin köyün muhtarıdır ve teknolojik bir aletle film ekibi sanki muhtarın boyutuna ışınlanmıştır. muhtarınki öyle bir oyunculuktur ki tarifi yoktur başka türlüsünün. muhtar, muhtarın köyü, muhtarın evi ve pek tabi ki muhtarın kızı gerçektir, film ekibi oraya monte edilmiştir hayattan bir enstantane alabilmek için. yuvarlanıp giden hayatlar, derenin akışında diğerlerinin gidebildiği yere kadar giden elmalar gibidir.

--spoiler--
belki filmin anlatımından dolayı anlamayanlar olmuş olabilir diye kısa bir özet geçiyorum: katil* ve kardeşi, maktulun taşra sakinlerine has çapkınlık hikayelerini dinlerken, katil belli ki alkolün de etkisi ile sözün şehvetine kapılıp maktul'e, karısı ile ilişkiye girdiğini ve çocuğun kendinden olduğunu söylüyor. katil, yasak elmayı hem yiyor hem de bunu yıllar sonra deklare ediyor. çocuk kendinden çünkü maktul'ün başka çocuğu olmamış. çocuk kendinden çünkü tüm hikaye boyunca ağlamayan katil, çocuktan taşı yiyince arabada ağlıyor hep. çocuk kendinden çünkü komsere çocuğunu emanet ediyor.
katil ve kardeşi maktulü yıkıyorlar yere ama öldürmüyorlar, belki öldüremiyorlar ama domuz bağı ile bağlayıp canlı canlı gömüyorlar, mücavir alanın dışına. kadın belli ki adamı kocası bellemiş ama morgda ne bir baygınlık ne bir canhıraş ağıt durumu var. belli ki sevmemiş ama yine de kocası, yine de çocuğuna bakıyordu ve önlerinde bir büyük belirsizlik: dul kalıyor, çocuğu ile başbaşa. gözlerinden süzülen bir damla yaş belki de kendisi ve çocuğu için. ve doktor*...bütün sihiri, sinir bozucu rasyonelliği ile bozan doktor, savcının* karısının intiharını ortalığa umarsızca seren doktor, iş maktülün canlı canlı gömülmüş olması gerçeğine gelince saklıyor bunu. rasyonellik bazen çok can sıkıcı olabiliyor çünkü. bazen bazı gerçekleri görmemek gerekiyor. olan kadın ve çocuğa oluyor, daha fazla gerçek kadın ve çocuktan daha fazlasını götürecek çünkü. katil de çocuğuna bakmaya meyilli ve acınası bir halde olduğu halde gururlu. komserin* arkadaşı hiç yanılmıyor, nerede bir olay varsa içinde kadın oluyor ve hikayemizin tüm kahramanları kadınlarla sorunlu...
--spoiler--