bugün

back to black

kitleniyorsun bu şarkıda. her seferinde. resmen basiretin bağlanıyor, tuş basmıyor, geçemiyorsun.
ve hep eve dönüş yolunda oluyor. hep.

"he left no time to regret".
emin değilsin bundan.
pişmanlığın öfkeyi de kırgınlığı da bastırmasını dilediğin zamanlar oldu.
başaramadın.
demek ki doğru.
sana seni rahatlatacak bir pişmanlık bile bırakmadı.

"you went back to what you knew".
aha işte bu. burası. yok hayır ağlayamazsın olmaz, bak makyajın... makyaj diyorum olum bak, o rimel akarsa neye dönersin biliyor musun?

"we only said goodbye with words, i died a hundred times".
mesela son bir kez sarılabilsen bu kadar acımazdı sanıyorsun değil mi?
bok acımazdı.
kandırma artık kendini.
sevişmek yok...kusmak yok...
kusmak yok...sevişmek yok...
ağlamak yok...ağlamak hiç yok...

"you go back to her and i go back to..."
yok artık kadın, bu kadarını da demesen iyiydi.
bu ölümcül oldu, oluyor bak.
in çabuk, koş, kızaran gözlerine dönüp baktı birkaç kişi.
şarkı markı ayağına sıçtın yine kendi ağzına.

ay, ben bu şarkının müsait bir yerinde inebilir miyim?