bugün

ötanazi

intihar değildir. sağlıklı birinin, dış etkenler sebebiyle yaptığı bir değildir çünki.
yaşarken, fiziksel olarak aslında kendi başına yaşayamadığını bilen beynin, (kısmen çalıştığı diyelim), uzuvlara hükmedemediği durumlara dayanan istektir. hasta insanın tercihidir. hayatı bir oda ve bir yataktan ibaret yaşayan birinin, çekilip ruhunu rahat hissedeceğine inandığı diyara göçme isteğidir. adıyla bir haktır*, ama almak için mahkemeler kurulmuştur.belki de yakınların ölüm acısını çekmek istememesinden kaynaklanıyodur mahkemeler. sevgiden kaynaklanan bi bencillik belki.. aldığı nefesin bedelini ağır ödeyen biri karşısında, özlemin savaşıdır belki, tabi bu aile içinde yaşanıyorsa. bunun için hiç tanımadığın insanlarla mahkeme yapılması garip. kimin ne yaşadığını, acı veren ve ardı kesilmeyen detayları hissetmeden, kişi hakkında itiraz etmek, hüküm vermek kurumların işi değildir kanımca...

sadece hastayı bağlayan bi durum olmayabiliyor her zaman. kişinin sağlıklı bir yaşam sürerken, artık beyin fonksiyonlarının çalışmadığı ve çalışmayacağı kesin olan bir durumla karşı karşıya kalması söz konusu ise * diğer aile bireylerine bırakılabiliyor. bu durumda hak anne-babaya geçebiliyor ki, tüm manevi duyguları aşıp da yataktakinin isteğini görebildiğine hiç bi zaman inanamaz herhalde insan. bi yandan da çalışan organlar hayat kurtarabilir, insanın boğazını sıkan içini düğüm düğüm eden, yerine geçmeyi isteten bi yaman çelişki olsa gerek.