Perkins (1990) ise tanımında kekemeliğin istem dışı doğasından bahsetmekle birlikte probleme dinleyicinin açısından yaklaşmak yerine kekeleyen kişi açısından yaklaşmıştır. Ona göre kekemelerde görülen tüm akıcısızlık tipleri normal kişilerde de görülebilmekte ve bu durumda hangisinin kekemelik olduğuyla ilgili dinleyici tahminde bulunmaktadır. Oysa kekeme kişinin bakış açısında bir değer yargısı bulunmaktadır. Kekeme kişide istem dışı duraksamalar oluşmuyorsa dinleyiciye kekemelik olarak gelen konuşmacı açısından kekemelik olarak algılanmamaktadır. Bu tanımlama, bozuk bir ifadeyi istemli bir şekilde devam ettirebilmedeki kontrol kaybının kekemeliğin temeli olduğunu kabul etmektedir.
Kekemeliğin bazı tanımları konuşmanın sadece işitilebilir yanıyla ilgilenmiştir. Örneğin, Van Riper’a göre kekemelik konuşmanın süregelen akıcılığındaki sapma ve konuşmanın ritmini sürdürmedeki yetersizliktir. Andrews ve ark. (1983) ise kekemeliğin tanımlanması için tekrar ve uzatmaların gerekli ve yeterli olduğunu belirtmişlerdir. Ancak akıcı konuşmanın içinde de bu tip akıcısızlıklar görülebilmektedir. Hatta kendini akıcı konuşmacı olarak değerlendiren bazı bireyler kendilerini kekeme olarak değerlendirenlere göre daha sık bu ses uzatmalarını ve tekrarlarını sergileyebilmektedirler. Yani kekemelik anındaki akıcısızlıkla normal akıcısızlığı ve diğer akıcılık bozukluklarını ayırt etmek açısından bu tanımlamalar yetersiz bulunmuştur ve daha detaylı tanımlamalar yapılmıştır (Johnson ve ark., 1959; Johnson, 1961; Silverman, 1974; akt. Silverman, 2004). Van Riper (1982) başka bir tanımlamada motorik olarak bozulmuş bir ses, hece ya da sözcükle veya konuşmacının bu duruma tepkisiyle konuşma akışı kesildiğinde kekemeliğin meydana geldiğini belirtmiştir. Bu tanımlama sadece işitilen bir sorundan ziyade dinleyicinin bu konuşmaya tepkisine de yer vermiştir. Bloodstein (1987)’e göre kekemelerin konuşmalarındaki duraksamaları normal akıcısızlıktan ayırmanın en önemli yollarından biri kekeme kişinin konuşmasına gösterdiği tepkidir. Kekemeler akıcısızlıklarına korku ve utanç duygusuyla tepki göstermekte ve bu davranıştan kaçınmaya çalışmaktadırlar.
Kekemelik konusunda erken tanımlardan birisi Johnson ve arkadaşlarına aittir. Johnson ve arkadaşları 1940 ve 50’ li yıllarda yürüttükleri çalışmalar doğrultusunda kekemeliği “sevimsiz, endişe verici, hipertonik kaçınma tepkisi” olarak açıklamışlardır. Diğer bir deyişle, onlara göre kekemelik, kişinin bu sorunun oluşmasını beklerken, korku duyduğunda, bu durumun beklentisiyle gerildiğinde ve sonunda bu durumdan kaçınmaya çalıştığında konuşmacının ne yaptığıdır (akt. Manning, 2010). Ancak bu tanım belirtilen özelliklerin bazılarının hatta çoğunun olmadığı durumlarda da kekemeliğin olabileceğini göz ardı ettiği için sınırlı kalmıştır (Silverman, 2004).
Kekemeliği tanımlamaya çalışan araştırmacıların ortak bir fikir belirtememelerinin nedenlerinden biri bu davranışın farklı yönleriyle ilgilenmeleridir. Johnson (1958) tanımlamalardaki bu farklılığı altı kör adam ve fil öyküsüyle örneklendirmeye çalışmıştır. Johnson, bir fili tanımlamaya çalışan altı kör adamın altı farklı tanımlama ortaya atmalarının nedeninin her birinin filin farklı bir özelliğini değerlendirmeye çalıştığını hatta aynı özelliğe dikkat etmiş olsalar bile deneyimlerin farklılaşacağını ve yine tanımlamaların da bu yönde değişeceğini anlatarak kekemelik tanımları arasındaki farklılıkları açıklamaya çalışmıştır (akt.Silverman, 2004).
Kekemelik, çok boyutlu ve birçok sebebe dayandırılabilen karmaşık bir iletişim problemidir (Ramig ve Shames,1998). Van Riper (1982) kekemeliği birçok parçası kayıp olan zor bir yapboza benzetmiştir. Bu nedenle yıllar boyunca bu probleme farklı bakış açılarını yansıtan çeşitli tanımlar yapılmıştır. Bazı tanımlar kekemelik anında neler olduğu üzerinde dururken kimi tanımlar kekemeliğin nedenlerine odaklanmıştır. Kimi tanımlarsa kekemeliğin dinleyiciler ya da konuşmacılar üzerindeki etkisi üzerinde durarak kekemeliği açıklamıştır. Bazı tanımlamalarda ise bütün bu tanımlamalardan faydalanarak çok boyutlu bir bakış açısı kazandırmaya çalışılmıştır (Ramig ve Shames, 1998).
Sonuç olarak, etkili koruma kekeme bireyin kendi kendisinin terapisti olmasına dayanmaktadır. Kişiler kekemeliği değiştirme ve akıcılığı biçimlendirme tekniklerini öğrenirken kendi performanslarını değerlendirmeyi de öğrenmektedirler. Terapi alan bireylerin terapide öğrendiklerini uygulama konusundaki dürüstlükleri ile kendi akıcılık hedeflerine ulaşma arasındaki ilişkiyi karşılaştırmaları da önem taşımaktadır (Guitar, 2006).
ileri düzeyde kekemelikte çekirdek davranışlar, belirgin olarak sesin ve hareketin kesildiği bloklardır. Bu davranışlarda orta düzeyde kekemeliğe göre, ileri düzeyde kekemelikte daha uzun ve daha fazla çaba sarf edildiği görülebilmektedir. Bloklar titremelerle birleşik olabilmektedir. Bloklar dışında tekrarlamalar ve uzatmalar da görülmektedir. Gerilim, kaçma ve kaçınma davranışlarıyla birlikte kekemeliğin iyice yerleşmiş olduğu görülmektedir. Arkadaşlık ilişkileri, sosyal etkinlikleri ve işleri olumsuz yönde etkilenmektedir. ileri düzeyde kekemeliği olan bireyler terapiden sonra, birkaç ay süren kendiliğinden akıcılık dönemlerine sahip olabilmektedirler, fakat genellikle bazı durumlarda, özellikle gerginlik yaratan durumlarda, kekemeliğin geri döndüğü gözlenmektedir. Bu durumda üç seçenek önerilmektedir. ilk seçenekte, kişi akıcı konuşmanın önemli olduğunu hissettiği anda, kendisinden kontrollü akıcılığı başarmak için akıcılık becerilerinin başarıyla uygulanması istenmektedir. ikinci seçenekte, kişi akıcı konuşmanın önemli olduğunu hissettiği fakat kontrollü akıcılığı başaramayacağını hissettiği anda, kişiden kekemeliğin hafif-kolay biçimlerini üretmek için rahatlatıcı kullanım becerilerini uygulaması ve hissetmesi istenmektedir. Üçüncü seçenekte ise, kişi akıcı konuşmanın çok önemli olmadığını hissettiği ve akıcı konuşmak için çaba harcamak istemediği anda, hafif-kabul edilebilir kekemelik becerilerini uygulaması istenmektedir. Böylelikle,kişi takıldığı zaman rahatsızlık hissetmemiş olacak, konuşmaktan ve iletişim kurmaktan kaçınmayacaktır.
Gittiğin günden beri
Tutmuyor hiç kimse elimden
Dit diri daadi di dan tari rey
Tiriri ra riri di tam baru da du dey
Ti ri dit tam bi da di di da du da du dey
Ne yapayım şimdi ben?
Hangi kapıyı çalayım?
Gideyim buralardan
En iyisi katlanayım
Ripparu riru riru day day
Diru riru diri di ram
Diru deru deru ray rey
Didiru diru diru day ram
Biriru ridu diri day rey
Diriru dibiridi day dam
Biriri diri deru dey dam
Duriri ribiridi diii
Orta düzeyde kekemelikte görülen en belirgin özellikler kişinin konuşmasında blokların daha sık görülmesi, tekrarlamaların ve uzatmaların olması, blokları sonlandırmak için kaçınma davranışlarının kullanılması, kişini zorlanacağı durumları tahmin edip bunlardan kaçınması, takılmadan önce korku, takılma boyunca sıkıntı ve takılmadan sonra utanç yaşaması olarak belirtilmektedir. Birçok orta düzeyde kekeme birey için gerçekçi bir akıcılık hedefi, kabul edilebilir kekemeliktir (hafif ya da çok hafif düzeyde kekemelikle karışık akıcılık). Orta düzeyde kekemeliği olan bir birey terapi resmen sonlandırıldıktan sonra birey akıcılığındaki gelişmeleri korumak için klinisyenle görüşmeleri devam ettirme ihtiyacı hissedecektir. Sistematik olarak planlanmış, zamanla azalan terapi görüşmeleri ve devam eden gelişmelerin değerlendirilmesi bu süreçte önerilmektedir. Terapinin bu sürecinde kişi genellikle akıcı konuşuyor olacaktır. Eğer bütün süreç iyi giderse, 2 yıl boyunca kontrollerin ilk olarak aylık, sonra iki ayda bir ve son olarak da bir okul döneminde bir kontrol olarak gerçekleştirilmesi önerilmektedir. Bu kontrollerde çocuğun akıcılığında gerileme ya da kaçınma davranışlarının tekrarlaması belirlenirse, çocuğun tekrar terapiye kaydedilmesi önerilmektedir. Bu “güçlendirme” oturumları genellikle bir ya da iki ay sürmektedir. Bu süreçte çocuk, akıcılığını yükseltme ya da kekemeliğini değiştirme becerilerini toparlama ihtiyacı hissedecektir.
Nereye gitsem yanımda götürüyorum çilelerimi
Valizimde taşıyorum keşkelerimi bilelerimi
Havalanmıyor oyalanmıyor ruhum ne çare
Üstüne hasretle dolduruyorum filelerimi
Neresinden başlasam eskisi gibi kolay olmuyor
Kelimelere itimadım kalmadı işim çok zor
iri yarı kötü kalpli boyalı geçkin kadınlar gibi
Dil çöplerini naylon torbalarında saklıyor
Tebdil-i mekanda ferahlık yokmuş aslında
Acının yüzölçümü yeryüzünden çokmuş aslında
Tebdil-i mekanda ferahlık yokmuş aslında
Acının yüzölçümü yeryüzünden çokmuş aslında
Soranlara eh işte idare ediyor dersin
iyi niyetli değilseler üstü kapalı geçersin
Dilersen ara beni ya da yaz bana arada bir iki satır
Ya da yazma ne bileyim hani yani tutarsa tersin
Kekemelik devam ettiği zaman, sınırda kekemeliği olan bir çocuk çoğunlukla tekrarlamalar boyunca kas gerilimi ve konuşma hızını artırmaya başlamaktadır.Başlangıç kekemeliğin en belirgin özellikleri; kas gerilimi ve konuşmanın hızlanması, tekrarlamaların hızlı ve düzensiz olması, tekrarlamanın ya da uzatmanın sonuna doğru ses tonunun yükselmesi, bazen kaçınma davranışlarının (göz kırpma, kafa sallama ve araya ses ekleme-“ım”, “ıı”vb.-) görülmesi, zorluğun farkına varma ve engellenme hissinin ortaya çıkması olarak belirtilmektedir.Başlangıç kekemelikte etkili terapi alan hemen hemen her çocuk kendiliğinden oluşan normal akıcılığı kazanmaktadır. Sistematik olarak çocuk ve ailesiyle görüşmelerin azaltılması akıcılığın korunması için hayati önem taşımaktadır. Terapi sonunda akıcılık başarıldığı zaman, ailenin akıcılığı koruma programına katılmaması durumunda, kekemeliğin tekrar başlaması olası bir durumdur. Bu durumda terapinin resmen sonlandırılmasından sonra klinisyenlerin akıcılığı koruma prosedürlerinin önemini vurgulaması çok önemlidir. Bunun dışında, görüşmeler azaldıkça klinisyen ve aile dikkatlice veri toplamaya devam etmelidirler, böylelikle aile düzenli haftalık toplantılara gelebilir ve geri dönüş oluştuğunda akıcılık ve kekemelik için risk oluşturacak durumlar hakkında görüşebilir.
Ah gözlerine göz değmiş belli
Dudaklarında günah tadı var
Suçluluk kokusu sinmiş tenine
Ben yine aynı hep affedici
Bu saltanat bu haller geçici
Bu taze ten bu demler geçici
Bu saltanat bu haller geçici
Bu taze ten bu demler geçici
insafa gel bir bak şu garibe
Gafletinden uyan eller gidici
Ben beni bilirim gel gör anlatamam
Gir bak içerde hem bahar hem güz
Dünya malında komşu bağında
Billa gözüm yok dururum dümdüz
Ah yollarına kul kurban olurum
Yüz çevirme benden mahvolurum
Allah aşkına sev yoksa ben ölürüm
Kalbim nöbette bak gece gündüz
Sınırda kekemelikte normal akıcısızlığın birçok özelliği görülmektedir, fakat daha fazla akıcısızlık gerçekleşmekte ve birçok bakımdan normal olanlardan sıklıkla farklılık göstermektedir. Sınırda kekemeliğin en belirgin özellikleri; 100 sözcükte 10’dan daha fazla akıcısızlık görülmesi, 2 birimden daha fazla tekrarlama yapılması, düzeltme ya da tamamlanmamış öbeklerden çok tekrarlama ve uzatmaların görülmesi, akıcısızlıkların gevşek ve rahat olması, çocuğun kendi akıcısızlıklarına karşı nadiren tepki göstermesi olarak belirtilmektedir.Sınırda kekemeliği olan birçok çocuk, ailesi tarafından yapılan çevresel değişiklikler sonrasında akıcı konuşmayı başarmaktadır. Birçoğu terapiyi ilerletmeden akıcılığı korumaktadır. Yine de, terapi sonlandırıldıktan sonra klinisyenin geriye dönüşü engellemek için aile ile görüşmelere devam etmesi önemlidir.
Guitar (2006) kekemelik gelişimini detaylı biçimde derecelendirmiştir: normal akıcısızlık, sınırda kekemelik, başlangıç kekemelik, orta düzeyde kekemelik, ileri düzeyde kekemelik. Bu derecelendirmeye göre akıcılığı korumak için neler yapılması gerektiğinden de bahsetmiştir.
1. Normal Akıcısızlık
Çocuklar iletişim kurmayı öğrendikçe akıcısızlık durumları değişmektedir. Çocukların kendi akıcısızlık derecelerinde geriye dönüş ve ilerleme görülebilmektedir. Normal akıcısızlığın en büyük ayırt edici özellikleri; çocuğun yaşıyla bağlantılı olarak akıcısızlığın miktarı, tekrarlamalar ve eklemelerin sayısı ve akıcısızlığın türü olarak belirtilmektedir. 2-5 yaş arasındaki birçok çocuk akıcısızlık dönemlerinden geçmektedir. Tekrarlamalar, eklemeler, düzeltmeler, uzatmalar ve duraklamalar genellikle bu dönem boyunca görülmektedir. Çocuk 2-3,5 yaşları arasındayken akıcısızlıklar 100 sözcükte 7 oranına ulaşmakta ve normal akıcısızlığı olan bazı çocuklarda daha sık bile görülebilmektedir.
Cooper (1993), kekemeliğin gelişimi ile ilgili üç alt-tür önermiştir: gelişimsel, tedavi edilebilir ve kronik.
Gelişimsel kekemelik: 7 yaşın altındaki her beş kekeleyen çocuğun ikisinde gelişimsel kekemelik görülmektedir. Bu çocuklar terapi almadan iyileşme gösterebilmektedir.
Tedavi edilebilir kekemelik: 7 yaşın üstedeki her üç kekeleyen bireyin ikisinde tedavi edilebilir kekemelik görülmektedir. Bu bireyler bir uzman yardımıyla ve destekleyici bir çevreyle normal akıcılığı başarabilmektedir.
Tekrarlayan kronik kekemelik: Normal gelişimsel akıcısızlığın yanında akıcılık problemleri olan kekeme olarak adlandırılan her beş bireyden birinde tekrarlayan kronik kekemelik görülmektedir. Bu bireyler için kabul edilebilir düzeyde bir akıcılığı sürdürmek, yaşam boyu mücadele anlamına gelmektedir.
Bloodstein (1960) okul-öncesi, okul-çağı çocuklarını ve yetişkinleri kapsayan dört aşamalı bir şema önermiştir. Yaşa bağlı olarak önemli değişkenler olduğuna dikkat çekmiştir. Okul-öncesi dönemle ilişkilendirilen I.Evre’de çocuğun takılmaları düzensizdir ve genelde çocuk üzgün olduğunda ya da iletişim kurmak için baskı altında olduğunda ortaya çıkmaktadır. Bu takılmalar genellikle sözcenin başında sözcük ve hece tekrarlamaları olarak görülmektedir. ilkokul dönemiyle ilişkilendirilen II.Evre’de kekemelik daha kronik hale gelmekte ve çocuk kendisini kekeme olarak görmektedir. Takılmalar konuşmanın büyük kısmını kapsamaktadır, fakat bu durum çocuğu fazla rahatsız etmemektedir. Geç çocukluk ve erken ergenlik dönemini kapsayan III.Evre’de kekemelik değişkenlik göstermektedir. Kekeme çocuk belirli ses ve sözcüklerde diğerlerinden daha fazla zorlandığını fark etmeye başlamaktadır. Bu durum belirli sözcükleri söylemekten kaçınmasına ve bunların yerine daha kolay sözcükler kullanmasına neden olabilmektedir. Geç ergenlik ve yetişkinlik dönemini içeren IV.Evre’ de kişi seslerden, sözcüklerden ve durumlardan korkmakta, sıklıkla sözcük değiştirmeleri yapmakta, konuşmadan kaçınmakta ve çaresiz hissetmektedir. Kekeme olan bütün bireylerin sonunda IV. Evreye geçme durumu yoktur. Bazı yetişkinlerde görülen belirtiler II. ya da III. Evre ile ilişkilendirilebilmektedir (Akt: Silverman, 2004; Raming ve Shames, 1998).
B. Konuşma akıcılığındaki sorun akademik, mesleki ya da toplumsal iletişimini olumsuz yönde etkilemektedir.
C. Konuşmayla ilişkili motor ya da duyusal bozukluk ya da çevre yoksunluğu varsa konuşma güçlükleri genellikle yukarıda belirtilen sorunlara eşlik teori kekemelikle bazal metabolizma, kan kimyası, beyin dalgaları ve nörofizyolojik bağlantılar üzerine yapılan araştırmaları içermektedir.