bugün

entry'ler (11)

mustafa kemal atatürk ü sevmemek

kisi ataturk'u sevmeyebilir, art niyet aranmasi gereken asil nokta, ataturk'u sevip sevmemeyi hak hukuk meselesi haline getirerek bu meseleyi tum turkiye'ye duyurma noktasidir. bir ulkenin kurucusunu sevmedigini es dost meclisinde soylemek yerine bu konuda tum ulke halkinin duyabilecegi bir medyadan aciklama yapmak, o ulkeye karsi durus niteliginde bir eylem teskil ediyor olup, verilecek ceza, 'birini sevmemek' hususuyla degil, 'icinde yasadigi ulkeye karsi durus niteliginde sozlu eylem yapmak' sucuyla ilgili olacaktir.

banyo

ozellikle yaz aylarinda, gidilen herhangi bir yerde bulunamazsa, hatta birkac saat gec bile bulunsa insanin komaya girmesini an meselesi haline getiren mahrem mekandir. kisi, bedeniyle basbasa kalir; kendisine dokunmayi bir an bile yadirgamaz; bu masumiyet ve dogalligin da etkisiyle porno filmlerin ya da filmlerin erotik bolumlerinin populer mekanlarindan biridir..

absurdizm

kelime anlami 'sacma' olan absurd kavrami, varolusculuk akimindan sonra ortaya konulan bir kavramdir. insan - evren iliskisi ve kavramsallik ile yakindan ilintili olan kavram, ozellikle albert camus tarafından ayrintilandirilmistir.

orhan hancerlioglu, dusunce tarihi isimli kitabinda absurd kavramini camus'nun goruslerinden orneklerle anlatmistir. camus'ye gore evren sacmadir, uyumsuzdur, akla aykiridir, bilinemezdir. bilim yoluyla evren degil sadece olgular kavranabilir. camus'ye gore, evrenin en buyuk sacmaliklarindan biri olum kavramidir. varolusculugun acikca savundugu fikirlerden biri, varolusun icinde toplumsalligi da barindiran 'oz'den once geldigi ve evrenin insan icin varoldugudur. bu durumda insan icin varolan evrenin insani yok etmesi son derece sacma bir durumdur.

camus, insanin evrenin sacmaligi ve olumle bitisi karsisinda ilk bakista secmeye meyilli oldugu iki yoldan bahseder; bunlardan biri evrenin otesini umut etmek, digeri ise kendini oldurmektir. aslinda bu iki yol da sacmadir. camus tam bu noktada nihilistlerden ayri bir yol tutar: "ruhum, olumsuz hayati isteme, mumkun olani tuket." diyerek olumu ya da umudu degil, yasami savunur. olum ya da umudu kacamak olarak nitelendirir; onemli olan yarini dusunmeden dunya uzerinde mumkun oldugu kadar cok kalarak evrene direnmektir. bu yasam surecinde evrene bir anlam yuklemeye kalkismaz, sadece yasar:

"dunyanin kendisini asan bir anlami var midir bilmiyorum; ama bu anlami bilmedigimi, ogrenmemin de benim icin simdilik imkansiz oldugunu biliyorum. durumumun disinda olan bir anlamin benim icin anlami ne? ben ancak insan terimleriyle anlayabilirim. dokundugum sey bana karsi direnen sey, iste budur benim anladigim. oyleyse anladigimi birakmamaliyim. bana acik goruneni, bana karsi bile olsa, tutmaliyim."
camus'ye gore evren insana karsidir ve insan evrenle uyumsuzdur. eskiden evrende yasamaya deger bir anlam olup olmadigi sorgulanirken bu dusunceyle birlikte ne kadar anlamsiz olursa o kadar iyi yasanacagini soyler. yasamak uyumsuzu yasatmaktır ve uyumsuzla birlikte sonsuz ozgurluk gelmektedir. kisi uyumsuzlukla birlikte herhangi bir amaca hizmet etme zorunlulugunun ortadan kalkisini da kazanmistir; tek yapabilecegi her seyle birlikte kendisini de tuketmektir. bu yuzden uyumsuz:

1. meydan okur.
2. hayat disindaki her seye ilgisiz kalir.

hayat disindaki her seye ilgisiz kalmayla birlikte kisinin deger siralamasi da ortadan kalkar; ama bu her seyi degersizlestirdigi anlamina da gelmez. oncelikle kisi, olumu degil yasami secerek hayata belli bir deger biçer; dolayisiyla da uyumsuzun benimseyebilecegi tek erdem kendini -zorunlu- kilan erdemdir.

bu durumda kisi yaptiklarindan sadece sorumlu bulunabilir. bir marifet ya da sucdurumu soz konusu degildir. camus'ye gore tanrilar tarafindan tepeye varmadan asagiya yuvarlanan bir kayayi sonsuza kadar tepeye cikarmaya calismaya mahkum edilen sisyphos mutludur; cunku kaderi kendisinindir; biliyor ve umut etmiyordur. bilmeyen ve umut edenler mutsuzluga mahkumdur.

camus, uyumsuza uc nitelik bicer: kafa tutma, ozgurluk ve cesitlilik. dusuncenin kaderi imgeler halinde sicramaktir ve hayatin uyumsuzlugunu gormek kisiye her turlü asiriliga kucak acma hakkini verir. kisinin sacma olan evrene karsi durabilmek icin yapabilecegi en iyi sey sacmalamaktir.

iste sacmalamanın bu varolussal savunusu, kavramsal muzikte de oldugu gibi kendisini koruyarak yerini bulmaktadir. sese uyumlu ya da uyumsuz gibi bir deger bicme durumu ortadan kalkmis ve tipki hayata da uygulanmasi gerektigi gibi notr bir bakis acisiyla ele alinmaya baslanmistir. ayrica son derece yumusak ve 'uyumlu' bir parcayi soyleyen sarkici, parcanin ortasinda bagirip cagirma ve kufretme hakkini kendisinde gormeye baslamistir.

camus'nun absurd bakisina gore, dunyanin yuce bir anlami olmamasina ragmen onda bir sey vardir ve bu insandir; cunku sadece insan anlam arar. dunyanin insandan baska bir anlami yoktur. insanin kazanabilecegi en buyuk zafer, mutlulugudur ve kisi bu zaferi kaderine karsi kazanir. kisinin zaferi, yani mutluluk, dunyayı ondan hicbir sey beklemeden sevmektir.

ben varım

"var misin?" sorusu bir gruba yoneltildiginde soylenebilecek olasi cevap cumlesidir. genelde ilk "ben varim" zor cikar, gerisi birbirinden cesaret alarak ve biraz da suru psikolojisiyle daha cabuk gelir.

birincilik

amaclandiginda kisiligin icine hirs islemeye sebep olabilen niteliktir*; zira kaybetmeyi ogrendikten sonra kazanmak zaten kolaydir.

performans

muzisyenin muzigi tasarimdan hayata gecirmek icin gerceklestirdigi eylemler butunun adidir. her donemin muziklerine dair yazilan tretezler, donem performans pratikleri hakkinda bilgi vermektedir.

sigarayı bırakmak

sigara icen birinin de basina bir sey geldigi anda ne kadar kolay oldugunu anlayabildigi eylemdir; zira faranjitten kansere kadar bircok hastaliga yol actigi dillerde tuy bırakmayacak kadar soylendigi halde durumun ciddiyeti ancak vuku buldugunda anlasilir ve bu feci zor gorunen eylem o dakikada gerceklestiriliverilir. psikolojik ve fiziksel bagimliliklarin bircogu icin de ayni seyin gecerli oldugu gercegi, elbette insanoglunun kusurluluguna isaret etmektedir..

yağmur

yazin meydana geldiginde altinda islanarak yurumesi dunyanın en güzel duygularindan olan hava olayi. bahar aylarinda da bir semsiye ve semsiyenin altindaki dunyadan soyutlanmis seyirci psikolojisiyle etrafi izlemek, mekan konusunda sans yaver gitmisse bir yandan toprak kokusunu duyumsamak da ayri bir keyiftir.

doğum günü

dunyaya gelmenin kutlanacak bir yani olmadigi dusunulebilirse de, her insanin yilin bir gunu hicbir sey yapmadigi halde ozel ilan edilip kutlanmasi motive edicidir. etrafinda bu gune onem veren yakinlari oldugu taktirde, kisinin yilda bir gunluk mutluluk garantisi bile sayilabilir.

takıntı

bir nesneye ya da olguya gereginden fazla baglanip onu kisisel merkeze sagliksiz bir yakinlikta tutmaktir. kisiye her an ya da her nesne veya olgu icin zarar vermemekle birlikte takinti sahibinin kendi kendisine yarattigi bir ozgurluk kisitlamasi olmasi bile onune gecilmesi gerektiginin bir gostergesidir.

kırmızı oje

2 - 7 yas arasi kiz cocuklarin parmaklarinda siklikla rastlanan ojedir; bu kucuk bunyelerin hassas tirnak etlerinin hava almasini engelliyor olmakla birlikte, mini mini ellerinde de kirmizi kirmizi pek bir sevimli durur.