bugün
- allah'ı seven insan8
- sözlükten hatun kaldırmak25
- üstteki yazar sevdiği ve sevmediği iki şey10
- vatanınızın kıymetini bilen diyen gurbetçi16
- tebliğcilerin insanların giyimine karışması14
- ramazanda anne sütü içmeyen oruçlu bebek12
- atatürk'ün yabancılarla evliliği desteklememesi14
- tehlike içermeyen köpeği götüreni durdurmak15
- ali koç12
- ellerim bos gonlum hos10
- ağzı göt gibi kokan erkek8
- 3 çarpı 3 çarpı 38
- gideon reid morgan jj31
- galatasaray'ın ünlü bir hakemle anlaşması14
- lise mezuniyet törenleri11
- hapistekiler birbirine mi basıyor sorunsalı8
- sözlük bir tımarhane olsa doktoru kim olurdu12
- sokak köpekleri11
- magnum un 2 tl olduğu yıllar10
- erkekleri aşağılayan kadın9
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı9
- rte türkiyenin geleceğinin garantisidir15
- amerikan film klişeleri13
- magicovento14
- meral akşener10
- kürt milliyetçiliğinin çok komik olması23
- kuduz karantinası olan bölgeden 35 köpek almak13
- anın görüntüsü12
- beyler moralim bozuk yardımcı olur musunuz8
- çağırılan yere gitmemek için bulunan bahaneler17
- kuresele yavsayan gotler tam liste14
- en sevmediğiniz sözlük yazarları16
- herkesle iyi geçinmek13
- yazarların bira içme rekorları15
- uzay pornosunun adı ne olmalı17
- cinlerin musallat olma sebepleri21
- hangi yazar hangi burç14
- 4 israilli rehine için 274 filistinli ölmesi8
- türbanlı bacımızın milletin ortasında öpüşmesi21
- kur koruma ne demek14
- kalp krizi8
- yalnguk oglu10
- 25 yaşındaki kız 38 yaşındaki erkek ilişkisi15
- kız arkadaşı yüzünden kendini asan genç8
- özgür özel8
- istanbul10
- su faturasının elektrik faturasını sollaması9
- ali koç da bizim aziz yıldırım da bizim22
- gavsın 4 büyük meleğin özelliklerini taşıması13
- irem derici'nin erkek sevdası8
entry'ler (853)
going idiocrazy..
şükür her şeyimiz tam. karnımız tok, sırtımız pek.
eskiden paparazziler sayesinde ünlülerden kim nerde napmış takip ederdik. ama öyle yeterince içine giremiyorduk şöhret dünyasının.
sonra izlediğimiz dizileri kendi hayatlarımız sandık. öyle ki pargalı ibrahim paşa öldüğünde aileden birini kaybetmişçesine ağladık. komşumuzun dedikodusunu yapar gibi bihterle behlül'ü konuştuk telefon görüşmelerimizde.
ama yine yeterince içinde olamadık o şaşalı dünyanın. starlar gibi giyinmek, davetlere, resepsiyonlara gitmek bizi biraz daha parçası yaptı sanki bu dünyanın. kâh galaya gittik, kâh kırmızı halıda yürüdük birbirinden çirkef güzel moda ikonu kızlarımızla.
sürüyü çobansız başıboş bırakmak da düşünülemezdi tabi. Bir de jüri gerekliydi muhteşem sanat eserlerimizi kritize etmeye.
şükür herkesin karnı tok, sırtı pek. o kadar dertten tasadan uzak ki hayatlarımız bu sefer televizyon eleştirmenlerine rakipler yarattık.
mottoları da şu; bu sefer gerçek izleyici yorum yapıyor!
her şeyin en iyisini hep biz bildiğimizden, dizileri ve programları profesyonelce eleştirmek de elbette bizim işimiz olmalıydı.
hal böyle olunca zaten evde oturup mal mal sadece dizi izleyen insanlar oturup "yaman mı daha yakışıklı, abisi mi daha karizmatik, dansözler hep mi balık etli olur" diye laklak yaparak 70 milyona kendilerini gösterme fırsatı yakaladılar. geri kalan mallar da işte hala mal mal izlemeye devam ediyorlar.
evet bü ülke gerçekten yeni, tertemiz, pırıl pırıl kullanılmamış beyinlerle dolu yepyeni bir ülke!
şükür her şeyimiz tam. karnımız tok, sırtımız pek.
eskiden paparazziler sayesinde ünlülerden kim nerde napmış takip ederdik. ama öyle yeterince içine giremiyorduk şöhret dünyasının.
sonra izlediğimiz dizileri kendi hayatlarımız sandık. öyle ki pargalı ibrahim paşa öldüğünde aileden birini kaybetmişçesine ağladık. komşumuzun dedikodusunu yapar gibi bihterle behlül'ü konuştuk telefon görüşmelerimizde.
ama yine yeterince içinde olamadık o şaşalı dünyanın. starlar gibi giyinmek, davetlere, resepsiyonlara gitmek bizi biraz daha parçası yaptı sanki bu dünyanın. kâh galaya gittik, kâh kırmızı halıda yürüdük birbirinden çirkef güzel moda ikonu kızlarımızla.
sürüyü çobansız başıboş bırakmak da düşünülemezdi tabi. Bir de jüri gerekliydi muhteşem sanat eserlerimizi kritize etmeye.
şükür herkesin karnı tok, sırtı pek. o kadar dertten tasadan uzak ki hayatlarımız bu sefer televizyon eleştirmenlerine rakipler yarattık.
mottoları da şu; bu sefer gerçek izleyici yorum yapıyor!
her şeyin en iyisini hep biz bildiğimizden, dizileri ve programları profesyonelce eleştirmek de elbette bizim işimiz olmalıydı.
hal böyle olunca zaten evde oturup mal mal sadece dizi izleyen insanlar oturup "yaman mı daha yakışıklı, abisi mi daha karizmatik, dansözler hep mi balık etli olur" diye laklak yaparak 70 milyona kendilerini gösterme fırsatı yakaladılar. geri kalan mallar da işte hala mal mal izlemeye devam ediyorlar.
evet bü ülke gerçekten yeni, tertemiz, pırıl pırıl kullanılmamış beyinlerle dolu yepyeni bir ülke!
grev yapmak asla çalışanın veya sendikanın kafasına göre verebilecği bir karar değildi ve olmadı. her şeyin yasal süreçleri var.
havaiş sendikası thy ile 17 aydır tis* imzalamaya çalışıyor. sendikanın her dediğine "olmaz" diyen bir işveren var. yasal sürede tis imzalanamadı. arabulucu dönemine girildi. yasal olarak sendikanın bir arabulucu ataması gerekiyordu, arabulucu atandı. bunların hepsi yasal süreç! başka bir yol izlemek gibi bir şans yok. işveren arabulucuya itiraz etti. yetkisiz bir mahkemeye başvurarak arabulucu sürecini durdudu. havaiş sendikasının yaptığı haklı itiraz kabul edildi. ancak yasal süreçte arabulucu döneminin de sonuna gelindi. sonraki süreç ise -üstüne basa basa söylüyorum: başka seçenek yoktu!- grev kararı asma süreci idi.. yani olan koşulları beğenmeyip grev yapan bir thy çalışanı yok. olan koşulları beğenmeyip kölelik sistemi ile personel çalıştırmayı hedef almış bir yönetimin baskıcı tavırları yüzünden yasal olarak bu sürece gelindi. sendikanın grev kararını asaması grev yaptığı veya yapacağı anlamına gelmez. işverenin hala tis'i imzalama şansı vardır. ancak sendikanın grev kararı asma sürecine gelindiğinde bir gecede meclise yasa sunuldu ve bir gecede alt komisyondan geçti. sonra son şans olarak çalışan eylem yaptı ama çalışanın grev yapma hakkı gasp edildi.
--spoiler--
sen kazandın ama ben haklıydım
--spoiler--
havaiş sendikası thy ile 17 aydır tis* imzalamaya çalışıyor. sendikanın her dediğine "olmaz" diyen bir işveren var. yasal sürede tis imzalanamadı. arabulucu dönemine girildi. yasal olarak sendikanın bir arabulucu ataması gerekiyordu, arabulucu atandı. bunların hepsi yasal süreç! başka bir yol izlemek gibi bir şans yok. işveren arabulucuya itiraz etti. yetkisiz bir mahkemeye başvurarak arabulucu sürecini durdudu. havaiş sendikasının yaptığı haklı itiraz kabul edildi. ancak yasal süreçte arabulucu döneminin de sonuna gelindi. sonraki süreç ise -üstüne basa basa söylüyorum: başka seçenek yoktu!- grev kararı asma süreci idi.. yani olan koşulları beğenmeyip grev yapan bir thy çalışanı yok. olan koşulları beğenmeyip kölelik sistemi ile personel çalıştırmayı hedef almış bir yönetimin baskıcı tavırları yüzünden yasal olarak bu sürece gelindi. sendikanın grev kararını asaması grev yaptığı veya yapacağı anlamına gelmez. işverenin hala tis'i imzalama şansı vardır. ancak sendikanın grev kararı asma sürecine gelindiğinde bir gecede meclise yasa sunuldu ve bir gecede alt komisyondan geçti. sonra son şans olarak çalışan eylem yaptı ama çalışanın grev yapma hakkı gasp edildi.
--spoiler--
sen kazandın ama ben haklıydım
--spoiler--
sonuna kadar haklı olan thy çalışanıdır çünkü kaybetmek istemedikleri tek şey para değildi. (bkz: 29 mayıs 2012 öncesi ve sonrası thy)
29 mayıs 2012'ye kadar tüm dünyada hak olan "grev hakkı"nın thy işçilerinin elinden alınması sonucu olan değişikliklerdir.
öncesi:
kabin ekibi aylık programına istinaden görevine giderdi.
* Eğer bir görevde değişiklik yapılacaksa bu kabin ekibine sefere en az 24 saat kala haber verilirdi. Verilirdi ki kişi kendini ona göre hazırlasın. Ona göre yatsın uyusun, ona göre yesin içsin.. ona göre dinlensin!
* göreve herhangi bir sebepten geç kalınması durumunda geç sb*'a kalınırdı. Yani havalimanında ekip odasında, gelemeyen birisi olursa onun yerine uçuşa gitmek için beklenir. nöbete gidildiğinde de uçuşa gidilir gibi id kartı okutulur ve görev bilgisinin çıktısı alınır ve ekip tahsise uğranır. ellerine bir amir ve bir memur olmak üzere iki form var. bunlara nöbete geliş saati, isim, sicil, uçuş saati, kaçıncı günde olunduğu, pasaport bilgileri ve geçersiz uçak tipi gibi bilgiler yazılır. ekip tahsis de ihtiyaç anında listeden seferine göre uygun birini seçip sefere atardı.
* boş günler boş günlerdi. baya bildiğiniz boş.
* ekip tahsiste iki kişi görev yapardı her şiftte. hemen arka masalarda da ekip planlama birimi çalışırdı. bir arada ortak planlamalar yaparlardı.
* nöbette bekleyen birisi uçuşa atanacağında ekip odasının alt katındaki ekip tahsisten ekip odasına o kişinin ismi anons edilirdi. eğer seferin mesai açılış saati geçmediyse nöbetten sefere atanan kişi kartını okutup görev çıktısını alırdı. seferin mesai açılış saatinin geçmesi durumunda ekip tahsisten bilgi alınırdı ve sefere gidilirdi.
* uçuşla ilgili düzeltilmesi gereken bir durum söz konusu olduğunda ekip odasının alt katındaki ekip tahsis odasına uğranırdı ve gerekli düzeltmeler yapılırdı...
* uçak full olduğunda bir kabin memuru ilave ekibe dahil edilirdi. 20 b/c* yolcusu üzerinde olduğunda bir kişi ilave verilirdi mutlaka.
sonrası:
* kız ekip tahsis görevlisiyle konuşmaya çalışıyor, içeride iki kişi yerine artık sadece bir kişi var. ekip tahsis odasının arkasındaki ekip planlama birimi genel müdürlük binasına taşındı. kız, ekip tahsis görevlisi dışında herkese anlattı derdini de bir tek ekip tahsise anlatamadı. e sıra var! herkes derdini birbirine anlatıyor ama 50 kişinin derdini bir kişi çözemiyor tabi. neyse konuya dönelim, toparlamak lazım. kız anadolu yakasında oturuyor, görev başlancıç saati 22:30 civarı. ama atatürk havalimanı'na yakın bir yerde işi varmış, erken gelmiş havalimanına. olay esnasında saat 20:10 falan. başka birisinin görev çıktısında ekibin arasında kendi ismini görüyor (seferin mesai açılış saati 20:30) ve id kartını okutarak görev çıktısı almaya çalışıyor. ekranda "görevinize geç kaldınız" uyarısnı gördükten sonra ekip tahsise iniyor haliyle. "benim seferim bu değil ki, 2 saatten fazla zaman var benim seferime" diyecek! diyemiyor. hadi tamam o da dert değil "bu sefere de giderim ben ama görevinize geç kaldınız uyarısı alıyorum imza saatini kaçırmadığım halde" diyecek! diyemiyor. sıra var! saat 20:30 olacak artık, son bir dakika... ekip tahsis görevlisine sesleniyor mesaisini açtırmak için. ekip tahsis cevap veriyor: "ben bir şey yapamam ki, ekip planlamayı ara". ekip planlamaya ulaşmak mümkün değil, hep meşgul hep meşgul. kız kendi seferinden tesadüfen de olsa çok daha erken gittiği halde, haber verilmeksizin planlandığı sefere de yetişebilecekken bunu ekip tahsise söylediği halde sefer aksaklığı yapmış kabul edildi. kızın parası kesildi, sefer açık verdi... onca işin arasında ekip tahsis görevlisi, seferin kendi ekibi orada olduğu halde ekibi sefere atayamadığı için, nöbetten başka birini sefere atamak üzere queue'sunu arttırdı.
* 4 kişi olması gereken ekipten sadece 3 kişi var havalimanında. gümrük evrakında başka bir ekibin adı var. ekranlarda sadece iki kişinin ismi var, ekip görev çıktısında ise 4 kişi görünüyor. normalde hepsinin örtüşmesi lazım elbet. ekipteki bir kişi gelmeyen kişiyi tanıdığından onu cep telefonundan arayıp soruyor "neredesin sen?" diye. gelmeyen kişinin haberi yok. kendisine sefer tebliğ edilmemiş.. yine ekip tahsiste ekibini tamamlamak üzere bekleyen bir ekip..
* bir kişi daha geliyor, "benim seferim şu saatteydi, kartımı okutuyorum, geç kaldınız yazıyor" diyor. ekip tahsis görevlisi bakıyor o kişinin bilgilerine "aaa senin bilmemkaç saat önce bilmemne seferin varmış. gelmemiş görünüyosun. sefer aksaklığı" diyor. görev değişikliği tebliğ edilmemiş!
* biri geliyor seferine geç kaldığını söylüyor ve nöbet çizelgesine bilgilerini doldurup ekip tahsis görevlisine bilgisini veriyor. "yoook, öyle olmuyor, önce arayıp teyit almam lazım" diye geliyor cevap. kabul ederek bekliyor geç kalan kişi. bir saate yakın bekliyor ve yine hatırlatıyor durumunu. "teyit almam lazım teyit almam lazım teyit almam lazım" diyen birinden başka bir şey göremiyor karşısında. ekip tahsis görevlisinin cep telefonu susmuyormuş da, ondan arayamıyormuş. "no tuşuna basıp seni meşguliyetten kurtaralım" tepkisi de yetersiz kalıyor. "arasana!" diyor ekip, "arayamıyorum görmüyor musun" diye geliyor karşılık. arada telefonda geyik muhabbetleri falan da dönüyor tabi.
* 30 b/c yolcusu olduğu halde ilave bir ekip üyesi alamayan ekip çok önemsiz kalıyor artık. ama servis yetişecek! yolcuya güleryüz gösterilecek!
* bir ekip geliyor, uçak gelmiş, hazır, uçağa geçecekler ama ekipte eksik var. ekip tahsisten ekibin tamamlanmasını istiyorlar. talimat öyle gitmişmiş öyle uçacaklarmış! yahu sen pazara pazar arabasıyla çıkmak yerine poşetle çık demiyorsun ki adama! Havacılık bu! kuralları var, yasakları var! sendikayı etkisizleştirmiş olmakla sivil havacılık kanunlarını hiçe saymayı ayırt etmek lazım bir yerde. ekip ısrar ediyor "biz böyle uçamayız, bu uçak kalkmaz!".. gönderildiler uçağa... 5 saat sonra o uçak hala yerdeydi, ekip tamamlansın da kalksın diye... beklerken ekibin mesaisi şişti, "biz bu kadar mesai yapamayız" dediler. ilave ekip toplamaya çalıştılar bu kez de o sefere. bu kez de elinde yeterince nöbetçi ekibi olmadığından ilave ekip de toplayamadı ekip tahsis.
* başka birisi geliyor ekip tahsise, nöbetten anons edilmiş. görev tebliğini almak için ekip tahsise geliyor ve soruyor görevini. cevap: "bilmem, anonsları ben yapmıyorum ki, sefer atamalarını ve anonsları genel müdürlükten yapıyorlar."
* biri yine vakitlice geldiği halde geç kalmış görünüyor kendisine tebliğ edilmeyen bir sefere ve bir önceki günkü ve o günkü durumunu kontrol ettiriyor. "dün boşmuşsun" diyor ekip tahsis. kız diyor ki "nasıl olur ya ben dün çalıştım?!"
* boş günlerinde insanlar uçuşa çağırılmaya başlandı bile..
bunlar birkaç günde değişen şeyler, daha nelerin geleceğini ise çok net görebiliyorum şimdiden.
hani 4000 tl maaş aldığı halde sırf şımarıklık olsun diye grev yapmak isteyen kendini bilmez thy çalışanları var ya, hah işte o çalışanlar 17 aydır zam alamıyor. para az mı geliyo da zam istiyorlar demeyin. hak haktır.
o şımarıklar incecik babetle karda kışta kapıda yolcu karşılıyorken it gibi titrediği için yolcularının acıma beyanlarını dinliyor.
o şımarıklar kar yağdığında "ben gelemiyorum" diyerek evde yan gelip yatacağına üniformanın altına bot giyip çizme giyip evden çıktı da havalimanında uçuş ayakkabısını giyerek göreve gitti.
o şımarıklar her gün radyason yiyor, mobbing'e maruz kalıyor, jet lag oluyor, basınç yiyor.
o şımarıklar çok büyük bir baskı altında çalışıyor.
yıllardır servisin yetişmediği belli hatlar var. ne uçak tipi değişiyor, ne ekip sayısı.. ne de servis tabi ki.
o şımarıklar bir yudum su içemeden, tuvalete bile giremeden gün geçiriyor. kimse yan gelip yatmak için daha kalabalık ekiple uçalım demedi. her şey olması gerektiği gibi vaktinde olsun diye oldu bu talepleri. hem az zaman, çok iş, az personel hem de beş yıldızlı yolcu memnuniyeti olmuyor işte!
kabin ekibinin aldığı eğitime, iş tanımına ve maaşını son kuruşuna kadar hak ettiğine hiç değinmeyeceğim (bu ifadem dışında tabi).
thy çalışanı artık, bütün dünya havacılık mensuplarının sahip olduğu grev hakkına sahip değil. oysaki her şey öncesinde kalmak içindi, sonrasını görmemek için...
öncesi:
kabin ekibi aylık programına istinaden görevine giderdi.
* Eğer bir görevde değişiklik yapılacaksa bu kabin ekibine sefere en az 24 saat kala haber verilirdi. Verilirdi ki kişi kendini ona göre hazırlasın. Ona göre yatsın uyusun, ona göre yesin içsin.. ona göre dinlensin!
* göreve herhangi bir sebepten geç kalınması durumunda geç sb*'a kalınırdı. Yani havalimanında ekip odasında, gelemeyen birisi olursa onun yerine uçuşa gitmek için beklenir. nöbete gidildiğinde de uçuşa gidilir gibi id kartı okutulur ve görev bilgisinin çıktısı alınır ve ekip tahsise uğranır. ellerine bir amir ve bir memur olmak üzere iki form var. bunlara nöbete geliş saati, isim, sicil, uçuş saati, kaçıncı günde olunduğu, pasaport bilgileri ve geçersiz uçak tipi gibi bilgiler yazılır. ekip tahsis de ihtiyaç anında listeden seferine göre uygun birini seçip sefere atardı.
* boş günler boş günlerdi. baya bildiğiniz boş.
* ekip tahsiste iki kişi görev yapardı her şiftte. hemen arka masalarda da ekip planlama birimi çalışırdı. bir arada ortak planlamalar yaparlardı.
* nöbette bekleyen birisi uçuşa atanacağında ekip odasının alt katındaki ekip tahsisten ekip odasına o kişinin ismi anons edilirdi. eğer seferin mesai açılış saati geçmediyse nöbetten sefere atanan kişi kartını okutup görev çıktısını alırdı. seferin mesai açılış saatinin geçmesi durumunda ekip tahsisten bilgi alınırdı ve sefere gidilirdi.
* uçuşla ilgili düzeltilmesi gereken bir durum söz konusu olduğunda ekip odasının alt katındaki ekip tahsis odasına uğranırdı ve gerekli düzeltmeler yapılırdı...
* uçak full olduğunda bir kabin memuru ilave ekibe dahil edilirdi. 20 b/c* yolcusu üzerinde olduğunda bir kişi ilave verilirdi mutlaka.
sonrası:
* kız ekip tahsis görevlisiyle konuşmaya çalışıyor, içeride iki kişi yerine artık sadece bir kişi var. ekip tahsis odasının arkasındaki ekip planlama birimi genel müdürlük binasına taşındı. kız, ekip tahsis görevlisi dışında herkese anlattı derdini de bir tek ekip tahsise anlatamadı. e sıra var! herkes derdini birbirine anlatıyor ama 50 kişinin derdini bir kişi çözemiyor tabi. neyse konuya dönelim, toparlamak lazım. kız anadolu yakasında oturuyor, görev başlancıç saati 22:30 civarı. ama atatürk havalimanı'na yakın bir yerde işi varmış, erken gelmiş havalimanına. olay esnasında saat 20:10 falan. başka birisinin görev çıktısında ekibin arasında kendi ismini görüyor (seferin mesai açılış saati 20:30) ve id kartını okutarak görev çıktısı almaya çalışıyor. ekranda "görevinize geç kaldınız" uyarısnı gördükten sonra ekip tahsise iniyor haliyle. "benim seferim bu değil ki, 2 saatten fazla zaman var benim seferime" diyecek! diyemiyor. hadi tamam o da dert değil "bu sefere de giderim ben ama görevinize geç kaldınız uyarısı alıyorum imza saatini kaçırmadığım halde" diyecek! diyemiyor. sıra var! saat 20:30 olacak artık, son bir dakika... ekip tahsis görevlisine sesleniyor mesaisini açtırmak için. ekip tahsis cevap veriyor: "ben bir şey yapamam ki, ekip planlamayı ara". ekip planlamaya ulaşmak mümkün değil, hep meşgul hep meşgul. kız kendi seferinden tesadüfen de olsa çok daha erken gittiği halde, haber verilmeksizin planlandığı sefere de yetişebilecekken bunu ekip tahsise söylediği halde sefer aksaklığı yapmış kabul edildi. kızın parası kesildi, sefer açık verdi... onca işin arasında ekip tahsis görevlisi, seferin kendi ekibi orada olduğu halde ekibi sefere atayamadığı için, nöbetten başka birini sefere atamak üzere queue'sunu arttırdı.
* 4 kişi olması gereken ekipten sadece 3 kişi var havalimanında. gümrük evrakında başka bir ekibin adı var. ekranlarda sadece iki kişinin ismi var, ekip görev çıktısında ise 4 kişi görünüyor. normalde hepsinin örtüşmesi lazım elbet. ekipteki bir kişi gelmeyen kişiyi tanıdığından onu cep telefonundan arayıp soruyor "neredesin sen?" diye. gelmeyen kişinin haberi yok. kendisine sefer tebliğ edilmemiş.. yine ekip tahsiste ekibini tamamlamak üzere bekleyen bir ekip..
* bir kişi daha geliyor, "benim seferim şu saatteydi, kartımı okutuyorum, geç kaldınız yazıyor" diyor. ekip tahsis görevlisi bakıyor o kişinin bilgilerine "aaa senin bilmemkaç saat önce bilmemne seferin varmış. gelmemiş görünüyosun. sefer aksaklığı" diyor. görev değişikliği tebliğ edilmemiş!
* biri geliyor seferine geç kaldığını söylüyor ve nöbet çizelgesine bilgilerini doldurup ekip tahsis görevlisine bilgisini veriyor. "yoook, öyle olmuyor, önce arayıp teyit almam lazım" diye geliyor cevap. kabul ederek bekliyor geç kalan kişi. bir saate yakın bekliyor ve yine hatırlatıyor durumunu. "teyit almam lazım teyit almam lazım teyit almam lazım" diyen birinden başka bir şey göremiyor karşısında. ekip tahsis görevlisinin cep telefonu susmuyormuş da, ondan arayamıyormuş. "no tuşuna basıp seni meşguliyetten kurtaralım" tepkisi de yetersiz kalıyor. "arasana!" diyor ekip, "arayamıyorum görmüyor musun" diye geliyor karşılık. arada telefonda geyik muhabbetleri falan da dönüyor tabi.
* 30 b/c yolcusu olduğu halde ilave bir ekip üyesi alamayan ekip çok önemsiz kalıyor artık. ama servis yetişecek! yolcuya güleryüz gösterilecek!
* bir ekip geliyor, uçak gelmiş, hazır, uçağa geçecekler ama ekipte eksik var. ekip tahsisten ekibin tamamlanmasını istiyorlar. talimat öyle gitmişmiş öyle uçacaklarmış! yahu sen pazara pazar arabasıyla çıkmak yerine poşetle çık demiyorsun ki adama! Havacılık bu! kuralları var, yasakları var! sendikayı etkisizleştirmiş olmakla sivil havacılık kanunlarını hiçe saymayı ayırt etmek lazım bir yerde. ekip ısrar ediyor "biz böyle uçamayız, bu uçak kalkmaz!".. gönderildiler uçağa... 5 saat sonra o uçak hala yerdeydi, ekip tamamlansın da kalksın diye... beklerken ekibin mesaisi şişti, "biz bu kadar mesai yapamayız" dediler. ilave ekip toplamaya çalıştılar bu kez de o sefere. bu kez de elinde yeterince nöbetçi ekibi olmadığından ilave ekip de toplayamadı ekip tahsis.
* başka birisi geliyor ekip tahsise, nöbetten anons edilmiş. görev tebliğini almak için ekip tahsise geliyor ve soruyor görevini. cevap: "bilmem, anonsları ben yapmıyorum ki, sefer atamalarını ve anonsları genel müdürlükten yapıyorlar."
* biri yine vakitlice geldiği halde geç kalmış görünüyor kendisine tebliğ edilmeyen bir sefere ve bir önceki günkü ve o günkü durumunu kontrol ettiriyor. "dün boşmuşsun" diyor ekip tahsis. kız diyor ki "nasıl olur ya ben dün çalıştım?!"
* boş günlerinde insanlar uçuşa çağırılmaya başlandı bile..
bunlar birkaç günde değişen şeyler, daha nelerin geleceğini ise çok net görebiliyorum şimdiden.
hani 4000 tl maaş aldığı halde sırf şımarıklık olsun diye grev yapmak isteyen kendini bilmez thy çalışanları var ya, hah işte o çalışanlar 17 aydır zam alamıyor. para az mı geliyo da zam istiyorlar demeyin. hak haktır.
o şımarıklar incecik babetle karda kışta kapıda yolcu karşılıyorken it gibi titrediği için yolcularının acıma beyanlarını dinliyor.
o şımarıklar kar yağdığında "ben gelemiyorum" diyerek evde yan gelip yatacağına üniformanın altına bot giyip çizme giyip evden çıktı da havalimanında uçuş ayakkabısını giyerek göreve gitti.
o şımarıklar her gün radyason yiyor, mobbing'e maruz kalıyor, jet lag oluyor, basınç yiyor.
o şımarıklar çok büyük bir baskı altında çalışıyor.
yıllardır servisin yetişmediği belli hatlar var. ne uçak tipi değişiyor, ne ekip sayısı.. ne de servis tabi ki.
o şımarıklar bir yudum su içemeden, tuvalete bile giremeden gün geçiriyor. kimse yan gelip yatmak için daha kalabalık ekiple uçalım demedi. her şey olması gerektiği gibi vaktinde olsun diye oldu bu talepleri. hem az zaman, çok iş, az personel hem de beş yıldızlı yolcu memnuniyeti olmuyor işte!
kabin ekibinin aldığı eğitime, iş tanımına ve maaşını son kuruşuna kadar hak ettiğine hiç değinmeyeceğim (bu ifadem dışında tabi).
thy çalışanı artık, bütün dünya havacılık mensuplarının sahip olduğu grev hakkına sahip değil. oysaki her şey öncesinde kalmak içindi, sonrasını görmemek için...
(bkz: ranza)daha doğrusu ranzanın ikinci katı.
nasıl bir döneme girdiysem... çok uzun zamandır iletişimde olmadığım eski aşıklarım son zamanlarda benimle irtibata geçmeye başladılar. aşık demek sevimsiz duruyor ama, bazılarıyla yaşanmışlıklar vardı, bazılarıyla yoktu. yani hepsi duygularına karşılık verdiğim insanlar değildi. enteresan olan kimisiyle birkaç aydır görüşmüyor oluşum, kimisiyle de senelerdir. süre olarak birkaç ay diyince olacağı maksimum 12 ay olur. ama senelerdir diyince geniş bir kavram oluyor. nasıl oldu da hepsinin aklına düştüm aynı zamanda, hepsi aynı anda aradılar beni. biri morali dipteyken ve zırıl sırıl ağlarken aradı beni, diğeri yıllaaaaaaaaar sonra özlemiş beni, beni görmek için istanbul'a gelmek istiyormuş.. diğeri dayanamamış benimle konuşmamaya, öteki merak etmiş halet-i ruhiyemi. hepsi çok değerli insanlar, bana değer veren insanlar. özlemekte geç kalanlar da var aralarında, bütün iyi niyetlerine rağmen hiç fırsatı olmamış olanlar da.. peki ben kime değer veriyorum? bana değer vermeyene tabi ki. neden mi? zamanında değer verdi diye.
din seçimiyle milletin ilgisinin odağı olan manken. yahu size ne ya? kız kendi kendine dinini değiştiriyor, kendi kendine dinini yaşıyor, "olması gerektiği gibi"!!!!
bununla uğraşacağınıza gidip de her yerde size, bize, insanlara salça olan islam dini mensuplarına taksanıza kafayı. benim allah değil de tanrı diyor oluşumu bile düzeltmeye çalışanlarla, yakamı çekiştirip "ört üstünü başını" diyenlerle, minibüste "ben oraya oturmam o erkek yanı, sen geç otur, ben senin yanına oturayım" diyenlerle uğraşsanıza bu kadar canınız bir şeyle uğraşmayı isteyecek kadar çok sıkılıyorsa! dinini kendi içinde ve kendi kendine yaşamayanlarla uğraşın! ama pardon, unutmuşum; siz de onlar kadar malsınız..
bununla uğraşacağınıza gidip de her yerde size, bize, insanlara salça olan islam dini mensuplarına taksanıza kafayı. benim allah değil de tanrı diyor oluşumu bile düzeltmeye çalışanlarla, yakamı çekiştirip "ört üstünü başını" diyenlerle, minibüste "ben oraya oturmam o erkek yanı, sen geç otur, ben senin yanına oturayım" diyenlerle uğraşsanıza bu kadar canınız bir şeyle uğraşmayı isteyecek kadar çok sıkılıyorsa! dinini kendi içinde ve kendi kendine yaşamayanlarla uğraşın! ama pardon, unutmuşum; siz de onlar kadar malsınız..
bugünün doğumgünü çocuğusuyum beeeeen!!! *
kesinlikle sevişmiyordur.
havuza giren kızına poğaça yapan anne kadar mübarek olan annedir.
(bkz: cadı)
(bkz: şeytan)
cinsel veya psikolojik sorunları olan insandır.
halon, yangın söndürmede kullanılan bir kimyasal bileşiktir. çoğunlukla metan ya da etandan hazırlanan alifatik hidrokarbonlardaki hidrojen atomlarının birkaçının ya da tümünün flüor, brom, klor ve iyot gibi halojenlerle donatılmasıyla elde edilen halojenürlenmiş alifatik hidrokarbonlar halon olarak adlandırılır.
halonlar, yanma sürecinin sürmesini sağlayan zincirleme tepkimeleri durdurur ve bu nedenle de yangınların söndürülmesinde kullanılır. ayrıca, elektriği iletmezler ve elektrikli aygıtların yapımında kullanılan tututaşabilen maddelerin ve kolayca alev alabilen sıvıların yanmasına karşı koruyucu madde olarak da kullanılır.
halonlar, yanma sürecinin sürmesini sağlayan zincirleme tepkimeleri durdurur ve bu nedenle de yangınların söndürülmesinde kullanılır. ayrıca, elektriği iletmezler ve elektrikli aygıtların yapımında kullanılan tututaşabilen maddelerin ve kolayca alev alabilen sıvıların yanmasına karşı koruyucu madde olarak da kullanılır.
c tipi yangın olarak adlandırılan yangın çeşididir.
(bkz: elektriki yangın)
kimyasal yangın olarak adlandırılan yangın çeşididir.
(bkz: bcf)