bugün

sevdiği entry'ler

sadece askerde karşılaşılan olaylar

bu entry alıntıdır.
çok hoşuma gittiği için paylaşıyorum.
buyursunlar;

yedi kişinin aynı tuvalet fırçasını hep birlikte tutarak 1 metrekare tuvaletin içine sığmaya çalışıp tuvaleti temizlemeleri.

uyarı: yazının bundan sonraki kısmı pistir, taocudur, dombilidir, mide bulandırabilir. bence okumayın.

11-1 karargah nöbetlerimden yine birini tutuyorum o gece. saat onikiyi henüz geçmiş bir sigara daha bitmişti. gecenin sessizliğini aceleyle atılan adımlar bozmuştu. önümden hızlı hızlı yedi tane tanıdık yüz geçti. o saatte böyle aceleyle nereye gittiklerini merak ettiğim için nereye gittiklerini sordum. "tuvalete sıçmışlar" dedi içlerinden biri. iyi de yüzlerce yıldır zaten tuvalete sıçmıyor muyuz nasıl bir bok ki bu kitleleri böyle peşinden sürükleyebiliyor? nasıl bir bok gece uykusundan daha tatlı olabilir? diye düşünürken merakıma yeni düşüp ben de kapıldım bok'un cazibesine ve peşlerinden gittim. işte insanoğlu böyledir, talep gören şey bir bok bile olsa onun peşinden gider.

tuvalete girmemizle şok olmamız bir oldu. adam delik hariç her yere sıçmış ve götüyle ortaya bir sanat eseri çıkarmış. bildiğin doğa resmi çıkmış ortaya. peçeteye attıran adama sanatçı deniyorsa bu adam duayen olmalıydı. belki burada küçük bir dere vardır demiş ve ishal olmuş orada. ağaçların bedenini çalışırken resmen kütük bırakmış. gölge olan yerlere daha koyu, güneş alan yerlere açık sıçmış. hepimiz bu manzara karşısında küçük dilimizi yutmuşken nöbetçi komutanın sesiyle tekrar gerçek dünyaya döndük. "kameralardan bugün buraya bu yedi kişinin girdiğini tespit ettik, bunu yapan itiraf etmeyeceğine göre ceza olarak hep birlikte temizleyeceksiniz bu pisliği" dedi uykusundan kalkıp gelen askerlere. içlerinden sanat tarihi okuyan asker "komutanım bunu yapmak kıyım olur. gotik tarz ve 17. yy. sonları natürmort üslubu kullanarak sıçmış adam. dikkatli bakarsanız renoir ve monet çizgilerinden ilham aldığını görebilirsiniz" dedi sessizce. fakat komutan kararını vermişti. bok'un hükmü verilmişti. ona daha fazla yer yoktu orada. suçsuz ve daha sonra değeri anlaşılacak bir idam mahkumu gibi mağrur, gururlu, kendinden emin ve kaderini kabullenmiş bir şekilde bize bakıyordu bok. hadi bitirin şu işi, uzatmayın! dercesine yatıyordu boylu boyunca önümüzde. sessiz, derinden gelen gözyaşları ve hıçkırıklar eşliğinde ilk fırça darbesi vuruldu bok'a. sanki o darbe bok'a değil de insanlığa vurulmuştu. sanki o fırça bok parçalarını değil de son kalan insani duyguları söküp alıyordu. hiç inat etmedi bok. geldiği gibi asilce çekti gitti tuvalet taşından. tuvalet kelimesinin içinde geçen tuval belki hiçbir zaman bu kadar anlamlı olmamıştı. belki bundan sonra da olmayacaktı.

evet belki tuvaletteki kara leke temizlendi ama tarihe bırakılan bu kara leke ne olacaktı? son fırça darbesi atıldıktan ve tuvalette birbiri içine giren yedi kişi kurtarıldıktan sonra herkes sessizce dışarı çıktı. birbirini teselli edenler farkındaydı ellerine bulaşan pisliğin. sonra ellerini yıkayıp aynı sessizlikle yataklarına geri döndüler. belki bir hiçbir zaman kendini affetmeyecek olmalarının verdiği vicdan azabıyla uyumaya çalıştılar.

kulakkesen

Damarına basıldı mı ciddi ciddi o kulağı kesen yazar.

Keser ve o kulağı burnunuza sokar, sonra onu burnunuzdan üflettirerek tekrar kulağınıza geri sokar. Akıllı olun derim benden söylemesi.
iyi yazmalar baba.