yatakta mastırşef izliyorum. insanlar bu saatlerde sevgililerinin koynuna giriyor, mutlu mutlu oynaşıyorlar. ben mavi takım'ın kadrosunu merak edip; "hmm, onu takıma seçmesin ya itici biri o" falan diyorum.
sevgilimin göğüs kıllarıyla böyle fıtı fıtı oynamam ve beni ne kadar sevdiğini sormam gereken yaşta hallere bak.
her gece içinde bulunduğumuz durum. üstteki komşunun öküzleri olmasa ses gürültü olmasa aslında çok huzur dolu olurdum diye düşünüyorum...
hiçbir şeyle ilgilenesim yok açıkçası..
maçları takip etmiyorum. dizi izlemiyorum. pek internete girmiyorum. kitapları başından sonuna kadar hiç okuyamıyorum. ezbere bir sayfa açıp bir iki sayfa göz gezdirip bırakıyorum. usanmış bezmiş bir haldeyim hayattan.
''yalnızım ben çooook yalnızım, buymuş benim alın yazım, ister uzak ister yakın
beni böyle bırakın'' gibi bir şarkı vardı... beni ağlatan yalnızlık değil de hayatı sevmemek..
birilerinin desteğiymiş, güneşmiş, çiçekmiş... hepsi gelip geçer. huzur insanın içinde yoksa her şey can sıkıntısıdır... ve siz de herkes için bir can sıkıntısı olursunuz... ötesi yok.
kısacası ne tadımız var ne tuzumuz. bilmem nereye kadar böyle gider.
ben değilimdir. odada karbon temelli yaşam formu olarak yalnız olabilirim ama kafamda fadime'nin düğünü var. halaya durdular. bir kulağımdam girip öbüründen çıkıyorlar.