Büyüklerle ben yapamıyorum
çocuklar da almıyor beni oyunlarına
devlet dairesinde
yangından kurtarılmayacak
sıkışmış bir çekmece gibiyim
açılamıyorum sana
Kardeşiyle sokaklarda hep
bir örnek giydirilen sen
nasıl sevmezsin eşitliği
yürürken düşen çoraplarını
aynı hizaya getirmek için
annen değil miydi önünde diz çöken
(sunay akın - çekmece) dir.
yalnızlıklarımda ellerimden tuttular,
uzak fısıltıları içimi titretir.
sanki gökyüzünde bir buluttular,
nereye kayboldular şimdi kim bilir?
ne kadınlar sevdim zaten yoktular,
böyle bir sevmek görülmemiştir.
atilla ilhan
Biz zaten hiçbir sinemaya
Tam vaktinde yetişemedik.
Bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı.
Ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı.
Boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi.
Oysa Nuh'un gemisinde bile
Bize yer kalmamıştı.
Ve hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı.
Neylersin...
--spoiler--
bir gün bu mahzun sevdadan geriye
kalırsa, inan ki o hüzün kalır
biliyorsun yapayalnızız
yüzümüz rüzgar, yüzümüz kahır
başıboş sandallar gibi dönüyor başımız neylersin...
bazen acı dinmez bazen de yağmur
sevgilim gülümse, herşey unutulur
susukunuz bu akşamüstü
hasrete yanmışız, neylersin...
--spoiler--
...günlerden sonra bir gün,
şayet sesimi farkedemezsen,
rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
bil ki ölmüşüm.
fakat yine üzülme, müsterih ol;
kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
ve neden sonra
tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
hatırla ki mahşer günüdür
ortalığa düşmüşüm seni arıyorum... cahit sıtkı tarancı
her şey o kadar dokunaklı ki
eylülsem, istemeden kırılıyorsam bazen
dağınık, renksiz bir mozaik gibiysem
üstelik yalnızsam bir de -telefonda kuş sesleri-
aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı
bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar.
ehrin en karanlık yerinde duruyorum, haydi durma
hiç ümidim kalmadı, tutunacak bir dalım
başımı yere eğme benim, mazlum yerine koyma
allı pullu düşlerim vardı oysa
bir hayat böyle tersine dönmez, bir yiğit böyle harcanmaz
dağlara taşlara bağırasım geliyoriçim yanıyor içim
bildiğin gibi değil.
bu bir hikayenin bitişi midir?
bu kanlı bir veda mıdır?
bu son savaşçının yediği kurşun,
bu son kalenin de düşüşü müdür?
dalgaların çekilişi, bayrakların yıkılışı,
bu, şarkıların susuşu mudur?ömrüm kanıyor ömrüm
bildiğin gibi değil.
ben bu hayata asiydim,
böyle değildim
bir yıldız kaydı ömrümden, ben dilemedim
işte, herşeye sırtımı dönüp koşuyorum
sarı güller kahrolsun,
ıslak gözler, beyaz mendil kahrolsunkahrolsun bu kaldırım, bu nezaket, mutluluk dilekleri
canım yanıyor canım,
bildiğin gibi değil.
Türküler düzmeli insan hayata
Kutsamalı onu hergün
En içten olumlayan sevgiyle
Aynaya gülmeli insan , dostlarında
Direnmeli, kavga etmeli insan
Savaşmalıda
kırık bacaklarla ,kesik boyunlarla değil
Yüreğiyle, kafasıyla ; umuduyla
Üstüne gitmeli insan,
Haksızlığın, alçaklığın ve kendinin de
insan sevmeli elbet
Başında yeller esmeli
Sokaklara düşmeli
Hayallere dalmalı
Dimdik bir boyunla
Yere değil dostunun gözüne bakmalı
Her yoldan geçmeli, kaybolmalı
Aynı yere çıkılsada
Yürümeli, sürekli yürümeli...
(bkz: theucanpanda)
''şimdi on yaşına bastı,
ben içeri düştüğüm sene ana rahmine düşen çocuklar.
ve o yılın titrek, ince, uzun bacaklı tayları
rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldular çoktan.
fakat zeytin fidanları hala fidan, hala çocuktur.''