yaşamak şakaya gelmez büyükbir ciddiyetle yaşayacaksın...insanlar için ölebileceksin hem de yüzünü nile görmediğin insanlar için hem de hiç kimse seni buma zorlamamışken hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde... (bkz: nazım hikmet)
Tütünü bilir misin?
"Kız saçı" demiş zeybekler,
Su içmez her damardan,
Yerini kolay beğenmez,
Üşür
Naz eder,
Darılır
iki parmak arasında kıyılmış,
Bir parçası var kalbimin
incecik, ak kağıtlara sarılır,
Dar vakit yanar da verir kendini.
Dostun susan dudağına...
ben ölenlere hiç üzülmedim, gidenlere... benim içimi acıtan geride kalanlar.
onlar tüm anılarını kalplerindeki boşluğun ağırlığıyla taşımak zorundalar.
sana ait yegane şeyi kaybettikten sonra
deryadaki fırtınadan kurtulmanın ne anlamı var.
öbür dünyadan korkmalısın diyorlar,
bu dünyadan daha muhteşem cehennem mi var.
bir kere aklım gidip geldi, ikincisinde hiç geri gelmeyebilir.
ama olsun, bazen daha iyi şeyler için bir şeylerin yıkılması gerekir.
ilişkilerde söyleyemediğini şarkılarda söylesen ne değişir?
belki de aşk, kalbin parçalanması gibi bir şeydir.
istediğin şey olmaya çok yakın, ama hala istediğin şey değil.
yakın bile değil, birazcık bile değil. hiç değil.
hayır efendim sizin bahsettiğiniz sevmek değil.
asıl sevgi onu yeni uyanmış haliyle sevebilmektir.
dokunabilseydim yıldızına da kıymeti harbiyeni kaybetseydin
yine de umut edilen gün ışığı gibi seni bekler miydim?
gece sabaha varamaz da susarken yalnızlığım,
yeniden rüyamda görmemek için seni uyanık kalır mıydım?
tatlı bir esintiyle tel tel uçuşan saçların,
karla kaplı güzelliğine haizdi dağların,
sonbaharın çiseleriyle kıvrılan kirpiklerin,
yaşla kaplı kırılganlığına sahipti düşlerin.
göz alıcı ışıklar saçan gülümseyişin,
kalbimi ısıtışına benziyordu güneşin.
o sevdiği adamı anlattı, ben sevdiğim kadını dinledim,
bu kadar zor olabileceğini hiç kestirememiştim.
yaşama gözlerimi sen açtın, ben sevmeyi öğrendim senden.
şimdi onları kapamamı isteme benden.
belki gökyüzü, belki deniz...
belki de biraz kış güneşi gibiydiniz.
"şimdi yalnızca can sıkıntısı
ve açık pencereler vardır, rüzgârı içeri alır
kahraman tuzağa düşmüş ve kendini yok etmiştir.
aşk, çok telefonlu uyku aralarında geçmiştir
ter, ter, ter aralarında
öpüldükçe yiten göğüs aralarında.
aşk, piyastoslar ve eğlenceler arasında geçmiştir.
şimdi yalnızca can sıkıntısı
ve açık pencereler vardır, deniz savrulmuş
su ayrışmış, rüzgar ve tuz olmuştur.
kahraman toprağa düşmüş,
kahraman güzel ve yiğittir,
aşk tek kişilik bir yatakta geçmiştir,
ten dokundukça çoğalmış, mekanlar silinmiştir.
şimdi yalnızca can sıkıntısı
her
yer:
gece yarısı
kahraman ıssız ve bırakılmış
muhteşem ve bomboş bir aşk şantiyesi
Sağ yanımda
Hiç buyumeye bir çocuk,
Sol yanımda,
Bir kadının en güzel hali,
Sağ yanıma uysam,
Her gün gökyüzünden
bir yıldız toplayacağım,
Sol yanıma uysam,
çocuk ölecek, ben ağlayacağım.
Bir yanda göğüs gerilecek
Acı bir hayat var,
Sen büyüme çocuk !!!
Yıldızlar saçlarıma etsene kadar.
Hayat uzun,
Acımasız ve soğuk,
Çünkü benim,
Bir yanim kadın,
Bir yanım çocuk...!!!
Yokluğun,
Sanki yaşamak gibi,
Dünyada güneşsiz.
Varlığın su gibi, toprak gibi eşsiz.
Ben seni arıyorum seni,
Denizde bir inci tanesi gibi,
Duymuyorsun ve gelmiyorsun bana
şerefsiz...!!!