Büyük bir ihtimalle ölmüştük
Şehir kan kıyametti ayaklarımızda
Gökyüzünü katlayıp bir köşeye koymuştuk
Yıldızlar kaldırımlara dökülmüştü bütün
Hamza bütün parmaklarını ortaya dökmüştü
Yirmi yıldır cebinde biriktirdiği parmaklarını
Hamza son şarkıyı kırka bölmüştü
Doğrusu iyi idare etmiştik
Doğrusu iyi haltetmiştik
Yaşayanlar unutmuştu bizi
Biz öldüğümüzle kalmıştık.
Biz bu dünyaya çok sert çakıldık baba.Fakat mıhlara
pas vuran suyuzdur da. Göz, gözyaşıyla alınmış bütün
mevzilerinden kaçıp caysa da, huydur, biz oralardayız.
Yaralıyız yağmur cümle yaralarımızı bağışlar sağaltırsa da.
Suyuz. Kim bilir kaç mevsim kaç fırtına yolumuzu yanıltır.
Biraz ve derin. Sonra güncelerimizi dönülmez zamanlarla
sarartan o garip devrim, şimdi şakaklarımızda ağaran
bir tek saç telinin sesidir. Ama caymaz, caymayacaktır da.
Sulara ark olmuş topraklarda bir koyak sellerden caymaz.
Bana tarihini soran kâğıtlara ben ne diyeyim. Ona akasyayla
atkestanesinin deliliğini anlatırdım. Birisi kahverengi fasulya,
ikincisi yeşil kahve topçuklarıyla üremeye yarışıyordu,deliler.
Düşüldüğü unutulmuş yarlarında eski bir bahçenin. Unutmazlardı.
Çün mevsim dönümleri unutturmaz insana dönülemeyecek nedir.
Bizi bu dünyaya çok sert vurdular baba. Oysa mıhlara pas
idik. Seslere aks idik. Sözlere yankı. Adımlara ayak idik,
ayaklara adım. Yürümeye sefer. Sefere menzil. Menzile kısrak.
inkâr benzini ve boynunu solduracaktır baba. Biz bu dünyaya
çok sert çakılmıştık. Ve kendi sefil günlerinde bizi soldurmaya
yönelen bu dünya caydıramayacaktır asla. Caydıramaz asla.
Yakalandığımız küçücek evlerden tutuklanacağımız sokaklara.
Hulki Aktunç.
Dağların ve nehirlerin türküsünü söylemek istiyorum
Büyük gök yüzünün ve kırların
mavi bir çiçeğin türküsünü söylemek istiyorum
umudun ve sevdanın
kahraman bir yüreğin türküsünü söylemek istiyorum
aslan türküsünü.
körlerin ve yetimlerin türküsünü söylemek istiyorum
yavrusu ölmüş ananın
hastaların türküsünü söylemek istiyorum
hapiste yalnız bir adamın sevgili bir yüreğin türküsünü söylemek istiyorum
kardeşimin
kavganın ve hürriyetin türküsünü söylemek istiyorum
gür bir akışla akacak kanın
eşitliğin türküsünü söylemek istiyorum
halklar adına yükselen sancağın.
sadeliğin, inceliğin, onurun türküsünü söylemek istiyorum
onun türküsünü
Hangi mevsimlerde sevmişim seni,
Güzel kız,
Bilemedim şimdi sonbaharda mı,
Asla gelemeyen bir aşk mesajını,
Doğmayan güneşten bekliyorum,
Seni istiyorum. Evet.
Saat gece bilmem kaç.
Kaç olursa olsun ulan..
Kelimeler bozuk ve anlamsız.
Saat dünyayı bilmem kaç.
Kim kime kimden kim kaç.
Bu kafa bizi yer bitirir.
Olmayacak duaya amin dedik.
Avucumuzu yaladık.
Şiirinde en anlamsızını yazdık.
Saat beni bilmem kaç.
Şiirden çok şiyir ve şiğir yazanlar kendine şair diyor. şiar edinmek ne demek onu bile bilmeden, cümleleri dizip boş dizeleri sıralıyor. Bu kadar basit değil. Basit olanın bile bir derinliği var.