Saat gece bilmem kaç.
Kaç olursa olsun ulan..
Kelimeler bozuk ve anlamsız.
Saat dünyayı bilmem kaç.
Kim kime kimden kim kaç.
Bu kafa bizi yer bitirir.
Olmayacak duaya amin dedik.
Avucumuzu yaladık.
Şiirinde en anlamsızını yazdık.
Saat beni bilmem kaç.
Hangi mevsimlerde sevmişim seni,
Güzel kız,
Bilemedim şimdi sonbaharda mı,
Asla gelemeyen bir aşk mesajını,
Doğmayan güneşten bekliyorum,
Seni istiyorum. Evet.
Dağların ve nehirlerin türküsünü söylemek istiyorum
Büyük gök yüzünün ve kırların
mavi bir çiçeğin türküsünü söylemek istiyorum
umudun ve sevdanın
kahraman bir yüreğin türküsünü söylemek istiyorum
aslan türküsünü.
körlerin ve yetimlerin türküsünü söylemek istiyorum
yavrusu ölmüş ananın
hastaların türküsünü söylemek istiyorum
hapiste yalnız bir adamın sevgili bir yüreğin türküsünü söylemek istiyorum
kardeşimin
kavganın ve hürriyetin türküsünü söylemek istiyorum
gür bir akışla akacak kanın
eşitliğin türküsünü söylemek istiyorum
halklar adına yükselen sancağın.
sadeliğin, inceliğin, onurun türküsünü söylemek istiyorum
onun türküsünü
Biz bu dünyaya çok sert çakıldık baba.Fakat mıhlara
pas vuran suyuzdur da. Göz, gözyaşıyla alınmış bütün
mevzilerinden kaçıp caysa da, huydur, biz oralardayız.
Yaralıyız yağmur cümle yaralarımızı bağışlar sağaltırsa da.
Suyuz. Kim bilir kaç mevsim kaç fırtına yolumuzu yanıltır.
Biraz ve derin. Sonra güncelerimizi dönülmez zamanlarla
sarartan o garip devrim, şimdi şakaklarımızda ağaran
bir tek saç telinin sesidir. Ama caymaz, caymayacaktır da.
Sulara ark olmuş topraklarda bir koyak sellerden caymaz.
Bana tarihini soran kâğıtlara ben ne diyeyim. Ona akasyayla
atkestanesinin deliliğini anlatırdım. Birisi kahverengi fasulya,
ikincisi yeşil kahve topçuklarıyla üremeye yarışıyordu,deliler.
Düşüldüğü unutulmuş yarlarında eski bir bahçenin. Unutmazlardı.
Çün mevsim dönümleri unutturmaz insana dönülemeyecek nedir.
Bizi bu dünyaya çok sert vurdular baba. Oysa mıhlara pas
idik. Seslere aks idik. Sözlere yankı. Adımlara ayak idik,
ayaklara adım. Yürümeye sefer. Sefere menzil. Menzile kısrak.
inkâr benzini ve boynunu solduracaktır baba. Biz bu dünyaya
çok sert çakılmıştık. Ve kendi sefil günlerinde bizi soldurmaya
yönelen bu dünya caydıramayacaktır asla. Caydıramaz asla.
Yakalandığımız küçücek evlerden tutuklanacağımız sokaklara.
Hulki Aktunç.
Büyük bir ihtimalle ölmüştük
Şehir kan kıyametti ayaklarımızda
Gökyüzünü katlayıp bir köşeye koymuştuk
Yıldızlar kaldırımlara dökülmüştü bütün
Hamza bütün parmaklarını ortaya dökmüştü
Yirmi yıldır cebinde biriktirdiği parmaklarını
Hamza son şarkıyı kırka bölmüştü
Doğrusu iyi idare etmiştik
Doğrusu iyi haltetmiştik
Yaşayanlar unutmuştu bizi
Biz öldüğümüzle kalmıştık.
Ruha geçmesi için mutlaka kulakla dinlenmesi gereken. Çünkü şiir sestir. Eskiden insanlar şiirleri birbirlerine okuyorlarmış. Şimdi bu yok. insanlar gazete okur gibi göz ile takip ediyorlar şiirleri. Yani şiirin gerçek tadına varabilmek için mutlaka ama mutlaka dinlemek lazım. Ya da sesli bir şekilde okumak. sesinizi kaydedip, Hem okuyup hem dinleyebilirsiniz de... Ancak şiirleri mutlaka sesli bir şekilde dinlemek lazım. Yoksa kitapların arasında; sosyal medya köşelerinde birer yazı gibi dururlar.
Müzikte nota ne ise şiirin yazılı hali odur. O nota bir müzisyen çalmadıkça kağıtlardaki işaretlerden başka bir şey değildir. Şiiri de bir kişi sesli okumadıkça kağıttaki işaretlerdir. Bilmem anlatabildim mi?
5 yıl sonra birkaç gündür yeniden yazmaya çalıştığım ve başladığım edebiyatın yazının güzel hallerinden biri. kelimeleri bulmaya çalışıyorum sadece hisleri ruhu anlatabilicek kelimeleri. kelimeleri bütün haline getirip yazmak zorlamaz sadece düşüncelerinizi, ruhunuzu ve hislerinizi anlatacak kelimeleri bulmak zorlar bu da biraz okuma gerektiriyor.
kitap, şiir yada yazılar okuyup kelimeleri bulmaya çalışıyorum ve güzel kelimeler görüyor, şiirle bütünleştiriyorum. şiir yazmak zor görünmese de şiiri yazarken olan hisler zordur ve onları anlatacak kelimeleri bulmak.
şiir bu yüzden bir bütünleşme halidir. hislerin, düşüncelerin, ruhun ve düşlerin bütünleşme halidir. okurken de bu ruhu hisseder insan ve o ruhu yaşar, hisleri de.
ben hiç çalışkan öğrenci olamadım
konuşamadım okulun en güzel kızlarıyla, utandım
en iyi arkadaş ta olamadım kimseye
hatta babamın en sevdiği oğlu da olamadım
sevdiğim kıza açılamadım hiç
hasbelkader evlendim, evlenince de mutlu olamadım
mesela sarhoş da olamadım ben, kafayı çekip dağıtamadım da
lisan öğreneyim dedim... öğrenemedim
batakta bile hep kaybeden oldum
ben hayatta hep başarısız oldum.