normal şartlarda uygulanabilirlik ve uygulandığı takdirde insan fıtratına en uygun kurallar ve emirler bütünü.
uygulayabilmek karakterli meziyetleri gerektirdiğinden ya çok eleştirilip itilmiş veya yapılamayacağı düşünülüp ütopya addedilmiş. uygulanan sistemlere bakılarak notu verilmeye kalkıldığında zaten şeriat anlaşılamaz örneğin iran. yönetim biçiminin daha da üstünde bir sistemdir. ilk 4 halifenin seçilmesi demokratik bir seçim iken ta o zamanlardan, bu halifelerin her birisi ilk müslümanlar yani şeriat hükümlerinin en köklü savunucularıdır.
kısacası şeriat din hükümlerini direk uygulamaktan ziyade din hüküm ve vecibelerine direk müdahele ve zarar verecek kanun ve yasaları egale etmektedir. bu zaten bir dini ve inancı paylaşan bir toplum için kötü bir durum olmasa gerek .
terim anlamıyla kavramsal manası farklı olan cıss kelime..
günümüzde anlaşılan ve tekabül ettiği mana, genelde; islam hukuku ve bu manada anlamayanlar tarafından ifade edildiği şekliyle gericilik gibi iki zıt anlama denk gelir.
şeriat yaklaşık yüzyıl öncesine kadar adalet ve doğru yönetim anlamına karşılık gelirdi zira 31 mart ayaklanmasını yapanların ağızlarındaki sloganlar ''şeriat isterük'' şeklindeydi. zaten şeriatla yönetilen bir devlette insanlar neden şeriat istesinler ki??
osmanlı devletinde barışı, huzuru, adaleti sağlamıştır. Bundan dolayı Osmanlı, "bir isyan çıksa ancak 3 ayda ulaşılabilecek" toprakları yüzyıllarca kolayca yönetmiştir.
islamiyette bir kaide var... " siz nasıl olursanız sizin idarecileriniz de öyle olur. nasılsanız öyle idare edilirsiniz (keşfül- hafa, 2:311)"
bu bir hadis-i şerif'tir. buradan yola çıkarsak kusuru kendimizde aramalıyız yöneticilerde değil.
ayrıca toplum komple terbiye olmaz. bireyler kendilerini terbiye eder. topluma terbiye dayatmak zulümdür.
bu sebeple önce kendimiz ve ailemizden başlamalıyız. aileler ise birbirlerini örnek alırlar ve ahkam-ı şer'iyeye göre yönetilmek isteyenler artar. bu şekilde şeriat gelebilir.
şeriat dediğimiz sistem aslında merhametli bir annenin çocuğuna davranışı gibidir. bir kaç örnek vereyim...
şeriata göre hırsızların elleri kesilir dimi ? öyle değil işte...
ilk hırsızlıkta, uyarılır.
ikinci hırsızlıkta, sürgüne gönderilir.
üçüncü hırsızlıkta, uvzularından birisi kesilir.
ancak bu üç aşamada da eşyası malı çalınan kişinin hırsızı affetme hakkı vardır.
hatta bir not daha.hırsızlık yapan kişi. yakalanmadan suçunu itiraf eder ve yaptığı hırsızlığın bedelini öderse gene cezası affedilir.
yer yüzünde şu anda mutlak şeriatı uygulayan bir ülke olmadığı için. şeriat denildiğinde tüylerimiz diken diken oluyor genelde.
aklımıza doğrudan 4 kadın almak, uvzuların kesilmesi, recm, kadın erkek eşitsizliği dahil pek çok şey geliyor. ancak hiç biri görüldüğü gibi uygulanmıyor. bir örnek daha vereyim...
elin çocuğu gitti benim oğlumu öldürdü diyelim (Allah korusun)
şeriatta kısasa kısas vardır. yani ben benim oğlumu öldüren çocuğun canının alınmasını isteyebilirim. ama nasıl ?
bunun için hem benim hemde eşimin rızası olması gerekiyor. birimizin bile rızası olmazsa işlem gerçekleştirilemez.
eğer ben ve eşim hayatta değilsek, kardeşleri karar verir.
iş bununlada bitmiyor.
bulunduğum şehirde o şehrin güvenilir kişilerinden oluşan bir heyet kuruluyor. bu heyet iki ailenin arasını bulmak için uğraşır. yani bizim kısas istemememiz için yoğun çaba sarf eder. tüm bunlara rağmen ben ve eşim kısas istiyorsak. can alınır...
şimdi soruyorum size...
hırsızlığın cezası bu kadar sert olsaydı. ölümün cezası ölüm olsaydı.
sizce siyasetçiler bu kadar hırsızlık yapabilirlermiydi ?
magandalar her önüne geleni öldürebilirlermiydi ? (bkz: münevver karabulut)
şeriatta verilen cezalar bireye değil, topluma verilir. yani verilen ceza bireye verilse bile topluma "eğer böyle yaparsan seninde başına gelecek bu" mesajı verilir...
bide son olarak. şeriata göre haksız yere birisi size bir tokat attıysa,
mahkemeye başvurursanız. o kişiye iki tokat atma hakkına sahip olursunuz.
1.tokat, size vurduğu için
2.tokat onu cezalandırmak için.
4 halife döneminden beri hiç kimsenin uygulamayı beceremediği sistem. örneğin suudi arabistanı ele alalım. bugün şeriat ile yönetilen suudi arabistan, siyonist düzenin en büyük gücü olan amerika ile olan bağlarını hiç bir ülke ile güçlendirmemiştir her halde. o arap orospu çocuğu şeyhler şıhlar amerikaya petrol satacağım diye değil anasını, allahı bile böyle satarlar. sonra şeriat kötü bir sistem gibi gözükür dışarıdan. şu anda şeriatın ne olduğunu kimse bilemez çünkü kimse görmedi. bunu gerçekten görmek için 4 halife dönemine dönmek gerekir, günümüzde şeriat ile yönetildiğini iddia eden ülkelere bakmak değil çünkü allaha en çok şirk koşan ülkeler bunlardır.
ALLAH (c.c.) diyor ki;
O, sana Kitab'ı indirendir. Onun (Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihdir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. ilimde derinleşmiş olanlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır" derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. (ali imran 7)
tamamı çok önemlidir yalnız şu kısım gerçekten bugünkü müslümanları çok iyi anlatıyor;
Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler.
eğer siz şeriat için yok efendim hırsızın kolu kesiliyor da yok efendim kadının değeri yokta bla bla..
işte bu çok büyük bir hatadır. kadın hiç bir sistemde ideolojide bu kadar değerli değildir. tabi değer anlayışınız barlarda, orda burda özgür sikişmek değilse!!
sorgulamak bana düşmez yalnız şeriat ın akla aykırı hiç bir kuralı yoktur. herşey bir düzen içinde bu da toplumsal bozuklukları önlemede en büyük kozdur.
allah şeriat ın uygulandığı bir toplumu görmemizi nasip etsin. amin
genel olarak herkesin, bir insan düzeni sandığı, gelirsede irandaki gibi geleceğini düşünmesi üzerine milletin kendinde korku oluşturduğu sevmediği, ilahi düzen.
zira şeriat gelecek. ama bir insan eli ile değil, peygamber efendimiz (s.a.v.) zamanında ki şekli ile ilahi nur ile gelecek.
zira kuran-ı kerimde de bahsettiği gibi, o vaadinden dönmez. ve elbet nurunu tamamlayacaktır.
müslümanlar garib gelmiştir garib gideceklerdir. ne mutlu gariblere.
etimolojik kökenine bakıldığında iran'da uygulanan yönetim biçimini ve hukuk kurallarını ifade etmediği rahatlıkla anlaşılabilir; türkiye'de her olayda "geliyor, gelecek" diye ifade edilenin ise yanından bile geçemediğini.
--alıntı--
arapça kökenli bir sözcük olup; "yol; mezhep; metod; âdet; insanı bir ırmağa, su içilecek bir kaynağa ulaştıran yol" anlamına gelir.*
--alıntı--
ŞERiAT KELiMESiNiN ANLAMı
Soru: "Türkiye'de bazı aydınlar; 28 Şubat süreci ile birlikte, şeriat ve irtica kavramlarını ön plana çıkardılar. Gazetemizin yazarlarından Abdurrahman Dilipak; bir eserinde 'Şeriat; kanun ve nizam manasına gelen Arapça bir kelimedir. Her toplumun bir şeriatı vardır. Bu şeriatın hak veya batıl olması mümkündür' tezini işlemektedir. (...) islam'ın tebliğ edildiği dönemde şeriat kelimesi, bu keyfiyeti ifade için kullanılmış mıdır? Hüda'ya veya hevaya dayanan şeriat ile ilgili bir nass var mıdır?"
CEVAP: Önce şeriat kelimesinin lugat ve ıstılahi manası üzerinde duralım. Arapça olan şeriat kelimesi, "Şe-Re-A" fiil kökünden gelir. Lugat manası, "insanı bir ırmağa, bir su kaynağına götüren yol" demektir. Bu fiilin masdarı olan şeriat, "geniş su yolu" manasında kullanılmıştır.(1) Elbette her suyun aktığı bir yolu olduğu gibi, çıktığı bir kaynağı da vardır. Arapça'da suyun çıktığı yere "Minhac", takip ettiği yola da "Şeriat" denilmiştir. Istılahi açıdan, bir toplumun bütün ferdlerini bağlayan kanunlara (yazılı veya örfi) şeriat denilir. Bu kanunların; hak veya batıl olması muhtemeldir. Kuvvetin esas alındığı ve güçlülerin daima haklı kabul edildiği "orman kanunu" deyimi, Arapça'da "şeriatü'l ğaab" olarak ifadesini bulmuştur.(2) Cahiliye döneminde Mekke müşriklerinin; Daru'n Nedve'de toplanarak, bütün fertleri bağlayıcı kanunlar çıkardıkları malumdur. Bu kanunlar ile ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'de, "Yoksa onların Allah'ın izin vermediği şeyleri (o fasid) dinlerinden kendilerine şeriat yapan ortakları mı var? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı mutlaka (dünyada cezaları icra ) edilmişti bile. Şüphesiz ki, o zalimlerin hakkı çetin bir azaptır" (Eş Şuara Suresi: 21) hükmü beyan buyurulmuştur. Bu ayet-i kerimede; Daru'n Nedve'de çıkarılan ve Mekke'de yaşayan insanların tamamına uygulanan kanunlar, "batıl dinden çıkarılan bir şeriat" olarak nitelendirilmiştir. insanların hevalarına dayanan her ideoloji, batıl bir şeriatı gündeme getirebilir. islami ıstılahta; insanın hakkı inkar etmesi ve nefs-i emmarenin şehvetlerine tabi olması, "heva" kavramı ile ifade edilmiştir.(3) Hevaya tabi olmak; insanın hidayetten uzaklaşmasına, amellerinde zulüm (cevr) ve bağy etmesine sebeb olur.(4) Yeryüzünde kıyamete kadar; hem islam şeriatı, hem insanların hevalarına dayanan batıl şeriatlar gündemde olacaktır. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.
(1) Ragıp El Isfahani-El Müfredat fi Garibi'l Kur'an- ist: 1986, Sh: 379.
(2) Osman Zeki Soyyiğit- Şeriat Kavgası- ist: 1987, Sh: 19 vd.
(3) Geniş bilgi için: Ragıp El Isfahani- A.g.e., Sh: 548.
(4) imam-ı Kurtubi-El Camii Li Ahkami'l Kur'an-Kahire: 1967, C: 5, Sh: 412.
insanlıkla uzaktan yakından alakası olmayan bir rejimdir. günümüzde geri kalmış dediğimiz, gericilikleriyle tüm dünyanın tiksinerek baktığı, protesto ettiği ülkeler şeriatla yönetilen ülkelerdir.
kelime anlamı olarak "yol" demektir. tasavvufun ilk aşaması ve islami kurallar bütünüdür. ülkemiz dahilinde pek bir antipatik algılansa da; esasen islam'ın özüdür ve kendine müslüman diyen herkes ister sevsin ister nefret etsin herhangi bir anayasaya değil şeriat'a tabidir.
Allah'ın kanunlarıdır.
edit: Kur-an sadece insan ve Allah arasında ki ibadeti olayları düzenleyen bir kitap değildir aynı zamanda sosyal hayatı düzenleyen hukuk kurallarını içerir bu konularla ilgili ayrıntılı onlarca ayet bulabilirsiniz. Aynı zamanda benim kanunlarımı uygulayın diyede uyarır. Şimdi soruyorum Allah'ın kanunları varken bir insan aciz bir kulun kanunlarını uygulamayı neden seçer Allah'ın adalet anlayışı varken bir kulun adalet anlayışını neden seçer. Ya aptaldır ya cahildir yada ataist.