yazın bir konser dvdsi çıkması muhtemel, nutella yemeyi azalttığını öğrendiğim nutella kıvamında şirinlik abidesi. şu sıralar londrada yeni albüm üzerine çalıştığı söylenmektedir.
'tüm sözcüklerin cümlelerden kurtulmuş gibi incitmeden özgür kalabildiği yerdeyim.' diyen ve beni 'nasıl bir kadındır bu,nasıl bir zihniyeti vardır bu ve bunun gibi cümleleri kurmasını sağlayan' diye düşündüren kişidir.
bugün doğumgünü olan rock sanatçısıdır. Evet o sevenlerinin gözbebeği, hayranları 10 yıldır neredeyse onunla yatıp onunla kalkmakta ve O güzel tebessümüyle, hep anlamlı bakan yemyeşil gözleriyle hayata adım atalı bugün tam 35 yıl oluyor. Yaşlandıkça olgunlaşan, olgunlaştıkça büyüyen ve her geçen gün kendisine olan sevgimizi çoğaltan Şebo'muza '' iyi ki doğdun ve iyi ki bu dünyaya gelmişsin de tanımışız seni'' diyorumdur. Her defasında hep daha başarılı işler çıkarması ve hiç değişmemesi dileğiyle...
eski volvox üyesi, yillandikça sesi tizlesen ve her hangi biyerde denk gelipte dinleme gafletinde bulundugumda bogazimda nefesimi kesen bir el hissettigim, müzigiyle beni kabiz eden bayan.mahallemizin amy lee' si
1000.entryimi kendisine atfetmekten büyük mutluluk duyduğum ''kadın''dır.
ben daha çocukken, ablamın gençlik çağında ayrı bir manayla evde alel alede söylediği şarkılarıyla tanıştım ilk onunla. 8 yaşındaki küçük bir çocuk nasıl söylüyorsa o derece sıradan söylüyordum şarkılarını. Daha dün gibi aklımda olan siyah beyaz bir klipte söylüyordu vazgeçtiğini dünyadan,sonraki görüntülerinde siyah saçlarıyla gizemliliğe bürünmüş ama bir o kadar da masum bakan bir çift yeşil gözü bulunduran birisi olduğunu gördüm. Herkes birşeyler söylüyordu hakkında, iyi-kötü, doğru-yanlış birşeyler söyleniyordu: Türk rock müziğinde çığır mı açmıştı yoksa anlaşılmamasını isteyen, öylesine çıkmış, amaçsızca mikrofonu eline alanlardan mıydı? Aman be,kimin umurundaydı? Herkes istediğini söylebilirdi fakat bir şekilde girmişti ya hayatımıza, bir şekilde tanıştırmıştı ya kendisini sevenlerine ya da gelecekte hiç bıkmadan kendisini seveceklere, önemli olan da bu değil miydi? şarkılarında, isyan eder gibi yazdığı her kelimede yaşanmış, yaşanmamış, yaşanmasından pişmanlık duyulmuş, duyulmamış çok şey buldum zaman geçtikçe. Sonra sonra gençlik ateşini söndürmekle görevli her karamsarlıkta, melekler bile ruhumu terkederken yaslanıp sığındım sözlerine, müziğine, hatta ve hatta yüreğine. bu sevgi değildi, başka birşeydi, sadece hayranlık diyip geçiştirilemezdi ya bunca duygu, bu on yıllık usanmadan edilen takip? birşeylere özlemdi belki, belki beni bana bu kadar cesur anlatan birisinin varlığı mutlu etmişti beni! Belki uzun zaman aldı onu iyice anlamak ve hissetmek ama bence zaten onu anlamak emek ve bu çabayı hakeden, büyük bir liyakat isteyen bir olaydı. Daha geçen yıl sıradan bir üniversite şenliğinde gördüm onu sahnede ve peşini neredeyse hiç bırakmadım, bıraksam ne olurdu? Elbet yer yerinden oynamazdı ama ne bileyim işte, dedim ya bu ''Sevgi'' falan değildi bu düpedüz ve karşılıksız olarak onun şahsında müziğine olan bir bağlılık, bir bağımlılıktı. Yeri geldi yağmurlarda da ıslandım, yeri geldiğinde hiçbir şeyi umursamazcasına gaza gelip kafa da salladım. Çünkü o öyle birşeydi ki kendisinin de dediği gibi ''odasında besteliyor ve milyonlar söylüyor''du ve her defasında daha yürekten, daha içten söylüyorduk. O, her birimizin yüreğinden ve beyninden birden fazla insan çıkarmayı başarmıştı, gerektiğinde karanlık yüzümüzü de göstermişti kendimize bir yerde, bu kadarını da ancak cesur bir ''kadın''yapabilirdi zaten. işte sırf bu yüzden bile binlerce kişinin neredeyse onunla yatıp, isyankar veya güçlü durabildiği sabahlara uyanmasını herkes istediği gibi yorumlayabilirdi ama anlayamazdı.
Söyleyecek çok şey var aslında ama Şebo üzerine yazmak benim her ne kadar bilmem kaçıncı kez yaptığım bir iş olmasına rağmen, görüyorsunuz ya her defasında ilk kez yapıyormuşum gibi hala düşüncelerimi bir sıraya koymakta zorlanıyorum, sanırım ''dalgasız denizlerin durgunluğuna aldandıran fırtınaları'' çok yaşadık, o yüzden hala bu deli doluluk var bende.
Yaşattığın ve yaşatacağın herşey için minettar olan milyonlarca yürekten, sadece geceleri düşen çiy taneleri gibi değil; hayatın her aydınlık ve karanlık zamanında duygularımızı tatlı tatlı ıslatan bu Şebnem tanesine tek bir ses yükseliyor o'nun için: ''Teşekkürler, asıl biz büyüyoruz seninle''
Buna bir de güzel sesiyle geri vokal yapan Ceren Tügeni ve kendisini grubuna adamış menajer Yeşim Doranı ekleyin, etti yedi...
Onları iyi günde kötü günde, benzersiz bir sevgiyle kucaklayan dinleyicileri tabii sayamıyoruz.
***
Bu grup beraberliklerinin onuncu yılını, Bostancı Gösteri Merkezinde verdikleri şık bir konserle kutladı. Üstelik şef Orhan Şallıel yönetimindeki senfonik orkestra eşliğinde...
Keşke siyasetçilerimiz orada olsaydı... Dürüst olduğu takdirde sahnedeki insanı dinleyicinin nasıl sahiplendiğini görürlerdi...
Keşke aydınlar olsaydı orada... Gençlerin samimiyete verdiği değere tanıklık ederlerdi...
Bir konser değildi çünkü seyrettiğimiz... Sahneyle seyircinin beraber yarattığı, görülmesi gereken bir durumdu.
***
Dile kolay, on yıldır bir arada Şebnem ve arkadaşları... iki kişinin bile anlaşmasının zor olduğu şu dünyada, maceraları on yıldır sürüyor.
Dinleyiciyle beraber ördükleri koza, Sezen Aksu’nun dünyasını hatırlatıyor insana. Ne ilginç değil mi? Sezen Aksu’nun tahtına onlarca aday çıktı bugüne kadar. Oysa hedefi tutturan, inatla ve sadece kendi müziğini yapan Şebnem oldu.
***
Keşke konseri Türkiye deyince aklına sadece insan hakları ihlalleri gelen Avrupalı dostlarımız da görseydi; binlerce yüreği birbirine bağlayan o yoğun sevgi eminim şaşırtırdı onları.
Ama ne Avrupa Birliği Konseyi vardı orada, ne siyasetçiler, ne de aydınlar...
Gençler vardı sadece... Her yaştan, her kesimden binlerce genç...
Herhalde bu yüzden, Ben Bir Mülteciyim adlı şarkıda sahneden yayılan pozitif enerjiyi iliklerimizde hissederken hepimiz mülteciyiz Şebnem! diye bağırmak geldi içimden: Kendi yüreğimizden, gönül yurdumuzdan, sevgimizden sürgünüz hepimiz...
turkiyede aslinda millet olarak pek de alisik olmadigi bir tarzla cikmisti bir kadin... kim bilir belki kendisi bile bilmiyordu aslinda ne kadar onemli oldugunu.
o yagmurlar dedi biz cocuk yasta acinin ne oldugunu anladik. o firtinalar dedi biz acidan sonra da firtinalarin olacagini anladik. ilk defa fırtınalara yagmurlara daha farklı bakiyorduk. buralardan gocup baska yerlere gidiyorduk onu dinledigimizde. ama cocuktuk iste. aklimiz bir yere kadar eriyordu. o kısa cümleler kurduğunu herkesin bilmesini istediğinde biz onun yeni sarkilari olmadigi zamanlarda muzik dunyasina bakan uvey evlatlar gibiydik. suskunduk, ayni sarkilar dilimizdeydi, biraz da buyumustuk hani. o bugun demisti o parcayi dinlerken album kapagina elini goturup sanki gercekten onun kalbine dokunuyormus gibi hissetmek bile baskaydi. iki sene sonrası artik sebnem ferah adi gonullerimizde cok daha farkli yerdeydi. lisedeydik ve hayata sanki yeniden perdelerimizi acmistik. kosa kosa gidip alinan albumler, arkadaslar arasinda konusulanlar . ve özgürce, kimi zaman gizli sakli gidilen konserlerimiz vardi. canli performansini izliyorduk. ilk ask kirintilarimiz o zaman bizde birikmisti gunaydin sevgilimle acmistik biz o zaman liseyi. sonra sil bastan dedik hayatimiza. korkarak yasiyorsan kaybedersin hayati o zaman korkma durma deyiverdik. liseden ayrilmaya butun dostlara, arkadaslara, sevgililere veda ederken son bir kez daha tadiverdik ask acisini, ayriligi. cocukken sahip oldugum kirmizi rugan ayakkabilar yetisti bize yarim yamalak yazabildigimiz mektuplarimiza, kurmaya calisip da her bir yerlere savrulan cumlelerimize sanki tamamlayici olmustu bu sarki. iyi kötü yasamistik biz de birseyler, belki de gercekten cesaretli olsaydik... cesaretimiz olsaydi daha iyi olmaz miydi?... bunu onunla sorduk, gorduk ki gec degil hic birsey icin. hersey insanlar icinmis... hatirladik onunla. gidilen konserler, bir bostanci konserinde bile cektigim fotograflari kimseyle paylasmamak icin simdi hatirliyorum da ne gelen teklifleri gozum gormustu ne de arkadaslarimla paylasmayi. paylasamazdim ilk kez sebnemin fotograflarini bu kadar yakin cekmistim, ilk kez ona sarilmistim, birlikte fotograf cektirip, sol yanagina bir öpücük kondurmustum. melegimizdi o bizim, bazen uzsede melegimizdi... ve buyumenin en buyuk merdivenleri cikip resit oldugumuz donemde... artik daha mantikli kararlar vermeye basladigimiz donemde hayatimiza girip bizi delgec gibi delen hosca kal diyip giden ya da bizim gittigimiz anlarimiz oldu. oyle zamanlar oldu ki bir anda gecmise yolculuk yaptik kulagimizda essiz bir tini muhtesem bir sesle. ask bir multeciymis, ve biz de askmisiz ogrendik. biliyorduk belki, ama ondan duymasi bir baska oluyordu iste. ve can kiriklarimiz. yere teker teker dusen can kiriklarimiz asla toplayamadigimiz.
hala en sevdiğim albümünün ilk albümü en sevdiğim şarkısının bugün olduğu,artık dolgu topuk çizme giymesin istediğim kadın sanatçımız.ay ışığında saklıdır isimli filmin müziği de hatrı sayılırdır ayrıca.özlem tekin gibi şebnem ferah'ın da hayranları fanatiktir genelde.pek olumuz şey duymak istemezler kendisi hakkında.şebo diyorlar kendisine.
hem evanescence'tan önce solo kariyerine başladığından hem de sonradan amy lee'ye özenmek isteyecek bir anlayışısızlığa sahip olmadığından ötürü amy lee'yi taklit etmesi gibi bir konu söz konusu olmayan çığlıkları tüylerimi diken diken eden geçen Cumartesi Bostancı gösteri merkezi'ndeki konserinde bulunduğum rock sanatçısıdır. iki senedir albüm yapmamaktadır, albüm çalışmalarına ise yakın bir zamanda çıkacak olan konser dvd'sinden sonra başlayacaktır, zaten o olmasa bile varlığı yeterdir **
rock muzikte önemli yerlere gelmiş ve rakipsiz kadın. parcaları tüylerimi diken diken baska kadın yoktur.
babam oglum ve ask parcaları favorimdir, ayrıca avrupa'da oldukca dinleyeni vardır.
evanescence grubunun solisti amy lee' yi taklit etmeyi bırakıp eski haline dönerse ilk albümü kadar kaliteli bir iş daha çıkartacağına inandığım güzel sesli bayan şarkıcı.
bulutsuzluk özlemi grubunun yirminci yil konserinde sözlerimi geri alamam parcasini muhtesem seslendiren, turk rock muziginin en iyi kadin solistidir. öyledir.
abiciğimin düzenlediği bir organizasyonda sahne almıştı 2 yıl önce.. aynı konserde teomanda vardı.. ilk şebnem çıktı.. nasıl sıcak nasıl samimi.. hayranlığım katbe kat artmıştı.. daha sonra teo çıktı elinde sigarası.. teo söylerken, abiciğimin yanına gittim acaba kulis arkasında nasıllar diye.. abimi yaka silkerken buldum.. kimden mi?? teomandan tabii.. olmadık şeyler istiyomuş.. beni hala güldüren o an duyduğumda da yerlere yatıran isteği ise şu; " bu seyirciler çok eşlik ediyo, çok ses var, susturun şunları" yuh be teo'cum başka derdin?
tabii sonra şebnemi sordum.. melek melek dedi.. sadece "burası biraz soğuk" demiş canım benim.. teomanı da çok severim ama dinleyenine bile tahammülü yok bu paşamızın..
basrollerini aydan sener ve toprak sergen'in oynadigi, ay isiginda saklidir filminin, filmle ayni adi tasiyan sarkisini seslendiren ve her istedigimde dinlenme sansim olmadigi için de filmi her yakaladigimda sonuna kadar izlememe neden olan güzel sesin sahibi.ulkenin en basarili kadin vokali.
gecen yıl sırf kendısını bı adım onde ızleyebılmek için 4 saat boyunca subatın ayazında dısarıda bekledıgım,bıdaha olsun yıne beklerım dedıgım eşsiz rockcı,bizim şebo muz o.