Şaha kiş! Malûm tabir, satrançta olur. Şu var ki, satrançta esir edilmek istenen başka taşlara kiş denmez! "Kendini koru!" mânasına gelen bu işaret, yalnız şah isimli esasî taşa mahsustur.
Sadece Şaha kiş!
Şunu ilâve edelim ki, bu taşın, müdafaa yolu varken, basit bir dikkatsizlik ve gafletle beleşten ele geçirilmesine müsaade edilmez. Zira satrançta gaye, zaten şahın, müdafaasız kalarak düşmesidir. Şah kendisine "kiş kiş!" taarruz edile edile nihayet öyle bir noktaya çekilecektir ki, başka bir yeri kalmayacak ve orada son bir "kiş"le esir düşecek, mat olacaktır.
Evet, Şaha kiş!
işte efendim, bizim yaptığımız; bütün yazanları ve okuyanlarıyla 9 senedir Büyük Doğu'nun yaptığı, dâva bakımından pervasız ve muhteşem bir "Şaha kiş!"den ibarettir. Biz doğrudan doğruya Şaha "kiş!" diyoruz; küçük, sefil ve mahkûm piyonlara demiyoruz.
O yüzdendir ki, düşmanımız olan küfür, köksüzlük ve sahtecilik bünyesinin şahdamarları geriliyor, asabî cümlesi hallaç yayları gibi ihtizaz ediyor, bizi pamuk yığınları halinde lif lif çözmek, atmak, savurmak istiyorlar.
Şaha kiş! Türk tarihinin Mason dalgasına getirilen belli başlı çığırlarına kiş! Tanzimat’a kiş! Bütün sahte ve yarım kahramanlara; Büyük (!) Reşid Paşalara, Rüşdü Paşalara, Fuad ve Ali Paşalara, Mithat Paşalara, Şinasilere, Namık Kemallere, Ziya Paşalara kiş! Hem de bir defa, tek hareketten ibaret olarak kiş ve mat!..
Ondan sonraki bütün sahte gelişe, o maymun edebiyat ve fikriyata, nihayet baştanbaşa Yahudi ve Mason kuklası "ittihat ve Terakki" ve Meşrutiyet hareketine kiş!
ikinci Abdülhamit gibi bir dâhiden evvelki ve sonraki bön ve gafil şahlara kiş!
ismine inkılâp dedikleri, Türkü mekânda, yani maddede kurtardığı iddia ve imtiyaziyle, Türkü zamanda, yani ruhda batıran hâdiseye topyekûn kiş!
Kiş kiş kiş!.. Kısaca Şaha kiş!.. Yani dâvaya merkezinden, esasından, ruhundan çullanmak; merkezi kuşatmak ve çürütmek... Anlıyor musunuz; Şaha kiş! Hâtta lâfta şah aleyhtarı şah mukallidlerine kiş!..
Fikir de, mesele de, idrâk de, muhalefet de budur! Gerisi şarlatanlık, kalpazanlık ve süflî edebiyat...
işte efendim; bu ölçüye vurunca hemen anlaşılır ki, bu memlekette, dostlar alışverişte görsün diye, fikir, tenkit ve muhalefete özenildi mi, yapılan ilk ve son hareket, hemen işlerin piyon cephelerine hücum edip şah hüviyetini bir tarafta bırakmaktır.
Şaha kiş, efendim, şaha kiş!
Ve bizim, "Şah" mefhumundan anladığımıza göre, tâ 1923’ten 1950’ye kadar bütün CHP kadrosu, bilcümle Bakanları, çakanları, takanlarıyla ve kodamanlarıyla beraber, basit ve değersiz bir piyon yığınından başka bir şey değildir.
Dâvada olsun, şahısda olsun; şaha kiş!..
2 haziran 1952, Sayı 18