bugün

türk milletinin, son on küsür yılda, farkında olmadan, özellikle görsel medya ve boyalı basın vesilesiyle içine çekildiği, maruz bırakıldığı sistemli toplum mühendisliği uygulaması; 'halk böyle istiyor yalanı ile mantıksal legalizme bürünen algısal toplu deformasyon... kavramlar dünyasının mahvedilmesi... özcan deniz'in bir nevi entelektüel sanatçı(!), mehmet ali erbil'in itibarlı çok komik(!), hülya avşar'ın sosyolog(!), ismail-oh-yk'nın büyük müzisyen(!)gibi algılanması, sekiz-on yaşındaki çocuğun(!) memati gibin formasyonlanıp küfürbaz delikanlıya(!) dönmesi gibin ağır travmatik görüngüleri vardır; ama tevekkeli; televizyon yeganedir, vazgeçilmezdir artık beyinler(!) için... şükür ki, tabii kii herkes için geçerli değildir bu 'tespit-gözlem'... 'fakiriz, eziğiz, gezemiyoruz-edemiyoruz naapalım' ajitasyonu da bir yere kadardır... daha yetmişli yıllarda 'bir gün herkes onbeş dakikalığına meşhur olacak' diyen üstad, nerdesin...
(bkz: öğrenilmiş zevksizlik örnekleri)
(bkz: rutin)
hisleri, düşünümleri, farkındalıkları somutlaştırmaya, algılanır hale getirmeye yarayan kelimelere yüklenen 'anlamların' saptırılması, ileri aşamada unutturulması, akabinde de 'hissetme-farketme' gibi insanı organizmadan ayırt eden en önemli özgülüklerin yitirilmesi bu fenomenin en kilit noktalarındandır... tüm bunlar soyut psikoloji dahilinde olduğu, daha doğrusu yok olduğu için toplumun durumun vehametini 'idrak' etmesi, artık, imkansızdır... korkunç bir şey... apolitizasyon, merhametsizleşme, aşırı çıkarcılık ve sair olumsuzlaşmalar, yitimler hep burada gizli...
(bkz: moda)
* son on beş yılda bu toplumun getirilmek istendiği ve gayet de başarılı(!) olunan sıfat(sızlık). yüzeyselleşme ve gerçek sorunların ve insani algıların gözden kaçırılmasına, zamanla hatırlanmamasına dahi yol açmış durum. bir nevi 'brave new world' mensubiyeti. geçmiş olsun. geçti çünkü geri dönüş imkanı... *
(bkz: irreversible)
(bkz: öğrenilmiş çaresizlik)