son zamanlarda maalesef bende olmadığını farkettiğim duygu.
şöyle yani; bir kişi veya yer olay vs. normalde eksikliğini hissetmiyorum. sadece tekrar bir araya gelince veya bir mekan ise söz konusu olan oraya gidince " vayyy be özlemişim" diyorum. ama bir araya gelene kadar herşey normal geliyor.
bugün farkettim ve çok üzüldüm. gerçekten özlemeyi özledim.
bana dönme ihtimali söz konusu bile değilken bile en olmadık zamanlarda aklıma düşüp,teninin kokusu,gülüşü gözlerimin önünden gitmiyor...o an geçmişe gitmek istiyorum ama nafile bu istek o artık hç benimle olmayacak ve ben ancak onu bir resme bakarak sadece özleyebileceğim.keşkelerin bile fayda etmediği bir zamandır özlemek.keşkede belirttiğim pişmalıklarımla bile ona dönemiyorum yanında olmamıyorum...sadece özleyebiliyorum.lanet olsun...
bazen yüzünü dahi görmediğin ama var olduğundan emin olduğun birini eşşek gibi özlemektir. ne piskopattır insanoğlu ''oğlum hiç yüzünü bile görmediğin biri de özlenir mi?'' dersin çelişkili bir ruh haliyle ama özlersin işte bir şekilde. sigara içmeyen biriysen sigara bile içersin, sarhoş bile olmak istersin. ya ne bilim işte acayip duygu remixlemesi. acıyla tatlı yanyana hani şu karpuzu kavunu ayrı olan yapışık sakızlar olur ya onun gibi birşey aynı cisim ama ayrı tadları ama bunu çiğneyip atmak istemezsin içinde yer edinsin istersin. mümkünse kalbimin derinliklerine nüfuz etsin hatta virane gönlü gülistana çevirsin ama ne mümkün. budalalıktır belki de tüm düşünülen belki de gerçeğe yakın düşüncedir. girdap gibi yutmaya çalışan hayatın çetin yolları belki yolumuzu aynı yere çıkartır kim ne bilebilir ki her türlü öngörü olamaz mı hayatta? kesin konuştuğun şeyler bile başına gelmez mi?. işte tüm bunların bileşkesinden doğan tabiatın sunduğu öznel güzelliklere hasretin diğer adıdır özlemektir.
ağır ağır alınmış alkol misali biriktirmektir kılcal damarlarında aşkı. usulca kanına karışırken gözlerini acıtır anımsamak teninin beyazlığını.kıvranırsın soğuk yatağında bir başına, gülümsediğinde dudaklarının kıvrılışını duyumsayarak. işte o an kalbini atlı karıncadan müzik kutusuna hapsetmelisin,yoksa gözyaşların kendi girdabında boğacaktır seni...
hiç beklemediğiniz, aklınızda bile bir şey olmadığı anda gözlerinizden yaşların boşalmasıdır. ister birkaç gün olsun ister birkaç yıl her saniye artan bir duygudur. kalbi sıkıştırır ve hayattan koparabilir.
her nesne de hatirlamaktir, hissetmektir, canlandirmaktir, istemektir. caresi varsa; mutluluk, yoksa; uzuntudur. kimi zaman yasadigini; kimi zaman oldugunu dusunmektir. kimi zaman hayata baglar, hirs verir, istek verir; gulmeyi, aglamayi, aci cekmeyi, asik olmayi; kimi zaman hayattan koparip; herseye sahip olunca ozlemeyi ozletir. ruhtan eksilmez, ustunden zaman gecer, bu sefer suanin; gecmisini ozletir, yine eksilmez, yine birakip gitmez bedeni.
binlerce kitabı içinde barındırabilecek anlama sahip olan kelimedir. illaki bir şeyler özlenir, bir birey olmasına gerek olmamasıyla birlikte herhangi bir şeyi özlemeyen odun bir yapı dünyada yoktur.
her ne olursa olsun beklenilen hep özlemeye mahkumluktur. bu yeri gelir dört duvarı olan eski bir ev yeri gelir eski bir kaç kaybedilen dost, yeri gelir yerinin doldurulamayacağına inanılan bir aşk. her şeyin her an yeri gelir ki , hiçbir duygu dur yerim geldi sen çık bana bir sahne ayarlayın demez insanlara..o an geldimi geliveriorlar ya sonra geldiler oluyorki herneyse diyerekten mevzumuza geri dönüş yapmak istersem , acı kayıpları olan insanlar bu duyguyu çok derin yaşarlar.ölüm kapıyı çalmasına gerek yoktur ki zaten ruhsuzdurlar sosyal hayatta asosyaliteyi birincilikle okurlar ve bitirirler. bir zamanlar gerçek olan birçok şey çoğumuz için hatırlandıkça hiç yaşanmamış gibi olabiliyor bir rüyadaydım sanki ama kabus ama cennet misali güzeldi hoş kimse için güzel şeyler yitirilmez para haricinde. milyonlarca insan içinden bir kaç tanesi sana denk gelince bitince uygun degilki gibi kısa hesaplarıda düşünmezsek aslında özlemek her defasında yenilenen kendini bir daha yıkmaktır. etrafında seni tanıyan yeni insanlar olsada yeni bir evin arkadaşların vs herşeyin olsada genelde hemen hemen hergün yorgunluguna ara verince tek yapman gereken iki damla gözyaşı ve iç geçirerek nefes almaktır ki ne için yaşadım nerden nereye gittim gibi uzun hesapları bir dakika da yapıp sonra tekrar modunu degiştirmek. aslında özlenen kişi eşya vs ne olursa olsun kişinin onunla birlikte oldugu zamandaki kendisini mi özlemesidir bilinmez...
kim arkasına dönüp bakmış ki yıkık bir bina niye yıkılmış demiş ki o yıkık bina kendi kendine toplanabilir mi ki hep gelen geçenin şaşkınlığına mağruz bırakılan her tuğlasını kim elini uzatır da yerden alamaya tenezzül eder ki ? bir sürü benim aklımdan geçen soru cümleleri oluyor . hiçbir psikoloğun çaresini bulamadığı bu duyguyu hiçbir sinir hapıda bugüne kadar bastıramamıştır. ağır kayıplar insanın yüzünü eskitmesede halen daha güzel olsada gözlerini yorgun kılmış beklenilen her neyse usanmış ... artık özlemek diye bir kavram yetemez de zaten ...
kim kimin düşünde bilinmez
kim topragın üstünde saatlerce ağlar bilinmez
kim mavi eski duvarlara sahip biridir
ve kim gözyaşlarıyla çıkarken badana yapmıştır evini
yada bordo duvarlarının loşlugunda unutmuştur kendi yüzünü
okul sırasını bile ,daha arkadaşlarına gelemeden bütün bu ayrıntıları nasıl hatırlasın bir insan ...
hayattaki her insanın yapamayacağı tek bir şey vardır ki arkasını dönüp gitsede herşeye , özlemlerine kem vuramaz ...iyisiyle kötüyse ne yaşandıysa dini islam olanın da tek tesellisi vardır ki burdan sonra ebedi hayatım yeni başlıyor belki orda buluşurum özlemlerimle ...