karşıdakine kendini çok fazla açmış olmayı, onu çok iyi tanımayı gerektirir. özlemek, yeri başkası tarafından dolmayacak insanlara karşı hissedilendir. öyle 5 saat görmeyince 'sevgilim seni çok özledim' demek özlemek değildir. özlemek keşke burda olsaydı da değildir. yokken bir yarının eksik kalmasıdır, doya doya nefes alamamaktır.
anlayacağınız basit bir şey değildir, herkese karşı hissedilmez.
aslinda hep yaninda olmasi gereken seni büyütmesi korumasi gereken insanin sesini bile duyamamak.anne baba kardes özlemi varken. sicarim eski sevgiliye.
Özlemek ağırdır. Her yurek kaldıramaz bu yükü kaldıranlarda altında ezilenlerdir kavuşacağını biliyorsan güzel bir duygudur ama sonunda vuslat yoksa özlemek çok acıdır hep yarım kalır eksik kalırsin bir yanın hep buruk yasarşın çünkü vuslatını beklediğin ozledıgın biri var. Bu duyguyu hissettiren şey ölüm de olabilir kavuşmaya engel bir takım şeylerde her ne olursa olsun ağırdır. ''vedalar doğru değil sevgiler yalan değil.''
can sıkıntısından olduğu tezi öne sürülür, okunacak onca kitap, izlenecek onca dizi ve gezilecek öyle çok yer vardır ama nedense senin can sıkıntısından gözlerin dolar.
ölümün ve dahasının olduğu bu dünyada çok önemli bir acı değildir. neleri özledik de unutmadık? daha doğrusu evet unutmadık ama hep değerini kaybetti o özlediğimiz şeyler. sıcaklıklarını yitirdiler. sevdiğimizle ilgili sıcak bir anı zaman geçtikçe yavaş yavaş karanlık kadar soğumadı mı? öyle işte. sıcaklığında çok can acıtır. zamanla yerini değişik ve çok da hoş olmayan bir duyguya bırakır ama hayat bu. ne yapabilirsin?
sevdiginiz insanin gozunuzde daha da yucelmesine sebep olan duygudur. o kisi uzaktayken size daha da yaklasiyor aslinda. her an aklinizda oluyor. ortaokullu cocuklarin okul duvarlarina yaptigi sacma salak graffitilerden bile degisik anlamlar cikarmaya basliyorsunuz, her gece yataga yalniz girip ona sarilip uyuyorsunuz, o sizden kilometrelerce uzaktayken bile yolda onunla beraber yuruyorsunuz. *
ha ayrilik cok uzun surerse ozlem yerini bosluga birakiyor o ayri. ne kadar severseniz sevin gozden irak olan gonulden de irak oluyor. unutuyorsunuz yillar sonra.
her gün her dakika kanımda hissettiğim öldürmeyen ama güçlü olmama da mani olan his. nasıl bu kadar kalpsiz olabildiğini hala anlayamadığım hadise.. geldiğim nokta: zamanı geriye alıp onu görmeyecek olmayı istemem. çünkü yoruldum. çok yoruldum. beklemekten. onun hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edebilmesinden. gelmişinden, geçmişinden yanındaki kadını sarıp sarmalamasından. beni hiç kimsesiymişim gibi.. neyse işte. özlemek geçmeyen bir şey sözlük. hak etmeyen insanları sabaha karşı üçte boş ev boş yatak boş el bağlamında hortlayıp kişiyi öldürmeye niyetlenen bir şey sözlük..
çaresizlik de eklenirse üzerine çok ağır olan. direnmeye çalıştıkça karşıma çıkan bu duygu her şeyi yıkıp beni en başa götürebilecek potansiyelde. bu yüzden çok savaşıyorum. yenilirsem hayatımın gidişatına yön verecek güçte çünkü.
özlemekle meşgul olan yerlerim var. ama biliyorum ki işin içine bizzat özlediğim şey girince darma dağın ediyor ortalığı. kendi sözcüklerimle oluşturduğum kraliyeti yine kendi sözcüklerimle yıkıyorum. keşke böyle olmasa ama böyle oluyor. o yüzden uzak olmalı artık. ondan güzel şeyler kalması için geriye, sessizlik olmalı, onu barındıran ve onun olan yeni hiçbir şey eklenmemeli bana...
Hep Kahır
Dur! bırak kaynasın kahvenin suyu,
Bana istanbul'u anlat nasıldı?
Bana boğazı anlat nasıldı?
Haziran titreyişlerle kaçak yağmurlar ardı
Yıkanmış, kurunurmuydu yine o yedi tepe
Ana şefkati gibi sıcak bir güneşle
insanlar gülüyordu de
Trende, vapurda, otobüste,
Yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle.
Hep kahır, hep kahır, hep kahır
Bıktım be...
Dur! bırak, kalsın, açma televizyonu
Bana istanbulu anlat nasıldı?
Şehirlerin şehrini anlat nasıldı?
Beyoğlu sırtlarından yasak gözlerimle bakıp
Köprüler, sarayburnu, minareler ve halice öv
Diyiverdin mi bir merhaba, gizlice
insanlar gülüyordu de
Trende, vapurda, otobüste
Yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle.
Hep kahır, hep kahır, hep kahır
Bıktım be...
Dur! bırak, kımıldama, kal biraz öylece n'olur
Kokun istanbul gibidir, gözlerin istanbul gecesi
Şimdi gel sarıl, sarıl bana kınalım
Gökkubbenin altında ordada beraber
Çok şükür diyerek yeniden başlamanın hayali
Hasretinin çölünde sanki bir pınar gibi
insanlar gülüyordu de
Trende, vapurda, otobüste
Yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle.
Hep kahır, hep kahır, hep kahır
Bıktım be...
bir kişi veya bir nesneye, toplumun öne sürdüğü değerler doğrultusuna yakıştırdığınız sıfatlar, ona karşı doğal olmayan bir bağımlılık yaratır. bu bağımlılığın eksikliğinde yarattığı duyguda o çok sözü edilen özlemdir.
Hele de şu saatte yastığa koyduğun yanağından bir yaş yastığa düşüyorsa ve içinin acısı onu özlediğin her an artıyorsa... Neyse Kadıköy vapuru nereden kalkıyordu?