eğer özlenen insan gelmeyecekse, özleyen içini derin derin çekerken nefessiz kalıp boğulabilecek kıvama gelebilir. insan o durumdayken sıkıntıdan patlayabilir. bununla ilgili bir söz de vardır:
bazen insan o kadar özlenir ki özlenen bilse yokluğundan utanır. sanırım aziz nesin'in sözüydü.
Özlenene kavuşmak sadece hayalden ibaretse; özleyeni yarım bırakan bir duygudur. O bir yerlerde nefes almaktadır ama sen o nefesin sıcaklığını hissedemiyosundur. Kalbi fena sızlatır, yazıktır, çok yazık...
kalbin üzerindeki istisnai olan çizgili kaslar ile içinde kas bulunmayan beyin arasında oluşan ve bilgisayarın kuzey, güney köprülerine benzer bir işlevden geçen flashback verilerinin ani ya da daimi canlanması ile rom bellek paradigmasının oluşmasıdır. oysa dahili hard diskte ciddi alanlar kaplayabilir. sakınınız.
onun yanındayken, o hayatınızdayken ki kendinizi özlemektir aslında. hayatınıza birden bire giren, o güne kadar hiç tanımadığınız biri size, sizin bile bilmediğiniz birini gösterir. ve aslında siz onu değil, onun varlığının ortaya çıkardığı kendinizi özlersiniz. bu yüzdendir ki özlemek insanın kendine duyduğu hasrettir, zordur.
ne ağır, ne zor şey şu özlemek!
insanın önüne bakmasına engel olan bir şey gibi.
yazmaya başlasam, bilinçaltımdaki duygular sanki ortaya çıkacak.. belki de daha iyi olmayacağımdandır, belki de yazmak iyi gelse de, gözlerimin önünde olmasını istemediğimdendir..
belki güzel ama en fena duygulardan bu özlem..
insanın kalbinin ortasına değil, her yerinin aynı anda üstüne oturuyor sanki, kamyon geçse üstünden daha iyi !
geçmişe, geçen günlere.. geç(e)meyen günlere de.. anılara, asla dönülemeyecek , yaşanmayacak tekrarı olan anılara.. keşkelerle başlayıp, pişmanlıkları araya serpiştirerek yaşar insan özlemi en derininden!
zaten insanı fena eden anılar başka da değil! kafada tekrar yaşayıp, bir anlığına dönüp sonra bakınca aslında günlerin ne de çok ve hızlı geçtiğini gördükten sonra yeniden özlemler...
özlediklerine uzaktan bakmak gibi bi' şey..
kişilere , varlıklara, asla gelmeyecek şeylere olan özlem en kötülerinden.. tarifsizliklerden başka değil..
tanımdan sonra gelen edit:
özledim ben çok.. en çok o'nu, yanımda olunca huzurlu hissettiğim şeyi!..
özledim çok geçmiş günleri, yeniden yaşasam yine bugünlere gelecek olsam da, o günlerin tadını bulamıyorum ki hiçbir şeyde şimdilerde ben..
değişmeyecek olan şeyler, geri gel(e)meyecek şeylerin özlemi ağırlık yapıyor ama onlarla yaşamak işte esas olan.
kimi zaman insanı mutlu eden kimi zaman da depresyona sokan garip histir. arkadaş özlüyorum. bildiğin mütemadiyen özlüyorum. gelirdi sırnaşırdı falan. omzuma yatardı çocuk edasıyla. bi de bakardı bişi der miyim acaba diye. yerim lan seni şapşik. bi süre daha yokum ama dönüşüm muhteşem olacak gibi.
(bkz: kedi canını senin)