özlemek..
birden bire susamak gibidir, ya da acıkmak. ve tüm bunların canını acıtması gibidir.
ben seni özledim diyemediğin zaman ise daha çok acıkırsın sanki, susamışsındır, su içmezsen öleceksin gibidir.
insanı mahveder, çok fenalık yapar özleyen bünyeye.
ihtiyaç duymaktan ortaya çıkan bir kavramdır, lakin insanın kendisini özlememesi kendisine ihtiyaç duymadığının anlamına geliyorsa bu insan oldukça yanılgı içerisindedir.
--spoiler--
uzaktaki birini mi özledin? uyu geçer, uyuyabildiysen yeterince özlememişsindir, uyuyamadıysan kalk ve onun yanına git, ona ihtiyacın var.
--spoiler--
neyi özlediğini bilmiyorsan, hele bide gecenin kuytu bir anında sandalyeye sinerek özlüyorsan. uyku da tutmuyor ya bir türlü. ağır gelir insana o. canını sıkar. şarkı dinler şiir yazmaya çalışırsın ama karanlıkta hani ne yazdığını da görmene gerek yok pek. bide hissizleştirir adamı. pis bir dinginlik.
keşke ağlayabiliyor olsam, en azından dikkatim dağılsın. ama pislik değil mi işte. sadece özle şimdi sabaha kadar, ürper ama. uyku her göz kırptığında ürper.
"geceler midir tükenip giden
aylar mı yoksa ay ışığında
ey soluğumu soluğunda sevdiğim
sesimi sesinde dinleyip, yüreğinin rengine gönül verdiğim.
bil ki senden uzak ne kuşları avutabilir beni buranın"
insanın her zaman hissetmek istemediği, fakat o olmadığı zaman da aşkların, sevgilerin anlamının kalmadığı bir duygudur. kısacası insanlar onu hor görür, istemezler fakat onun sevgiyi arttırma özelliğini de bilmezler halbuki onu bilseler yalnızlık ve özlemek hakkında bu kadar net duygular besleyemezler.
bir ölüyü özlemek ne zor.gelmeyeceğini bile bile, yokluğunun içini ezişini,
her gün daha derin ayak izleriyle gidişini hissetmek izlemek ne zor.
çok zor ; toprağı, baş taşı olmadan bir ölüyü uğurlamak...
en güzel yanı kavuşmak olan duygu. ilacı da bu sanırım... kavuşamadıkça daha fazla büyüyor içinde, hayatının her yerinde yer ediniyor kendisine... en sonunda bir bakmışsın özleye özleye "o" olmuşsun. yemek yerken onunla yediklerin gelmeye başlamış gözünün önüne, sinemaya gitmek istediğinde onunla izlediğin filmler, vapurla karşıya geçmek istediğinde onun simitlere martı atışı, rüzgarda dalgalanan saçları gelmiş gözünün önüne sırf bu yüzden bütün trafiğe rağmen kara yolunu seçmişsin... bu sefer de taksim-kadıköy otobüsünde yaptığınız saçmalıklar gelmiş aklına... durdurmaya başlarsın bir süre sonra, dedim ya tek ilacı kavuşmak...
gel artık... seni sevmenin en güzel yanı kavuşmaksa, hak ettik... artık gel.