O kadar hassas ve o kadar aşk dolu bir kavramdır ki asırlar evvel bile montaigne şöyle bir tanım verir: Özgürlüğe öyle düşkünüm ki, koca Hindistan'ın bir köşesini bana yasak etseler dünyanın tadı kaçar neredeyse .
Hiçbir yerde saklı, eli kolu bağlı yaşamak da istemem, orada pineklemektense alır başımı
havası, toprağı bana açık bir yere giderim. Hey Allahım! çekilir şey
midir ülkenin bir bucağına çivilenip kalmak? Niceleri, yasalarımıza
aykırılık ettiler diye kentlere, alanlara herkesin gidip geldiği yollara
uğrayamadan yaşayabiliyorlar. Benim hizmet ettiğim yasalar küçük
parmağımı bile köle etmeye kalksalar, nereye olsa gider başka yasalar
arardım.
özgürlük nickini niçin seçtiğini çözemediğim yazar. türbana özgürlük derler, -ki türbana kısıtlama yoktur dini kıyafetlere kısıtlama vardır- iş eşcinsellere gelince o özgürlük bir anda yok olur. bu ne çelişkidir böyle? eşcinseller türbanlılardan milyon kez daha fazla eziliyor bu ülkede! ve üstelik sizin gibi boş özgürlük anlayışı olanlar bu insanların seçmedikleri şeyden dolayı aşağılanmasının bir insan hakları ihlali olduğunu düşünmüyor, aksine kutsuyor. sevmeyebilirsiniz, size ters gelebilir ama saygı duymak zorundasınız, hakları kısıtlandığında her türlü haksızlığa olduğu gibi buna da sesinizi yükseltmelisiniz. halen daha sapkınlık deyip bu insanların özgürlüğü hakkında ileri geri konuşacaksanız tayyip'in oğlunun gemisine atlayın, şöyle güzel bi gezintiye çıkıp kendinize gelin, insanları böyle hedef göstermek bu kadar kolay olmamalı!
tanımlana tanımlana içi boşalmış kelime. şimdi teorik altyapısı hiç olmayan şairane bir farklı tanımlamadan bahsedeceğim. hürriyet ve özgürlük kelimeleri bizim memlekette farklı zamanlarda vücut buldu. hürriyet kelimesi de fransızca "liberté"nin karşılığı gibi bulunmuş. siyasi bir içerikle vücut bulmuş. özgürlük ise cumhuriyet sonrası türkçe akımıyla meydana çıkmış bir kelime. hürriyet, sınıra bağlı bir etimolojik içerik taşıyor, özgürlük ise "öz"den gelen, varoluşsal bir anlam taşıyor gibi. (ismet özel dengesizi de bir yerde buna benzer bir şey demişti, adama kıl olduğum için aynı şeyi söylediğimden utandım *)
neyse dağıtmayayım, aziz tomas roma'ya esir düştüğünde yargısız asılacakken "ben hürüm" demiş ve yargılanmayı istemişti. esasında imparatorun otoritesini tanımak anlamına geliyordu ve bağıl bir serbestiyet içeriyordu. oysa itiraz etmese "özgür" bir adam olarak ölecekti.
şairane demiştim değil mi *
açtıkları saçma başlıklarla inananları aşağılamaya çalışan din düşmanlarını, temel hak ve hürriyetlerin bir parçası olan din ve vicdan özgürlüğünü hiçe sayan sözüm ona çağdaş bozuntularını, tek parti düzeni heveslisi darbecilerin yandaşlarını ve bilumum benzer zevat ve zerzevatı, onların seviyesine inmeden yerden yere vurduğu ve onlara özgürlük tanımayı insanlığa hakaret addettiği için malum kitle tarafından kullandığı rumuz ile yazdıklarının tutmadığı iddia edilip duran yazar.
- yazdıklarının dokunmasına rağmen cevap veremeyenlerin rumuzuna farklı göndermeler yaptığı bir yazar.
- eleştirmeözgürlüğünü kullanmasına tahammül edemeyenlerin farklı sıfatlarla andığı bir yazar.
- (bkz: ben)
başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biten falan değildir. o romantizm muhtevasına sahip ifadelerden sadece biri. özgürlük güçlü olanın gücü eline geçirdikten sonra kendisine sınırsız, diğerlerine sınırlı miktarda sunduğu imkandır. "gerçekçi ol imkansızı iste" al bir fasarya daha.