bugün
- aşkta yaş farkı önemli midir11
- anın görüntüsü15
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi25
- bik bik bu sözlüğün divasıdır20
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz8
- iğrenç bir his tarif et39
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek13
- emar15
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz44
- sözlük yazarlarının abileri10
- insanlar melek mi şeytan mı8
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- en yaşlı özelliğiniz17
- eski kırığının burcunu hatırlayan erkek8
- yakışıklı ama zengin erkek12
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam14
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız12
- icardi190525
- hemşire kızlar nasıl oluyor10
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi14
- özgür özel13
- suriyeliler suriye'ye dönsün19
- fake hesabım için nick önerileri9
- kruvasan ile kahvaltı yapmak8
- karınıza kaşarlı poğaça yapar mısınız19
- emmanuel emenike17
- vücutçu aptal erkek vs gösterişsiz felsefi erkek16
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi19
- insana kendini kötü hissettiren şeyler26
- yazarların ruh hali10
- düz dünyacıların güneş tutulmasına bakışı12
- köpekler arasından seri katil çıkmaması9
- köpekleri aklamak için sırtlana iftira atmak10
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
- aykolik'in boyu yaşı kilosu mesleği8
- bik bik'in yaşı boyu kilosu8
- sel felaketinin nedeni cehapedir13
- türkiye de 120000 atatürk heykeli olması15
- mustafa sandal'ın 1 mayıs paylaşımı14
- sözlüğün en götü güzel kızı21
- 1 mayıs8
- ahirette sorulacak ilk soru8
- oksijensizsu14
- 1 mayıs 2024 borussia dortmund psg maçı9
- uludağ sözlüğün bitmiş olması14
- sözlük kızlarını kategorize eden utanmazlar18
- kocamsunun hazırladığı sürpriz15
- japonyada düşen insana yardım edenler12
- tilki ailesi8
(bkz: Michel de Montaigne)
Fransız bir yazardır,
Az sonra değişebilirim... Yalnızca halim değil amacım da değişebilir sözünün sahibidir.
Fransız bir yazardır,
Az sonra değişebilirim... Yalnızca halim değil amacım da değişebilir sözünün sahibidir.
Denemelerinde ölüm üstüne yazısı şaheserdir.
Madem ki ölümün önüne geçilemez, ne zaman gelirse gelsin. Sokrates’e; “Otuz zalimler seni ölüme mahkum ettiler,” denildiği zaman: “Tabiat da onları!” demiş.
Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık!
Nasıl doğuşumuz bizim için her şeyin doğuşu olduysa, ölümümüz de her şeyin ölümü olacaktır. Öyle ise, yüz sene daha yaşamayacağız diye ağlamak, yüz sene evvel yaşamadığımıza ağlamak kadar deliliktir. Ölüm başka bir hayatın kaynağıdır. Bu hayata gelirken de ağladık, eziyet çektik, bu hayata da eski şeklimizden soyunarak girdik.
Başımıza bir defa gelen şey, büyük bir dert sayılmaz. Bir anda olup biten bir şey için bu kadar zaman korku çekmek akıl karı mıdır? Ölüm, uzun ömürle kısa ömür arasındaki farkı kaldırır, çünkü yaşamayanlar için zamanın uzunu kısası yoktur. Aristo, Hypanis ırmağının suları üstünde bir tek gün yaşayan küçük hayvanlar bulunduğunu söyler. Bu hayvanlardan, sabahın saat sekizinde ölen genç, akşamın saat beşinde ölen ihtiyar sayılır. Bu kadarcık bir ömrün bahtlısını, bahtsızını hesaplamak hangimizi gülünç etmez? Ama edebiyetin yanında, dağların, şehirlerin, yıldızların, ağaçların, hatta bazı hayvanların ömrü yanında bizim hayatımızın uzunu, kısası da o kadar gülünçtür.
Tabiat bunu böyle istiyor. Bize diyor ki: “Bu dünyaya nasıl geldiyseniz, öylece çıkıp gidin. Ölümden hayata geçerken duymadığımız kaygıyı ve korkuyu, hayattan ölüme geçerken de duymayın. Ölümünüz varlık düzeninin, dünya hayatının, şartlarının biridir. (insanlar birbirini yaşatarak yaşarlar ve hayat meşalesini, koşucular gibi, birbirlerine devrederler – Lucretius).
Yaşadığınız her an, hayattan eksilmiş, harcanmış bir andır. Ömrünüzün her günkü işi, ölüm binasını kurmaktır. Hayatın içinde iken ölümün de içindesiniz, çünkü hayattan çıkınca ölümden de çıkmış oluyorsunuz. Yahut şöyle diyelim isterseniz; hayattan sonra ölümdesiniz, ama hayatta iken ölmektesiniz. Ölümün, ölmekte olana ettiği ise, ölmüş olana ettiğinden daha acı, daha derin, daha can yakıcıdır.
Hayattan edeceğiniz kârı ettiyseniz, doya doya yaşadıysanız, güle güle gidin.
“Niçin hayat sofrasından, karnı doymuş bir davetli gibi kalkıp gidemiyorsun? Niçin günlerine, yine sefalet içinde yaşanacak, yine boşuna geçip gidecek daha başka günler katmak istiyorsun? Lucretius.”
Hayat kendiliğinden ne iyi ne fenadır, ona iyiliği ve fenalığı katan sizsiniz.
Bir gün yaşadıysanız her şeyi görmüş sayılırsınız. Bir gün bütün günlerin eşidir. Başka bir gündüz, başka bir gece yoktur. Atalarınızın gördüğü, torunlarınızın göreceği hep bu güneş, bu ay, bu yıldızlar, bu düzendir.
Madem ki ölümün önüne geçilemez, ne zaman gelirse gelsin. Sokrates’e; “Otuz zalimler seni ölüme mahkum ettiler,” denildiği zaman: “Tabiat da onları!” demiş.
Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık!
Nasıl doğuşumuz bizim için her şeyin doğuşu olduysa, ölümümüz de her şeyin ölümü olacaktır. Öyle ise, yüz sene daha yaşamayacağız diye ağlamak, yüz sene evvel yaşamadığımıza ağlamak kadar deliliktir. Ölüm başka bir hayatın kaynağıdır. Bu hayata gelirken de ağladık, eziyet çektik, bu hayata da eski şeklimizden soyunarak girdik.
Başımıza bir defa gelen şey, büyük bir dert sayılmaz. Bir anda olup biten bir şey için bu kadar zaman korku çekmek akıl karı mıdır? Ölüm, uzun ömürle kısa ömür arasındaki farkı kaldırır, çünkü yaşamayanlar için zamanın uzunu kısası yoktur. Aristo, Hypanis ırmağının suları üstünde bir tek gün yaşayan küçük hayvanlar bulunduğunu söyler. Bu hayvanlardan, sabahın saat sekizinde ölen genç, akşamın saat beşinde ölen ihtiyar sayılır. Bu kadarcık bir ömrün bahtlısını, bahtsızını hesaplamak hangimizi gülünç etmez? Ama edebiyetin yanında, dağların, şehirlerin, yıldızların, ağaçların, hatta bazı hayvanların ömrü yanında bizim hayatımızın uzunu, kısası da o kadar gülünçtür.
Tabiat bunu böyle istiyor. Bize diyor ki: “Bu dünyaya nasıl geldiyseniz, öylece çıkıp gidin. Ölümden hayata geçerken duymadığımız kaygıyı ve korkuyu, hayattan ölüme geçerken de duymayın. Ölümünüz varlık düzeninin, dünya hayatının, şartlarının biridir. (insanlar birbirini yaşatarak yaşarlar ve hayat meşalesini, koşucular gibi, birbirlerine devrederler – Lucretius).
Yaşadığınız her an, hayattan eksilmiş, harcanmış bir andır. Ömrünüzün her günkü işi, ölüm binasını kurmaktır. Hayatın içinde iken ölümün de içindesiniz, çünkü hayattan çıkınca ölümden de çıkmış oluyorsunuz. Yahut şöyle diyelim isterseniz; hayattan sonra ölümdesiniz, ama hayatta iken ölmektesiniz. Ölümün, ölmekte olana ettiği ise, ölmüş olana ettiğinden daha acı, daha derin, daha can yakıcıdır.
Hayattan edeceğiniz kârı ettiyseniz, doya doya yaşadıysanız, güle güle gidin.
“Niçin hayat sofrasından, karnı doymuş bir davetli gibi kalkıp gidemiyorsun? Niçin günlerine, yine sefalet içinde yaşanacak, yine boşuna geçip gidecek daha başka günler katmak istiyorsun? Lucretius.”
Hayat kendiliğinden ne iyi ne fenadır, ona iyiliği ve fenalığı katan sizsiniz.
Bir gün yaşadıysanız her şeyi görmüş sayılırsınız. Bir gün bütün günlerin eşidir. Başka bir gündüz, başka bir gece yoktur. Atalarınızın gördüğü, torunlarınızın göreceği hep bu güneş, bu ay, bu yıldızlar, bu düzendir.
...
bir insana yalancı demenin gerçek anlamını araştırırken, onu aslında tanrı karşısında cesur, insanlar karşısında ise korkak olarak tanımlayabiliriz. çünkü yalan tanrı'dan gizlenemez, fakat insanlardan saklanabilir.
bir insana yalancı demenin gerçek anlamını araştırırken, onu aslında tanrı karşısında cesur, insanlar karşısında ise korkak olarak tanımlayabiliriz. çünkü yalan tanrı'dan gizlenemez, fakat insanlardan saklanabilir.
Denemeler'i başucu kitabımdır. Çağının ilerisinde, çağımızın gerisinde.
"Yazmak mutsuzluğun nedeni değil, sonucudur."
anlaşılmaz bir düz yazı, çoğunlukla entelektüelliğin değil tembelliğin göstergesidir;
kolayca okunan bir yazı ise asla kolayca yazılmamıstır.
ya da böyle anlasılmaz bir yazı kaleme alan yazar, içerikteki eksikligini gizlemek istiyordur;
anlaşilmaz olmak, söyleyecek hiçbir şeyi olmayan için benzersiz bir korunaktır.
montaigne
kolayca okunan bir yazı ise asla kolayca yazılmamıstır.
ya da böyle anlasılmaz bir yazı kaleme alan yazar, içerikteki eksikligini gizlemek istiyordur;
anlaşilmaz olmak, söyleyecek hiçbir şeyi olmayan için benzersiz bir korunaktır.
montaigne
Lanet olsun montaigne iyi denemeydi.
Raınbow six siege adlı online oyunda fransız gign operatorudur.
Genısleyebılen kalkanla oynar.
Not:bu o montaigne degılmıs.
Genısleyebılen kalkanla oynar.
Not:bu o montaigne degılmıs.
“Aslında insanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor.
Sadece sen, yanlış insanlar üzerinde hayal kuruyorsun.”
(bkz: Montaigne)
(bkz: Montaigne)
"Rahatsız, gözü doymaz, telâşlı bir zengin, sade yoksul bir kişiden daha zavallı gelir bana." sözünün sahibi yazar.
1533-1592 yılları arasında yaşamış fransız yazar. en sevdiğim yazarlardan.
en sevdiğim sözü ise:
''ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim.''
en sevdiğim sözü ise:
''ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim.''
döneminin çok ilerisinde bir yazar-düşünür. rönesansı çok iyi yansıtır. deneme türü diye bir şey varsa onun sayesindedir. herkesin iyi bir çeviri olan yayın ile okuması lazım.
denemeler haricinde bir kitabını bilmediğim ve onu da henüz okumadığım 16.yy Fransız yazar.
güncel Önemli Başlıklar