içinde bulunduğumuz coğrafyada zamanın tersine olarak git gide alanı daralandır. Ekonomik olsun, düşünsel olsun her bakımdan günden güne azalıyor ve bunu aşırı hissettiriyor.
hičbir canlı asla tam olarak özgür değildir özgürlüğün simgesi olarak gördüğünuz martılar neden sürekli gemilerin peşinde karnını doyurmak için sürekli o gemiyi belki simit atan olur diye takip etmeye mahkum.
bence ölüp de ruhumuz ozgür kalınca tam anlamıyla özgür olacağız.
tanımı imkansız şey. Zira, tanım tanımı yapılan şeyi o tanımın çizdiği sınırlara hapseder ve bu, özgürgün doğasına daha en baştan aykırıdır. Özgürlüğe dair 47 sayfa boyunca yapılmış her tanım ortaya paradokstan başka bir şey çıkarmamıştır.
yükselip ileri gitmek istediğim bir döngüde, özgürlük arayışındaki ben, kendimi bir şiirden, bir sözden, bir melodiden, bir filmden geçirip güzelleştiririm. Yoksa etrafı kuşatmış bu kadar saçmalığa can dayanmaz.
Bazen bireyin kendisi için zararlı olabileceğine inanılan bir eylemi gerçekleştirebilme yetkinliği olarak da karşımıza çıkabilen olgu. Özgürlük savunuculuğuna soyunmuş bizler bu tür durumlarda fikir ayrılıkları yaşarız. (bkz: ötanazi)
Bizde Allah'a kul olmakla başlar. Her şeyden sıyrılırsın o zaman. Kuş gibi hafiflersin. Kimsenin ne düşündüğü önemli olmaz artık. Senin tek ve yegane amacın Allah'ı razı etmektir. Giyinişin, görünüşün nasıl olursa olsun O senin kalbini bilir.
Sonra... Sonra gönlün uçar işte. Sonra dünya küçülür. Sonrası peygamber, vuslat, aşktır.
Özgürlük doğumunuzdan beş dakika sonraya kadardır. Ondan sonra adınıza, uyruğunuza, dininize, mezhebinize karar verecekler ve tüm hayatınızı seçmediğiniz şeyleri savunarak ve aptalca savaşarak geçireceksiniz.