--spoiler--
sık sık cenaze törenlerinde, kadın olsun erkek olsun, insanların ölümü lanetlediğine tanık oluyorum. fakat ölüm ulu tanrının bizlere bir armağanıdır.
armağan sözcüğü size aykırı mı geliyor?
fakat bu bir gerçek.
eğer ölüm kaçınılmaz olmasaydı, insan bütün yaşamını ondan uzak durmaya adayacaktı. hiçbir tehlikeyi göze almayacak, hiçbir girişimde bulunmayacak, hiçbir işe el atmayacak, yeni bir şey bulmayacak, yenibir şey yapmayacaktı.
yaşam sürekli bir uyuşukluk olacaktı.
tanrıya bize ölümü armağan ettiği için şükredelim, çünkü yaşam ölümle anlam kazanıyor.
--spoiler-- *
kıyamet günü uyanılacak uzunca bir uykuya dalmaktır. elbette bu uykuya herkes huzur içinde dalamaz ama ölüm gerçekleştikten sonra insanın dünyevi acılarından kurtulup hafifleyeceği söylenir hep. eğer dinsel metinlerden kuran'ı referans alırsak durum budur. ölüm bir uykudan çok farklı bir şey değildir. kafir olsun mümin olsun insanların hepsi için ölüm bir uykudur. uyanışı mahşer günü olacaktır ve ben o sahneyi de düşleyebiliyorum ucundan da olsa. kıyamet kopmuş, dünya yeni bir yaratılışla tekrardan var edilmiş, ve sen toprak üstünde uyanıyorsun yattığın yerden, şaşkın, ürkek. daha dün ölmüşsün gibi, ama belki aradan 1 milyar yıl geçmiş. bilirsiniz uykudayken zaman nasıl geçer anlaşılmaz. işte ölüm ve sonrası budur kuran'da anlatılanlara göre. ölüler işitmez, ölüler görmez. onların bu dünya ile işleri bitmiştir. uykudadırlar. kabirde azap, sorgu vesaire ise kuran'da iması dahi bulunmayan masallardır.
çok basit bir şekilde elde edilebilir olmasına rağmen genelde süprizi kaçmasın diye beklenilenen zıpırtı..huzura erileceği farzedilmektedir..en azından bir hava değişikliği olur kanımca.. merakla bekliyoruz efem.
Bilimin sonrasını açıklayamaması nedeni ile çeşitli inanışlara göre amacı ve işleyişi farklı olan bir kavramdır. Kimileri tekrar doğacağına inanırken (bkz: reenkarnasyon) kimileri ise ahirette tekrar dirileceğine inanmaktadır. Kimileri ise ölenlerin tamamen yokolduğuna inanmaktadır. Bunların dışında da birçok inanış vardır.
gidene mi zor kalana mı bilinmez ama sanırım kalan için daha zor çok zor hem de. hergün ölmek demektir geride kalmak, nefes alamamaktır. içine bir şeyler oturur da gitmez, ruh gibi dolanırsın ortalarda da kimse anlamaz bir şey yapamaz. içinde tarifi zor bir acı olurda geçmez hiç. ölüm böyle bir şeydir işte. sadece bir kişiyi öldürmez ki geride kalanlarla beraber birsürü insanı öldürür.
Öncesinde ve ardından geçen zamanın nasıl geçtiğine akıl erdiremediğinizdir. Çok sevdiğiniz biri öldüğünde, o ilk gece başınızı yastığa koydugunuz an dersiniz ki zaman... buraya kadardı madem, bu kadar hızlı, bu kadar hoyrat mı geçmeliydi?.. Ve senesine yaklastığınız günlerde aklınızdaki tek düşünce şudur ; ` daha dün gibi, oldu mu o kadar? ' Oldu ya... Bunca zaman duymadan sesini, görmeden yüzünü geçti gitti zaman. Çaresiz özlemlerin başlangıcıdır ölüm.
tam 10 yıl önce bugün tanık olduğum... sarsıntıyı hatırlarım hala, galiba hiç unutamayacağım. eşimin annesini ölürken izledim, hayatım boyunca pişmanlık duyacağım oradan kaçmadığım için. doktorum, metinim falan diye o son nefesi izledim.
oysa tanımadığım insanları ölürken görmek ne kolaydı, "başınız sağolsun,kaybettik", o kadar. tanık olmayın sevdiklerinizin ölümüne elinizden geliyorsa, ruhunuzda açacağı yarayı tahmin bile edemezsiniz.
Bu aralar kendisini düsünerek huzur buldugum durum.Ciddi ciddi huzur buluyorum.Darlandikca,"Takma oglum,nasilsa ölecegiz."diyorum ve bu sihirli sözcük,üstesinden gelemeyecegim hic birsey olmadigini gösteriyorum bana.Ne kadar güclü olursak olalim,en güclü olanimizin bile bir nefesi,bir daha geri vermemeye gücü yok.Bu kadar aciziz yani...