Bu dünyaya örnektir...
Bu ruhun ışığıdır...
Bu da ete kemiğe bürünmüşlüğün,
Ademin vücudunun halidir...
Bu ruh ışığı ardlarından aydınlattıkca,
Cisimler ve vücutlar bu dünyada görünür olurlar...
Işık sönünce vücut kaybolur gider,
Geriye bomboş bir dünya kalır.
eğer nihai son ise de, başka bir varlık düzeyinde yaşama devam etme anlamına geliyorsa da çok çekici bir şeydir.
eğer yok oluş anlamına geliyorsa görkemlidir, güzeldir. çünkü insan ölçülerine göre hiçbir şey yok olmaz, olamaz. sadece başka bir şeye dönüşür, döngüye katılır.
bu evren düzeni içinde ruhun yok olması, büyük bir mucizedir.
eğer maddesel alemden ayrılıp yeni bir varoluş düzleminde varlığı sürdürme anlamına geliyorsa bu sefer hem görkemli ve harika, hem de ironiktir; bu değişimin adının ölüm olması...
... oncesinden esinizle, dostunuzla ve ailenizle vedalasmissiniz. muhurlediginiz zarfi ceketinizin ic cebine koyuyor ve arkadaslarinizin pek azinin bildigi kucuk dag evine gidiyorsunuz. aclik hissetmiyorsunuz fakat biraz soguk ve bu sizi hafifce titretiyor. heyecanli, belki de olmasini istediginiz gibi yalnizsiniz. birkac mum yakip isiklari sondurdunuz, artik sizin perdeniz basliyor. dolunayi secmenizi daha iyi anliyorum simdi.. kucuk somineyi yakip caprazindaki rahat sari koltuga oturuyorsunuz. circir bocekleri ile baslayan gecenin sesini, yanan odunun citirtisi ve bacadaki ruzgarin ugultusu devraliyor. agirlastigini hissettiginiz goz kapaklarini acik tutmak icin yaninizdaki sehpada duran viski sisesinden bir bardak viski dolduruyorsunuz, kalin tabanli ve ince kenarli kristal kadehinize. dudaklarinizi kadehinizle islatip sominenin uzerindeki saate bakmak uzere iken, duvardaki tabloya dalan gozleriniz sizi biraz daha oyaliyor.. karla kapli bir orman. bembeyaz. derinlestikce kararan golgeler. golgelerin en yogun oldugu alana yogunlasiyorsunuz. beyaz boslugun ortasinda sade siyah bir nokta. bir kac dakika o sekilde kaliyorsunuz. siyah noktadaki dusuncelerde biraz durduktan sonra geriye dogru geliyorsunuz. henuz kararmamis gri golgedeki sorulariniza. sonra beyazliga, karlarin altindaki yanitlariniza cok kisa bakiyorsunuz. dedenizden kalma cami catlamis saati hatirliyor, ve elinizdeki kadehten henuz bir yudum almisken yelkovanin son duragina ilerledigini farkediyorsunuz. kalp atislariniz.. ilkin yerini alan son askiniza duydugunuz heyecandaki kadar olmasa da oldukca hizlaniyor. nefesinizin sesi de bu ihtisamli gecenin sesine dahil oluyor. damaginiza yapisan diliniz yutkunmaniz icin viskinizden bir yudum istedikten sonra nabzinizi duzene getirmek icin agir tempoda soluk aliyorsunuz. ve tablo.. karlara bakiyorsunuz tekrardan. vucudunuzun kalpten en uzak uc noktalari hafif karincalanmaya baslarken, sehpaya bardaginizi birakip gri golgelere dogru geciyorsunuz az onceki yanitlardan. basinizi tasiyamayacak gibi hissediyor ve bakis acinizi bozmadan basinizi koltuga yasliyorsunuz. goz kapaklariniz kapanmak uzereyken gri golgelerden siyah golgelere geliyorsunuz. yavasca kararan gozlerinizle, salt dusuncelerinize dogru ilerliyorsunuz.. gozlerinizi kapatiyorsunuz, ve artik hareket etmiyorsunuz. iste, siyah noktaya vardiniz.
ölümün pazartesi salısı, gecesi gündüzü olmaz. bir anlıktır. belkide nevrotik obsesif günlük rutin yaşamımıza alay edercesine bakan azrailin bir oyunudur.
soğuk yüzünün ne zaman nerede karşına çıkacağını bilmeden yaşarsın hiç ölmeyecekmiş gibi. bir işini bitirmeden diğerine başlarsın. gidenlerin arkasından ağlarsın. peki ya sen? sonsuza kadar mı burdasın. kendinden önce sevdiğini düşünürsün ve onu düşünerek, son göz yaşını onun için akıtarak ölürsün. geride kalanlar da sanki seni geri getirebilecekmiş gibi ağlarlar arkandan. ölüm soğuktur, anlaşılmazdır ve geride kalanlar sen hiç varolmamışsın ya da hala yaşıyormuşsun gibi hayatına devam etmek zorundadır. bazılarınınsa gözünden bir dala yaş akmaz senin için. seni sevmediğinden korkar ama aslında öldüğüne inanamadığındandır bu donukluğu. her yüz senin yüzün, her ses senin sesindir. burda olduğunu bilir,seni üzmemektir asıl niyeti söz verir hem sana hem de kendine ağlamamak için. sonra acı gerçek yavaş yavaş vurur onun yüzüne, yaşlar boşanır gözlerinden. tek bildiği şeyse herşeyden yazarak kurtulabileceğidir. senin anını böyle yaşatmak ister. aniden bırakıp gittiğin için kırgındır sana, aslında şaşkındır. telefonu eline aldığında hissetmiştir söylenecek cümleleri ama inkar etmiştir ve duyduklarına inanmak istemez. kendini avuturn seni son kez beyazlar içinde görene kadar ve sonsuza kadar elveda...*