Dört yaşındayım, kardeşim dünyaya gelecek, annemi alıp hastaneye götürdüler. Tabi beni hastaneye götürmüyorlar ben kimim ki. Ben arabanın arkasından ağlayarak koşarken büyük kuzenim beni yakalayıp onlara götürmüştü. Ben de rahat durur muyum hiç teselli olmak için onların misketlerini çalmıştım.
Bahçeli bir evde yasıyordum. Bizim biraz yukarımızda ve aynı mahallemizde oturan ve o zamanlar en yakın arkadaşım olan arkadaşım da apartman dairesinde oturuyorlardı. Gözlerimi ilk açtığım an bahçeli bir ev gördüğüm için mutlaka tuhaf gelmişti ve o dönemler bizim oturduğumuz semtte neredeyse her evin bahçesi vardı. Bir gün bir konu açıldı ve arkadaşım annesine; ''bizim bahçemiz yokki anne'' demişti ve bana tuhaf gelmişti biraz. Ne var ki bugün son 10 senedir bahçeli ev görmüşlüğüm yok.
anım rüzgara karşı yürüyen adam inkine benziyor biraz.
kaç yaşındayım hatırlamıyorum. annemle evcilik oynadık o benim kızımmış falan.. sonra ben uyuyakalmışım. Annem de o anı bekliyormuş evden çıkmak için. Çok yapardı bunu markete çarşıya beni götürmemek için... ben de uyumaktan korkar olmuştum gündüzleri.
Bir zaman sonra uyanıyorum annem yok. O çocuk aklımla yüreğim ağzımdan çıkacak halde korkarak dolaplara baktığımı hatırlıyorum. O anda da kendi kendime sesim titreyerek şunları söylediğimi 'kızııım nerdesin hadi çık ortaya!'
o korkunç dakikalar ya da belki saatler ne kadar sürdü hatırlamıyorum... ama hala kapalı bir yerde mahsur kaldığımda hissettiğim o 3-4 yaşlarındaki çocuğun inanılmaz korkusu.
5-6 yaşlarında kuzenlerimle birlikte dedeme koştuğum andır dedem o yıl rahmetli oldu dedeme dair kalan tek hatıram aynı zamanda hatırladığım ilk anımdır.
Ben 2 yaşındayım, ablam 4, elele tutuşmuş komşunun evinin kenarında yürüyoruz. Zaten elimi hiç bırakmazmış.
Sonrası sanırım ilkokula kadar yok.
Bense 2 yaşımdan beri hala o eli arıyorum. Özledim. Çok.
babam sobanın üstünde kaynayan güğümden bakır bir tasın içine su koyuyor. ince uçlu kahverengi tarakla ( her evde vardı) o zamanlar lüle lüle olan saçlarımı tarıyor. ben huzur ve güveni iliklerime kadar hissediyorum. çok mutluyum.
bu babama ve çocukluğuma dair hatırladığım ender anlardan biri. çoğu kayıp. unutmak istedim demek ki. unuttum.
Annem mutfakta çay dolduruyor bende arkasındayım. Bir anlık boş bulunuyor ve çay kaşığını alıp deliler gibi koşmaya başlıyorum. Maalesef beni oturma odasında yakalayıp elimde ki çay kaşığını alıyor. Yani çocukluğuma dair ilk anım yaptığım hırsızlık. Büyüdüm hala çalıyorum ama çay kaşığı değil. Kızın eskisi kadar masum değil anne.
sanirim 2 yasinda falanim. hayal meyal hatirladigim ilk sey bu.
evimize akrabalar gelmis, bir yer sofrasinin etrafina toplanmis yemek yiyoruz. ninem dayim teyzem ve benim yaslarimda bir kuzenim, herkes sofranin basinda. yemek yiyoruz yani. bu. cok ozel bir sey yok.
Kaç yaşındaydım bilmiyorum. Öğlen uykusundayım. Mevsim yaz. Annem beni uyutunca sokağa komşularla laflamaya çıkmış. Kelebeğin kozasından çıkması gibi uyanıyorum. Gün batmaya dönmüş. Etrafı sımsıcak bir sarı renk almış. Kulağıma yavaşça açık balkon kapısından odaya dolan insan ve çocuk sesleri geliyor. Odanın içi altın sarısına kesmiş. Sokakta hayat var. Evde ise sessizlik. Ve içim ürperiyor. Yalnızlık çocuklarda korku kapılarını açar. Hemen balkona çıkıyorum. Sokaktaki canlılık çok güzel. Annemi arıyor gözlerim kadın kalabalığı arasından. Ve bulunca ona gülümsüyorum. içimde korku kalmıyor.
30 yaşımdayım. rahmetli Babaannemin tabiriyle düve kadar herif oldum. Ama odaya ne zaman akşam güneşinin sarılığı vursa ben yine de birazcık korkuyorum. Hemen fotoğraf albümünü alıp fotoğraflarda annemi arıyorum.
asla kendi yatağımda yatamazdım. annemle babamın ortasında ya da kardeşimin beşiğinde uyurdum. artık utanıyordum annemle babamın ortasına yatmaya. gece yatma zamanı geldiğinde ben yatağıma oturup ağlardım babam da kıyamaz beni yataklarına alırdı. kendi yatağımda uyumak uzun zaman almıştı. oda takımı almıştı babam yine de uyumamıştım. sanırım bu olmalı.
abim takdir belgesi getirmişti.
hatta arkadaşınınkini bile almış olabilir.
uçuş uçuş elbisem vardı, yavru ağzıydı rengi. çoraplarsa beyaz, kenarları dantelli. fotoğraf çekilecekmişiz. abim, ablam ve ben.
balkondayız ve tatlı bir yaz rüzgarı esiyor denizden. abim beni masaya bastırıyor kucağına almadan evvel. eteklerim uçuşuyor o arada. elbiseme dokunduğum zaman ki kumaşın verdiği his hala parmak uçlarımda.
anın devamı ise elimizde kalan iki poz fotoğrafta.
Kerpiç evimizin, evin içine açılan ahşap bahçe kapısının sol tarafını açıp dışarı çıkıyorum. Elimde kames marka işkence topu. Kararan ekrandan sonra karşı evde oturan komşu çocuğunun, topumu kendi evlerinin damına çekmesi.
Ben merdivene çıkmaya korkuyorum diyor komşu çocuğu.(hayatımda kandığım ilk orrrosspu çocuğu)
Boyumdan daha büyük aralıkları olan ahşap merdivenden korka korka dama çıktım.damda topu göremeyince evin arkasına doğru gidip aşağı bakıyorum. Bi de ne göreyim. Komşu çocuğu, demir pencere parmaklıklarının arasından benim mavi kames topumu kendi evine sokmaya çalışıyor. Sesimi çıkarmıyor, hatta beni görmesin diye geri çekiliyorum.
Aşağı inip topun damda olmadığını söylüyorum, O ise evin etrafını gezdiğini ama bulamadığını.
Bir aydan fazla bekledim.
ve beklediğim fırsat ayağıma geldi, ayağını kırdım piçin.
Hayatımın sonrasında huy edindim bunu. Bana her iğne batırmaya çalışana müsaade ettim ki, kazık sokayım. Kaçırdığım olmadı çok şükür.
sabah ezanından korkup ağlayarak yatak odasına gittiğimi hatırlıyorum.
annemle babamın yanına.
o korku lisede filan geçti. değişik bi korkuydu. uyuyamadığım zamanlarda sabah ezanına yakın yine korkmaya başlardım, duymamak için walkman takardım kulağıma.
aha jenerasyon da ifşa oldu walkman deyince.