ateri oynadık tan sonra " yendim oynamıyom " demektir ki bunun birde futbolcu kartı için olanı vardır oda " üttüm oynamıyom " dur . dikkat etmek gerekir bunları söylerken , karşı taraftakini iyice sinir etmek için " oynamıyom " cümlesi iyice vurgulanmalıdır .
yan komşumuzun şişman oğluna asma yaprağının içine çamur sarıp yaprak sarma dolması diye satıp yedirmiştim. tabi yarısını ısırdıktan sonra şekli biraz değişmişti. ama annem olayı öğrenince parayı zorla geri verdirmiş sonrada aramızda küçük bi kovalamaca olmuştu. o kısmın ayrıntılarını atlıyoruz tabi. ticaret ilk atılmışlığım o zaman olmuştur.
12-13 yaşlarındayım. bizim arka mahallede bahçeli evler var. elma, kayısı, şeftali, kiraz ağacı, kayseri'de yetişebilecek ne varsa mevcut bahçede. e haliyle bizim için çok çekici bir yer olmakta.
bir akşam yine bahçeyi talan etmek adına mahallenin ne kadar fırlaması var toplanmışız. daldık mahalleye, gözümüze kestirdik bir bahçeyi. bir şeftali bu kadar mükemmel gözükebilir arkadaş. kavun kadar. her neyse daldık bahçeye ama bahçenin sahibi bizi farketti elinde sopayla mahallenin öbür ucuna kadar kovaladı. en sonunda yoruldu ve ben sözcü olarak ileri çıktım:
vendetta: bak dayı. tam 7 kişiyiz. ver bize 7 tane şeftali, olay büyümesin kapansın.
bahçe sahibi: lan sigigit. bir şeftali bile vermem size. gidin evinizde yiyin şerefsizler.
v: bak amca nasıl olsa biz o şeftalileri yeriz.
b.s: lan sabaha kadar ağacın altında beklerim yine yedirmem lan size o şeftalileri.
v: bak ben yedirmem sana o şeftalileri!
b.s: lan bela mısın sen bebe? bütün piçleri toplayıp örgütlüyorsun, polise şikayet ederim lan seni.
v: tamam dayı bunu sen istedin.
ardından bütün arkadaşlar eve gönderilir. herkes eve gider ve bir poşetin içine işer. kimisi sıçmıştırda. poşetlerin ağzı sıkı sıkıya bağlanır. dikenli tellerin arkasından şeftali ağacına hepsi tek tek atılır. dayı ağacın altındadır, fakat su dolu gözüken poşetlerin neden oraya atıldığını kestiremez. son poşette atılır.
işte tam o anda matriks edasıyla bel ile kemer arasına sıkıştırılmış kuş sapanı çıkarılır. içine taş koyulur. sapan gerilmeye başlanır. her şey film gibidir. adamın gözlerinin fal taşı gibi yavaş yavaş açılması hala gözümün önündedir. ardından poşetler tek tek vurulur. bütün şeftalilere sidik, sıçmık karışımı sıçratılır. adam ağacın altında olduğundan onunda üstüne sıçramıştır. ardından son söz söylenerek olay mahallinden kaçılır:
+ kim kime yedirmiyormuş lan şeftaliyi ehihiyyhehee.
atari salonunda karnin acikir ortami birakip eve gitmek hiç çekilmeyecek şey oldugundan masumca atarisini oynayan simitçinin bir köşeye biraktigi tezgahindan simitler yenilir mevzuunun farkina varan simitciyidi dövüp oyuna devam etmek..
7 - 8 li yaşlar. çocuk parkında arkadaşla kızları gaza getirip kaydırağa merdivenden değil de kayılan yerden çıkartmaya çalışmak. sonra arkalarına geçip salyayı akıta akıta "affferin kız, helal iyi çıkıyon" deyip kalkan eteklerinin altından kukularını izlemek. sonra bilinçli bir velinin amacımızı anlayıp "ay pis sapıklar" deyip bizi kovalaması. ardından kızları "etek giymeyin bakın böyle böyle" diye öğütlemesi. kızın tekinin öğütlere uyup eteğini çıkarıp oynamaya devam etmesi. olayların gelişmesi.**
mahalle bebeleri olarak alinan topun yari parasini odedigim icin top oynamak istemedigimde; otomatikman bebelerin, almanlar yenildigi icin biz de yenilmis sayildik moduna girmeleri. akabininde, cok israr ettikleri bir gunde topun yarisini kesip, bebelere alin lan kendi payinizi diye posta koymak.
1-)tanımadığımız bir daire'nin bütün zillerine basıp kaçıyorduk
2-)köpeklerin ve kedilerin kıçlarına boncuklu silahla ateş ediyorduk
3_)rastgele telefon açıp adamın teki çıktığında karınız sizi aldatıyor diyorduk
4-)çok kalabalık bir parkın ortasına torpil yakıp patlatıyorduk
5-)bir sinek yakalayıp tek kanadını kırıp öremcek ağına atıyorduk ve örümceğin gelip sineği yemesini izliyorduk
6-)2 tane karınca yakalayıp kafalarını birbirine vurup kavga ettiriyorduk ve sakızına bahis koyuyorduk
7-)çocukların misketlerini gasp ediyorduk
(#5137898) numerolu entrymin ardından, aklıma geldi; olayı daha da açayım.
yanılmıyorsam 6. sınıftayız, edirne'ye okul gezisi düzenleniyor. ben de o zamanlar yunan halkına karşı garip hisler besliyorum. ailede yunan düşmanlığı görmüşüm, ama ben ilginç bir şekilde seviyorum kendilerini, vicdan azabı hissederdim, "ühühü sevmemelisin der meister ühühü" derdim, ama severdim, aslında zikimde de olmazdı hani. hocanın yanına gidiyorum otobüste, ısrar ediyorum gezinin ortasında "hocam yunanistan sınırına gidelim, ben yunanistan görcem!" diye. "lan olum manyak mısın?" tepkisiyle karşılaşsam da, sınırı görmemiz açısından götürülüyoruz oraya. "çocuklar bu sınır kapısı komşumuz yunanistan'ın, nüfusu 3 milyar yetiştirilen tahıl miktarı 55 groston" gibi bilgiler veriyor hoca; o sırada yunan askerleri tip tip bakıyor bize tabi. sarı bir çizgi var, sınır çizgisi. onu inceliyorum. eliyle hareket yapıyor, "geçme, uzak dur" cinsinden. bir ayağımı atıyorum, gülüyor, geri çekiyorum. bu sefer iki ayakla giriyorum, tepkisizleşiyor; daha da ileri gidiyorum. hoca çekiyor, oradan ayrılana kadar askere ibnelik olsun diye "yunanistan'a girdim lan godoş vursana hadi" mesajı vermeye çalışıyorum.