Youtube'da "Yangın yeri" albümündeki parçaları başka bir ada lisanslanmış. Bir yanlışlık yoktur diyelim. Kendisine mesaj atıp bildirme gibi bir durumumuz yok. Haberi yoksa... Bari buradan yazalım da Haberi olsun:
ülkece sorunumuzla ilgili en net yazıyı yazmıştır:
Sorun, onun gitmesiyle bitmeyecektir. Sorun onu iktidara getiren, üst üste dokuz seçim kazandıran, bir sürü yolsuzluk ve yönetim skandallarına rağmen körü körüne peşinden giden halktır. Daha doğrusu halkın bir bölümüdür. Bu halk yığının Anadolu müslümanlığıyla, gelenekle, ahlakla, haram helal kavramıyla, merhametle, şefkatle hiçbir ilgisi yoktur. Köyden kente göçle başlayan, ne köylü ne kentli olabilen, bütün değer ölçülerinden kopmuş, vahşi birer yaratık haline gelmiş, talandan yalandan pay kapmaya çalışan ve literatürde lumpen proletarya olarak tanımlanmış olan kitledir bu. AKP’ye oy vermiş olanların tümünü böyle yaftalamak doğru değil elbette. içlerinde düzgün ve samimiyetle oy veren seçmenler de olabilir. Ama o kitlenin genel karakteristiği budur. Bu kesim kendini önce arabesk müzikle gösterdi. Güzelim türküleri, geleneksel şarkıları, Anadolu’nun büyük şiir geleneğini terk eden insanlar, bir anda mide bulandırıcı seslere, insanın kulağını tornavida gibi delen elektro bağlamalara, içinde hiçbir hakiki lirizm ve hüzün barındırmayan ‘’Ben de isterem!’’ saldırganlığına kaptırdı kendini. Şehirler kaçak mahallelerle, üzerinde demir filizleri bırakılmış sıvasız çirkin yapılarla, lağım kokan mahallelerle doldu. Suç oranı ve özellikle kadına karşı şiddet akıl almayacak ölçülerde arttı. Bunun adına ‘’muhafazakarlık’’ denilebilir mi? Elbette denilemez. Aşağı yukarı sayıları kırk milyon dolayında tahmin edilen bu kitle Itri, Mimar Sinan estetiğine de sahip değildir; Anadolu’da yüzyıllarca aydınlık bir nehir gibi akmış olan Karacaoğlan, Pir Sultan, Dadaloğlu temizliğine de. Dolayısıyla bu kesim muhafazakar değil, Türkiye’ye çarpık ve ahlak ölçülerinden yoksun bir ‘’modernleşme’’ sunan yeni bir oluşumdur. Lafı uzatmadan söyleyeyim. Bu kesimin hayatta en çok nefret ettiği model uygarlaşma, kültür, temizlik ve zarafet simgesi Mustafa Kemal Atatürk, kanıyla canıyla savunduğu lideri ise şimdiki cumhurbaşkanıdır. Kimse kendini aldatmasın. Sayıları çok kalabalık olan bu kesim, ne olursa olsun, hangi skandal patlarsa patlasın sonuna kadar liderini destekleyecek ve Cumhuriyet’e karşı çıkacaktır. Erdoğan siyasi ömrünü tamamlasa da ona benzeyen başka bir lider bulmakta gecikmeyecektir. Çünkü Türkiye’nin çürüyen kesimi , bu bozulmayı önce müzikle, sonra hayatımızın her alanına egemen olan lumpenleşme ve arabeskleşmeyle ifade etmeye devam ediyor. Gafil aydınlardan (!) destek alan lümpen kültür, örgütlü cehaletle beslenerek kılcal damarlarımıza kadar yayılıyor. Bu manzaraya, lumpenlerin ele geçirdiği muazzam para ve iktidar gücünü de eklerseniz geleceğin hiçbirimiz için kolay olmadığı çok açık. Erdoğan bu kitlenin lideridir ve onun yokluğunda yeni bir lider bulacaklarına hiçbir kuşku yok. Mustafa Kemal aydınlığını savunan kitleler birleşene ve kendi aralarındaki çelişkileri gidererek, evrensel değerleri savunan bir Türkiye kültürü yaratana kadar acılar devam edecek.
kardeşimin hikayesi romanıyla tanıdığım yönetmen, yazar, müzisyen ve siyasetçidir.
önce ankara cumhuriyet lisesinden mezun olduktan sonra eğitim hayatına Amerika' da konservatuar okuyarak devam etmiştir.
Sanatçımız siyasi görüşlerinden dolayı isveç' e git- geller yapar sonra stockholm, paris, atina derken tekrar türkiye' ye döner. 2002 de chp de istanbul milletvekili olur.
eserlerinin hepsi de çok önemlidir. su gibi akıcı bir dili vardır.
Kardeşimin Hikayesi adlı kitabından bir kesiti benim için çok değerli bir insan okumuştu ayrıca Serenad adlı kitabı da şaheser niteliğindedir. Değerli yazarlarımızdandır.
kitaplarını ışık hızında bitirdiğim ayrıca harika şarkıları bulunan mükemmel bir yazar ve sanatçıdır.. öyle sıkmaz okuyanı daha çok içine alır yaşadığınız hayatı unutursunuz.. kitap okumayı sevmeyen her insana önerim ömer zülfü livanelioğlu kitaplarıdır.. tanışmak mümkün değil ama tanısaydım söyleyeceklerim arasında lütfen daha çok eser bırak dünya'ya..
Ortaokul öğrencisi olduğu yıllarda hemingway'e o kadar hayrandır ki bütün gece onun kitaplarını okumaktan ders çalışamaz hale gelir. Ailesinin kitap okumayı yasaklamasına rağmen yorganın altından cılız bir fener ışığıyla gizli gizli okumaya devam eder. Sene sonunda karnesinde 7 kırık görünce evden kaçıp hemingway'in "yaşlı adam ve deniz" romanındaki gibi bir yere kaçmayı kafasına koyar.
Bu kaçış macerası Marmara kıyısındaki "eskihisar" kasabasında son bulur. Ailesinin haberi olmadan tam iki ay burada bir gemicinin yanında teknede yaşar. Hayatından memnundur; fakat ailesine yaşattığı ızdırap ağır basar ve ankara'ya dönmek zorunda kalır.
Bu Okuma sevdası sonraki yıllarda birçok edebi eser şeklinde vücut bulur.
Yazar, politikacı, müzisyen senarist ve yönetmendir kendileri. Çeşitli görüşlerinden ötürü hapis yattığını hatırlıyorum. Kitaplarında ise okuyucuyu daima kitaba bağlayıp, hüzünlendirir. Değişik bir anlatımu vardır, fazla da akıcı değildir Ama genelde Üzülürsünüz.
Son ada adlı kitabı en iyi eserlerindendir, kesinlikle okumanızı öneririm. isminden anlayacağınız gibi ada'da geçiyor kitap. Öyle bir anlatışı var ki sanki ada'da, sahil karşısında kitabı okuyorsunuz.. Hem huzur, hem de hüzün kokuyor o kitap.
Hüzünlendim şimdi.
• Ben bir kalıbın içine girip o kalıbın içinde şekil alan, kendini farkılılığa kapatan insanlardan hoşlanmıyorum. Bunun sebebi bu kafada olan insanların bir kere asla bilimsel düşünemeyeceği.
• solculuk kılıfına girip -direniş, emek, işçi vs- edebiyatı yapan insanlardan öğreneceğim hiçbir şey yok benim. Dolayısıyla bu kafadaki insanları direkt olarak çiziyorum. Çünkü bir kalıba girip o kalıbın içinde şekil almak dogmalara özgüdür. Bir şeyin dogma olabilmesi için ritüelleri, farzları (oruç, namaz, zekat) olması gerekmez.
• marksizm bir dogmadır, çünkü tüm bir tarihi bilmiş kabul edip tek sebebe indirger ; paraya ve buna inanmanızı ister.
Bu zülfü livaneli denilen herif daha bunu anlayamamış ortalıkta solcu, atatürkçüyüm diye geziyor zülfü efendi bak atatürkçü olmak belli bir kalıba girmeyi reddetmektir hatta atatürkçülük kılıfına girmeyi bile reddetmektir. Önce bunu idrak et, öğren, solculara oynamayı bırak.
Hani orhan gencebay’a falan laf ediyorsunuz ya hükümet yanlısı falan diyorsunuz ya emin olun zülfü livaneli denilen herifin mantık olarak bundan hiçbir farkı yok. Çünkü her ikisi de bir kalıbın içine girip o kalıbın içini %100 doğru kabul ediyorlar.
Eğitimli, aydın, sanatçı, yazar, araştırmacı, yorumcu, müzik adamı ve adam gibi adamdır.
Duruşu, donanımı, birikimi, vizyonu ile bu ülkeye on beden büyük gelen, layık olduğu değer verilmemiş, sol gòrüşün en kallavi temsilcisi olabilecek, çok yönlü bir insandır.
Üniversite dònemlerimde, konserlerine gitmek için, günlerce simit yediğim, sınav kaçırdığım günler olmuştur.
Memik oğlan' ı, Karlı kayın orman' ını, gòzlerini, özgürlük' ü haykıra haykıra söylediğim nefis konserlerin sanatçısıydı.
Uzun süredir konser vermiyor. Haklı...
Verceği ilk konsere, fizan da bile olsam, iki elim kanda da olsa gideceğim şahanedir.
Özlenendir. Candır...
Okulda defterime
Sırama ağaçlara yazarım adını
okunmuş yapraklara,
Bembeyaz sayfalara yazarım adını...
Eyyyy òzgürlüüüükkk!!!